Emek, canlı ve cansız varlıkları anlamlı kılan değerdir. Olaylara eşyalara verildiği oranda onları anlamlı kılar. Emek verilmeden yapılan bir iş tatsız, tuzsuz yemek gibi susuz köy gibi, meyvesiz ağaç gibidir. Saatlerce uğraşılıp bir solukta yenilip biten yemekler vardır, bunlar çok değerlidir. Bu yemekleri değerli kılan onlara harcanan emeklerdir. Mesela içli köfte , mantı bu gibi yemekler emek verilmeden yapılmaz, her hareketinde insanı ümitlendiren “ teşekkürler, ellerine sağlık, çok güzel olmuş, çok lezzetli” sözleriyle ruha verilen ara gazları ve enaniyeti besleyen damarlara verilen dozlar olmasa hiç de uğraşılacak yemekler değildir. İnsan zaten çok değer verdiği ağır misafirlerine yapar bunları. İçinde sevgi olmasa bu zahmete kimse katlanmaz, bu tür yemekler zaten zorla yapılacak işler değildir, emeksiz, sevgisiz yapılmışsa zaten yenmez, bilhassa zevk alınarak tek tek sarılarak serçe parmağı gibi dürülerek yapılan sarmalar buna şahittir. Her başarılı işin içinde emek kendini belli eder. Bir evlat yetiştirirken onun ana rahmine düşmesinden tut da ölene kadar devam eden emek serüvenini çoğumuz biliriz. Her günde saklı binbir sürpriz ve onlara karşı geliştirdiğimiz tavırlar, tek tek ilmik gibi atılan ömür halısının dokuları tane tane emek lezzetinde desenimize yansır. Evladımızın ahlakını ne emeklerle tamamlamaya çalışırız, gelişimi sağlık sıhhati için ne emekler harcarız. Hep akılda kalanlar bu fedakarlıklardır çünkü içinde emek vardır. Emek verilerek yapılan her iş ölümsüzdür. Belki de binlerce armut, kiraz yemişimdir, hiçbirini hatırlamam, ayrıntısını hiç hatırlamam. Ama bir iki sene önce eşimle, çocuklarımla beraber diktiğimiz armut ve kirazın lezzetini unutmadığım gibi tüm ayrıntılarıyla hatırlıyoruz ve resimlerle ölümsüzleştiriyoruz ama biz bu zamana kadar hiçbir elmanın , armudun resmini çekip cep telefonunda saklamadık. Bu armudu, kirazı, üzümü yerken hatta her lokmasını çiğnerken insan iliklerine kadar hissettiği hazzı o meyveyi kazarkenki, dikip sularkenki terli emeğe borçludur. Çoğumuz küçükken birkaç oyuncağımızı hatırlarız fakat hepsini hatırlamayız. Emek verilerek yapılan, bizim için özel yapılmış, emek harcanmış oyuncağı ömrümüz boyunca hiç unutmayız. Belki de hammaddesi aynı olabilir ama içini dolduran, anlamlı kılan onun içindeki emektir. Rahmetli babamın benim için yaptığı, palamut delemesini, gazoz kapaklı fırıştağımı, tahta arabamı nasıl unutabilirim. Bu oyuncaklarımın her zerresinde emek izleri nakış nakış işlenmişken gel de bu emeklere nankörlük et”¦ Eğer bizler de ölümsüz eserler bırakmak istiyorsak emeğimizi esirgememeliyiz. Emek vermekten kaçınmamalıyız. Emek vermeyi her fırsatta gözetmeli bu işe nasıl değer katabilirimin arayışı içinde olmalıyız. [B]Emek kattığımız oranda varız[/B]. Emeklemek gayretle olur. Emekli maaşınız bol olsun. Rıdvan AKGÜL