Fatma Hanım, beş yaşındaki kızı Ece'nin elinden tuttu ve birlikte pazar alışverişini yapmak için evden çıktılar. Pazar yerine giderken yolda arkadaşı Naciye Hanımla karşılaştılar. Ayaküstü selamlaşmadan sonra geçenlerde Fikriye Hanımlarda yaptıkları günden söz açıldı. Fatma Hanım heyecanla: -Ay Naciyeeee! Kız, Nalân'ın kilolarını gördün mü? Resmen şişko patates olmuş Nalân. -Sen Nalân'ın kilolarını söylüyorsun ama Zeynep'in selüloitlerinden bahsetmiyorsun. -Ay eveeeet! Nasıl olmuş Zeynep öyle. Ya Fikriye'nin perdelerine baktın mı? -Baktım şekerim baktım. Perdeler beyaz olmaktan çıkmış gri olmuş. Asıl sen Seda'nın kasılmasından bahset. -Ayol neden olacak? Kocası yeni tektaş yüzük almış ya. İkide bir onu gösterip durdu. -Sence niye tektaş almış Seda'ya kocası? -Neden olacak şekerim. Kesin yeni bir çapkınlık olayını affettirmek için almıştır. Nuri'den, başka ne beklenir ki? -Haklısın canım. Neyse pazara gideceğim daha. Sonra görüşürüz. Yeni haberlerim var daha. -Tamam şekerim. Ama ihmal etmeyelim. Mutlaka görüşelim. -Tamam canım. Hoşça kal! Fatma Hanım, Naciye Hanım'dan ayrıldıktan sonra Pazar yerine doğru yürümeye devam ederken, Nalân Hanımla karşılaştı. Hemen yanına varıp selamlaştılar. -Merhaba Nalâncığım! Nasılsın? -İyiyim canım. Ya sen? -Ben de iyiyim. Kızım bak, bu Nalân Teyzen. Benim çok sevdiğim arkadaşım. Nalân Teyzesi bu da kızım Ece. Ece, bir Nalân Teyzesi'nin kilolarına baktı. Bir de annesinin az önce söylediklerini düşündü ve annesine sordu: -Anneciğim, bu Nalân Teyze az önce Şişko Patates dediğin Nalân Teyze mi? İki bayan arasındaki sıcak ilişki bir anda yerini buz gibi soğuk havaya bırakmıştı. İkisi de kıpkırmızı oldular. Nalân, bozulduğunu belli eden bir ifade ile: -Aşk olsun Fatma. Ben de seni samimi arkadaşım bilirdim. Bana şişko patates dedin ha? -Bak şekerim, sen yanlış anladın. Çocuk işte, uyduruyor. -Ne uydurması anne! Naciye Teyze'ye söyledin ya az önce. Nalân şişko patates olmuş dedin ya. -Sen sus bakim. Bacak kadar boyunla her söze karışma. Nalâncığım ben şeye dedim onu şeye, bizim orda çok kilolu bir hanım var. Ona dedim ben. İşte yani, şey aslında”¦ -Tamam Fatma! Ben alacağımı aldım. Kendini zorlama. Sana iyi günler. Ama beni bir daha arama. -Ayyyy, ne yapsam bilmiyorum. Ece! her sözümü başkasına neden söylüyorsun? Bak gitti kadıncağız. Seni şımarık laf taşıyıcı! -Ama anne! Sen söylemedin mi? -Aptal kızım, benim öyle söylediğimi Nalân'a niye söylüyorsun? -Anne sen, bana yalan söyleme diyorsun ama! -Kızım o başka bu başka? Öf amaaan ne biliiiim ben! Nalân, evine doğru giderken çok samimi olduğunu düşündüğü arkadaşının dedikodusunu yaptığına çok bozulmuştu. Fatma, kızı Ece'ye laf taşıdığı için sinirlenmişti. Naciye, pazarın diğer ucunda rastladığı Zeynep ile birlikte arkadaşları Fatma'yı çekiştiriyordu. Ama asıl rahatsız olan minik Ece'ydi. Yalan söylemenin bir tanımını hala oluşturamamıştı. Fatma Hanım, Pazar alış verişini yaptıktan sonra eve geldi ve akşam yemeği için hazırlık yaptı. Eşi Ahmet Bey, taze fasulyeyi çok severdi. Yanına pilav pişirmeyi de ihmal etmedi. Ahmet Bey, eve geldiğinde kendisini çok yorgun hissediyordu. Fatma Hanım'ın özenle yaptığı yemekleri afiyetle yedikten sonra televizyonun karşısına oturdu ve günün gelişmelerinden oluşan haber turunu izlemeye başladı. Ahmet Bey, bir tekstil fabrikasında ustabaşı olarak çalışıyordu. Fabrika müdürü Yavuz Bey, Ahmet Bey'e takip etmesi gereken işleri söylemiş ve akşamüzeri fabrikadan ayrılmıştı. Ahmet Bey ise arkadaşları ile muhabbete daldığı için görevleri yerine getirmemişti. Gözü televizyonda idi ama kafası rahat değildi. Bu esnada Ahmet Bey'in telefonu çaldı. Telefonun ekranında arayan kişinin Yavuz Bey olduğunu gösteriyordu. Ahmet Bey, telaşla Fatma Hanım'a seslendi: -Telefona sen bak, ben evde yokum. -Saçmalama Ahmet! Sen evde değilsin de telefonun evde ne geziyor? -Ya ben dışarı çıktım ve çıkarken telefonumu evde unuttum. Bekletme adamı. Hadi aç şu telefonu. -Tamam, tamam. Açıyorum. Fatma Hanım, telefonu eline aldı ve konuşma tuşuna bastı: -Buyurun Yavuz Bey! -Ben Ahmet Bey'i aramıştım. -Ahmet az önce dışarı çıktı. Telefonunu evde unutmuş. Biraz gecikebilir. Aradığınızı söylerim. Gelince aramasını ister misiniz? -Hayır, ben yarın fabrikada görüşürüm. Rahatsız ettiğim için kusura bakmayın. İyi akşamlar. -Size de iyi akşamlar. Yavuz Bey, ses tonuyla Ahmet Bey'in yaptığı bu numarayı aslında yutmadığını ifade etmişti. Ece, babası ile annesinin konuşmasına ve annesi ile Yavuz Bey'in konuşmasına tanık olmuştu. Telefon konuşması bittikten sonra babasına döndü ve sordu: -Babacığım, sen burada değil misin? -Kızım ben buradayım da telefonda öyle söylemem gerekiyordu. -Annem neden öyle söyledi? -Annen ne söyledi ki? -Senin dışarıda olduğunu ve geç geleceğini söyledi. -Şey, arayan kişi bir daha aramasın diye öyle söyledi. Yani rahatsız etmesin diye geç gelecek dedi. -Babacığım Yavuz Amca, seni rahatsız mı ediyor? -Hayır kızım, nerden çıkarıyorsun bunları? -Sen dedin ya, rahatsız etmesin diye annem senin dışarıda olduğunu söyledi diye. -Ya bu çocukların yanında da hiçbir şey konuşulmuyor. Sen kafanı yorma kızım. Büyüyünce anlarsın. -Ben ne zaman büyüyeceğim baba? -Öf kızım amma çok soru sordun. Hadi odana geç sen. Hem uyku saatin gelmiş hadi yat bakalım. Ece, kafasındaki soruları cevaplamadan odasına geçti ve yaşadığı olayları kendi aklıyla çözmeye çalıştı. Ama işin içinden bir türlü çıkamadı. Bu iki örnek size biraz abartılı geldiyse kendi yaşantımıza ve çevremizdeki ilişkilere bir göz atalım. Sizlerle paylaştığım bu olayların daha fazlasına toplumda şahit olabileceğimizi üzülerek hatırlatmak isterim. [B]Çocuklarınıza istediğiniz gibi örnek olabilirsiniz. Ancak, ikiyüzlü ilişkiler içinde büyüyen bir çocuğu büyüdüğü zaman ikiyüzlülük ile suçlamayın.[/B] [B]Yazara mesaj:[/B] [email protected] www.yusufyesilkaya.com [B]Not: [/B]Bu yazı; www.yusufyesilkaya.com , www.dinahlak.com , www.haber46.com.tr ve www.gelisimbahcesi.com web sitelerinde eş zamanlı olarak yayınlanmaktadır.