Türkçe ve sosyal bilgiler öğretmenleri başta olmak üzere bütün öğretmenler ben ne yapabilirim sorusuna cevap aramaya başladık. Bir görev bölümü yapıldı ve öğretmenler olarak üzerimize düşen çalışmaları yürütmeye başladık. Hazırlıklar, provalar dekor ve kostümler, çekiliş hediyelerinin ve yarışma ödüllerinin temini derken program günü geldi çattı. Okulun bir tenis masası vardı. Sonradan okul çevresinde unutulmuş olan ve kurumu değiştirilen bir telefon direğinin biçilmesiyle ayakları yapılan ikinci bir tenis masası daha oluşmuştu. İşte bu iki tenis masası birleştirilip çevresi de öğrencilerin getirdiği kilimlerle çevrilip o günün şartlarında çok güzel bir sahne oluştu. Şu an için Fatih ilköğretim okulu olarak kullanılan bina tek katlıydı ve Fatih İlkokulu ile Ortaokul tarafından ortaklaşa kullanılıyordu. Programın sergileneceği akşam, okulun giriş alanına sahne yerleştirilmiş ve koridorlara yerleştirilen sıralara misafirlerimiz yerleşmişlerdi. Ayakta olanlar da cabası”¦ Programın sunuculuk görevi bana verilmişti. Öncelikli olarak o günlerde yazmış olduğum hoş geldiniz şiirimi de okumuştum. Şiirde amir-memur, esnaf, zengin-fakir, akıllı-mecnun herkese hoş geldiniz diyordum. Misafirlerin alkışları beğenildiğini gösteriyordu. Programda, Halime diye hatırladığım bir kız öğrencimize Samime Sanay, sonradan rahmetli olan Nuri adındaki bir öğrencimize de Metin Milli'den şarkı seçip pleybek metoduyla şarkı söyletmiştik. Programdaki hediye çekilişi çok heyecanlı ve çekişmeli olmuş olup bu da okulumuzun eksiklerini gidermek için bir gelir olmuştu. İlçedeki Ulu Camiye çıkılan merdivenin basamak sayısı, İlçenin orta yerindeki ve vatandaşın her gün üzerinden birkaç defa geçtiği köprünün boyunun kaç adım olduğu, ayağındaki çorabının rengi ve mal müdürünün mal işleriyle ilgili görevler mi yaptığı gibi herkesin kolayca bilebileceği komik sorulardan meydana gelen yarışma ise kahkahalara sebep olmuştu. Skeçler, fıkralar, şiirlerle zenginleşen veda gecesi o gün için hoş bir seda bırakmıştı Çağlayancerit semalarında”¦ Bir sonraki yılda ortaokul olarak ikinci veda gecesi, komşumuz fatih ilkokulu ve merkez ilkokul tarafından da veda geceleri düzenlenmişti. Koridorların seyircilere dar gelmesinden dolayı sonraki veda geceleri okul bahçesinde düzenlenmiş ve sahne olarak ta traktör römorku kullanılmıştı. Niyetler halis olunca imkânsızlıktan kaynaklanan eksik ve kusurlar görülmüyordu. Zaten Çağlayanceritli vatandaşlarımız hoşgörü bakımından eşi bulunmaz özellikte insanlardı. Öğretmen arkadaşlar birbirlerini tanıdıkları için bu tür programlarda yakalayabildikleri enstantanelerden pay çıkardıkları oluyordu. Merkez ilköğretim okulundaki bir öğretmenler günü kutlama programında sunuculuk görevi, eşi de aynı okulda öğretmen olan Ali Bey'e verilmişti. Program gereği en kıdemli ve en son göreve başlamış olan birer öğretmen duygularını misafirlerle paylaşmaları istenmekteydi. Okulda en son göreve başlayan genç bir hanım öğretmeni duygularını anlatması için sunucu arkadaş, “genç, güzel, dinamik”¦ diyerek öğretmen arkadaşı mikrofona davet edince arkadaşları boş durmazlar ve sunucunun eşine, beyinin “bir bayan öğretmene nasıl bu şekilde söyler” diye takılmaları sonucu eşlerin bir hafta dargın kalmalarına katıla katıla gülmüşlerdi. Birinci körfez savaşında il merkezi ve diğer ilçelerde olduğu gibi resmi dairelerde ikişer görevli tedviren sabaha kadar nöbetler tutuluyordu. Bu nöbetlerde ne olursa neler yapılacağı hakkında pek fazla da bilgi yoktu ama nöbetler tutulmuştu. Nöbet sırasında vakit geçiremeyen görevli arkadaşlardan bazıları, gecenin o saatlerinde tatlı uykusundan uyandırılarak rahatsız edilen arkadaşlarla yapılan telefon muhabbetleri unutulacak gibi değildi. Tabii Çağlayancerit'te günler hep böyle neşe içinde geçmeyip bazen korkulu ve üzüntülü günler de yaşanıyordu. Bir gece saat 11.30 da jandarma karakoluna saldırı girişimi başlayan ve saat 04.00 e kadar belli aralıklarla devam eden ve karşılıklı silahlı çatışma olmuştu. Silah sesleri, aydınlatma fişekleri ve izli mermilerin korku ve heyecanı ile ilçede sabaha kadar süren sıkıntılı bir gece yaşanmıştı. Sabah öğrendiğimizde Fatih İlkokulu müdürü Hüseyin Bey'in oturduğu ve etkili mesafenin dışında kalan evin temeline teröristlerin attığı roket isabet etmiş ama evde kimse olmayınca da şükür bir şey olmamıştı. Bir başka günde de ilçeye 5 km uzaklıkta ve dağın arkasında kalan Alikocalar mahallesine baskın düzenleyen teröristler Çoban lakaplı bir korucu ile korucunun çocukları zannettikleri 13-14 yaşlarındaki kayını ve baldızını şehit edip evini yakmışlardı. İlçe olarak çok acılı bir gün yaşanmıştı(Allah rahmet eylesin). İşin en acı tarafı silahların sesleri duyulmasına rağmen ilçede yeterli sayıda askeri personel va zırhlı araçlar olmadığı için maalesef mahalleye destek gönderilememiş ve sabaha karşı ilden gelen komando birliği gelinceye kadar beklenilmişti. Özbek emmi dediğimiz insan, hem yeğeni de olan damadını, hem de ciğerparesi olan daha ortaokula giden biri kız diğeri erkek iki çocuğunu kaybetmişti. İşin en acı tarafı da hainlerin yaptığı bu katliam, bu insanın gözleri önünde gerçekleşmişti. Gasp edilen rahmetli korucunun silahı daha sonra Pazarcık ilçemize bağlı Ganidağ-Ketiler mevkiinde meydana gelen çatışmada ölen teröristlerin üzerinde bulunmuştu. Zaman zaman Engizek dağlarında teröristlerle çatışmalar yaşanıyordu. Operasyonlar için havadan ve karadan yapılan asker-polis sevkiyatı da ilçede heyecan oluşturuyordu. O günlerde yağışların oluşturduğu sel suyu Aksu çayı üzerindeki Söğütlü köprüsünde hasar meydana getirdiği için Kahramanmaraş'a gidiş gelişler Gölbaşı'na bağlı olan ve olağanüstü hal bölgesi sınırlarında kalan Azaplı-İnekli köylerinden geçerek ulaşım sağlanıyordu. Bu sebeple Kahramanmaraş'tan ilçeye dönerken eğer akşama kalınıp karanlıkta yolculuk yapmak zorunda kalınıyorsa can güvenliği bakımından sıkıntılı yolculuklar yapılıyordu. Belki de aranızda (görmeyenler için) bu kadar bahsedilen Çağlayancerit neymiş Allah aşkına diye sorgulayanlar olabilir. Mecnun Leyla'dan çok bahsedermiş. Denilir ki o günün padişahı getirin şu Leyla'yı demiş ve Leyla'yı görünce de hayret etmiş bahsedilen kadar güzel olmadığına ve Mecnun'a sormuş: “ O büyük aşkın, söylediğin mehdiye ve şiirler bunun için mi? Mecnun hemen cevabı yapıştırmış: “Bir de sen benim gözümle baksan anlardın ne kadar güzel olduğunu” diye”¦ Her kamu görevlisinin görev yaptığı yer ve kurumlardan bazıları ama bunlardan özellikle biri onun hayatında çok ama çok önemlidir ve gönlündeki yerini başkaları dolduramaz. Evet, tahmin ettiğiniz gibi Çağlayancerit ilçesi de benim gönlümdeki yeri özeldir ve öyle de devam edecektir. Allah bu sevgiyi ve muhabbeti azaltmasın. Selam ve dua ile”¦