Neden bir ırk, diğer bir ırka göre kendini üstün görebilir ki? Ya da neden bir ırk, diğerinden daha aşağı bir düzeyde olabilir ki? Bir milletin bir milleti aşağı olarak görmesi veya kendi milletini üst konumda görmesi, insan egosunun ulaştığı en uç noktadır. Aslında burada kendisini üstün gören milletin mutluluğu, ezikliğinden ve büyük görünme mücadelesinden başka bir şey değildir. Kısacası buna “züğürt tesellisi” de denilebilir. Polyanna' cılık la da ifade edilebilir. Aslında kişinin tek başına, kendini tatminden başka bir şeyde değildir, kişinin kendi ırkını üstünmüş gibi görmesi. Ne kadar acıdır ki bizim ülkemizde bunlardan çok var. Ama bu toplumda hiç kimsenin faydasına olmamıştır. Fakat kötü hesapları olan başka toplumların ve emperyal güçlerin işlerine fazlasıyla yaramıştır. Zamanı geldiğinde kolayca servis edilebilecek bir malzeme herkesin arayıp ta bulamayacağı bir sulu nimettir. Amerika da irili ufaklı belki de yüzlerce farklı dil, bir o kadar da ırk olmasına rağmen bizim ülkemizde yaşayan sorunlar neden yaşanmaz anlamakta zorluk çekiyorum. Avrupa da birçok ırk ve bunlara ait dil varken sorunlar bizim ülkemizdeki gibi büyük bir problem oluşturmamakta, gerektiğinde Hristiyanlık inancı hepsinin üzerinde bağlayıcı ve toparlayıcı bir güç olup birlikteliği bina edebilmektedir. Nedense bizim ülkemizde, sahip olduğumuz İslam inancı, bütün değerleri ve dinamikleri ile dimdik, tüm beşeri sistemlere, diğer dinlere karşı ayakta olmasına rağmen, enaniyet ve asabiyet duygularımızdan dolayı, yeterince faydalanamadığız; atıl bir güç olarak, bir kenarda duruyor adeta. Bizim inancımız, diğer bir milleti ya da kavmi küçük görmeden, kişinin kendi millet ya da kavmini sevmesini asla ve asla engelleyici bir özelliğe sahip değildir. Bir insan; kendi milletini ve kavmini çok fazla sevebilir. Her şeyden de fazla sevebilir. Bunda hiçbir olumsuzluk yoktur. Tek şartla. Bir millete veya kavme mensup olmanın ekstra bir üstünlüğü ve mutluluğu olması gibi bir olgunun, yargının ön plana çıkarılmaması şartı ile. Üstünlüğün; takva ve güzel olan insani değerlerin yaşanmasından başka ne olması beklenebilir ki? Ölçümüz; “ Arab' ın Acem'e, Acem'in Arab 'a üstün olmaması”, olmalı değil mi? Bizim ülkemizde bir şekilde Kürt te, Türk te bir şekilde bu bilinçsizliğin oluşturduğu problemleri yaşamıştır. Ben de, çok küçüklüğümden başlayarak yaşadım birçok olumsuzluğu, bu doğrultuda. On yaşımda geldim yaşadığım kente. Dördüncü sınıfın ilk dönemiydi. Doğup büyüdüğüm köy kente yaklaşık on beş kilometre kadar mesafesi olan ve halkı Kürt olan Anadolu köyü idi. Ben ise annesi Türk, babası Kürt olan bir ailenin çocuğu idim. Gerek annemin babası, gerekse babamın babası, asabiyet kırıntısını üzerinde taşımayan canciğer iki arkadaştılar. Geldiğim sınıfta nedenini anlamadığım ama beni sevmeyen bir öğretmenle karşılaştım. İlk günlerimdeki heyecandan dolayı ya da yeni sınıfın seviyesi, geldiğim köydeki okuldan ileri olmasından da kaynaklanabilmiş olan başarısızlığımdan dolayı, bana kullandığı kelimenin hala kulaklarımdaki çınlamasından bir türlü kurtulamadım; “buraya nereden geldin pis Kürt”. O günden sonra sınıf arkadaşlarım tarafından, seslendirilen adım “Kürt” olmuştu. Asıl önemlisi “Kürt” olduğumu da o gün öğrenmiştim. Yaşadığım diğer olay daha ilginçti. İlkokula gittiğim aynı yıllardı. Bir mahalle içinde, dar bir sokakta, kur-an öğreten yaşlı bir kadın hocam vardı. Allah razı olsun bana kur-an okumayı öğretti. İlk İslami eğitimimi ondan aldım. Ama bir hayli de dayağını yedim. Yediğim dayaklara binaen anneme söylediği mazeret çok ilginçti: “Kürt” olduğu için dilini eğemiyorum. Birazda kendisinin ilgisi yok. Bundan dolayı kur-an okumayı çok zor öğreniyor! Tabi, bu sözün üzerine ilgim artsın diye annemden yediğim dayağın tonajını hesap bile etmekte zorluk çekiyorum. Yıllar sonra, bu gün değerlendirme yapıyorum kendi kendime. Arapça da bulunan harfler Kürtçe ye, çok da uzak değilmiş, ifade ve söyleniş olarak. Yaşadığım bu olayın, on yaşımda bana kazandırdığı olgu; demek ki “Kürt” olmak eksik ve yetersiz olmak anlamıyla eşdeğer. Uzun yıllar sonra, Gavurdağlarının güneyinde bulunan bir köyde asker öğretmenlik yapıyorum. Bir şekilde asabiyet duyguları ön plana çıkmış ve Kürtlere olumsuz bir bakış açısı oluşmuş. Zaman zaman yanımızda aşağılayıcı ifadeler amacını çok aşıyor. Ön yargılar oluşmasın diye hatalı söz ve cümlelere karşı itidal çağrısı yapıyorum kendime ve etrafımdakilere. Eminim ki, Kürt biriyle birebir karşılaşmamıştı bu insanlar. Sadece kulaktan duyma mesnetsiz ifadelerdi, kullandıkları sözler. Üç ay sonra Kürt olduğumu anladılar. Bu günden sonra eşdeğer sözcükler kullanırken, sürekli vurgu yapıyorlardı; “sen farklı birisin keşke her Kürt senin gibi olsa”. Aslında birçoğu da diğer Kürt'lerin, nasıl birileri olduğunu da eminim bilmiyorlardı. Bir toplumda bulunan her kes nasıl kötü olabilirdi ki? Fakir bir komşum vardı. Günlük ekmek almak yerine, un alıp kendi ekmeğini kendileri yaparlardı elektrik fırınıyla. Her gün görüştüğümüz bir komşuydu. Bir gün çok düşünceli gördüm kendisini. Nedenini sordum. “Fırın bozulmuş akşama ekmek yapamayacak hanım” dedi. Hemen atıldım. “Ben bakarım.” Dedimse de pek inanmadı. Aldım pense ve tornavidayı elime. Önce her şeyi parçalarına ayırdım. Telleri kopmuştu. Ekleyerek, bütün parçalarını yeniden bir bir yerleştirdim. Taktım fişi. Çalışmaya başladı. Beni seyrediyordu biraz uzaktan. “Gel bak çalıştı” dedim, pek inanmadı. Zorladım, elini fırının içine soktu. Çıkarıp bir kez daha elini uzattı fırınını içine. Eli ısınmıştı. İki adım geri çıktı. Çok şaşırmış olarak bir ifade kullandı. Bu ifadeden sonra şaşırma işi bana kalmıştı. “Ulan hoca; hem Kürt olasın hem de bunu yapabilesin.” Gayri ihtiyari bende şu sözü söylemiştim: “Kürtlerin bütün işlerini kim yapıyor sanıyorsun?” Bu toplumdan edindiğim bilgi de şu oldu; birbirini hiç tanımayan toplumlarda bile nedeni bilinmez bir düşmanlık oluşturulmaktadır, ne yazık ki. İlginç bir olay daha: Bir eğitim ortamında idareci konumunda olan biri, gözlerimin içerisine bakarak, ceza evlerinde yatan kişilerin birçoğunun Kürt olduğunu, çünkü bu halkın çok cahil olduğunu pervasızca söyleyerek yüce cahilliğini ifade etmişti. Büyük bir cemaate mensup olduğum bu kişiye söylemek zorunda kaldığım söz şu oldu: “ imanını gözden geçir”. Ne yani, bu ifadeden dolayı da bütün Kürt'leri de suçlu mu ilan etmeliyim? Daha ilginç olanı yazmadan geçemeyeceğim. Bir parkta gazetemi okurken masama gelen iki kişi ile başladığımız koyu sohbetimiz içerisinde Kürt olduğumu söyleyince, karşımda oturan birinin dudaklarından dökülen ifade; “Estağfurullah!” oldu. Kendimi ağır bir günah işlemişim, farkına varmadan da hatamı ve aczimi ifade etmişim gibi oldum. Bu arada, çocukluğumu geçirdiğim köyde; Türk olan anneme, bana ve kardeşlerime takılan isim ise; Türk anlamına gelen, “ Tırko ya da Tırkey” idi. Bu ülkede birbirinden bu kadar habersiz ve uzak yaşayan, aynı zamanda birbirini tanımadığından dolayı kökten düşman doğan insanların varlığından utanıyorum ve diyorum ki; İçimizdeki beyinsizlerden dolayı bizleri helak etme Allah'ım! Selam ve dua ile”¦