Bir Dernek adına gerçekleştirilen o programa ben de katıldım. Hastalar için çok eğlenceli oldu. Doktor ve hemşireler de, “böyle bir programa, en az hastalar kadar bizim de ihtiyacımız varmış” dediler. Hastalar, doktor ve hemşireler eğlence yönünden bu tür etkinliklere ihtiyaçlarını ifade ettiler. Ben de bir türküde geçen sözlerden etkilenip bu eğlenceler yanında, bu tür öğütlere de ne kadar ihtiyacımız var diye düşündüm. Şahsıma öğüt veren türkü; “gel ha gönül havalanma, engin ol gönül engin ol, dünya malına güvenme, engin ol gönül engin ol” isimli türküydü. Türküyü dinlerken çok etkilendim ve duygulandım. Dedim ki, “bu tür öğütlere ne kadar da çok ihtiyacımız varmış.” Şu içerisinde bulunduğumuz hayat, ne olduğumuzu ve ne olacağımızı unutturuyor ve sanki dünyaya “çivi çakacak” gibi uzun emel taşıyoruz. Bir de kibir ve gurur denilen o meşum illet, Şeytanın da dürtmesiyle her zaman başımıza bir beladır. O anda, hem hastaların durumundan ve hem de kulağımda yankılanan o türküden ders ve öğüt aldım. İnsana gerek ki, her anında ve her adımında ders ve öğüt alsın. Ben çok şükür o dersi ve öğüdü aldım. Evet, insanoğlu her adımında ve her anında öğüde muhtaçtır. Zira, dünyanın binbir telaşı ve hengamesi bizi bir girdabın içerisine çeker gibi alıp götürüyor. İşte bu tür öğütler o girdaplardan kurtulma için gereklidir. Madem dünyada insanı içine çeken girdap çoktur, öyleyse biz her anımızda ve her adımımızda öğütlere muhtacız ki, o öğütler girdaptan kurtulmamamız için bir ağacın kökü olsun ve o köklerden tutup da dışarı çıkalım. Bu tür öğütleri gönlümüze ve zihnimize nakşetmeli ve her adımımızda uygulamalıyız. İnsan için gerekli en güzel ve en anlamlı öğütler Kur'an-ı Kerim'de mevcuttur. Bu öğütlere hepimiz sarılmalıyız ve yukarıdaki örnekte verilen “ağacın köklerine tutunan kişi gibi sıkıca tutunmalıyız”. Kur'an-ı Kerim'deki tüm öğütler insan içindir. Bunlar arasında bir üstünlük kıyaslaması ve “şu daha önceliklidir” diye bir kıyaslama yapmam ve yapamam. Hepsi de ayrı bir öneme sahiptir. Ancak, Lokman Suresinin 13-19. ayetlerinde geçen öğütleri şahsım adına çok çok önemli ve mânâlı bulurum. Bu öğütleri mümkün olsa “alnımın ortasına çiviyle çakar” öyle dolaşırdım. Herkes görsün ve okusun diye. Herkesin görmesi ve okumasından çok, elbette “nefsimin bu öğütlere daha çok ihtiyacı vardır.” Bunun için, bu öğütleri mümkün olsa da, gözümün önüne “bir tablo hâlinde çaksaydım ve o tablodan bu öğütleri her zaman okusaydım” Bunlar mümkün değil, ancak şu mümkün en az 15 günde bir, Lokman Hekimin Oğluna verdiği bu öğütleri Kur'an-ı Kerim'den okumak gerekir. Zira, yaşadığımız her anda ve her zamanda Lokman Hekimin Öğütlerine muhtacız. Gelin bu öğütleri mealen okuyalım: Hani Lokmân oğluna öğüt vererek şöyle demişti: “Yavrum! Allah'a ortak koşma! Çünkü ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür.” İnsana da, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte onun için) insana şöyle emrettik: “Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır.” “Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim.” (Lokmân öğütlerine şöyle devam etti:) “Yavrum! Şüphesiz yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığında olsa ve bir kayanın içinde, yahut göklerde ya da yerin içinde bile olsa, Allah onu çıkarır getirir. Çünkü Allah en gizli şeyleri bilendir, (herşeyden) hakkıyla haberdar olandır.” “Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir.” “Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez.” “Yürüyüşünde tabii ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini herhalde eşeklerin sesidir!” (Lokman Suresi, 13-19. Ayetler) Evet tekrar ediyorum. Lokman Suresi'ndeki öğütlere hepimiz muhtacız. Dünyanın hengamesine kapılmamalıyız ve bu öğütleri her zaman hatırlamalı ve uygulamalıyız. Bu öğütler en az 15 günde bir okunmalıdır. Bunları okuduktan sonra, tefekküre dalmalıyız. Öncelikle içimizi saf ve duru kılmalı, riyadan kaçınmalı ve ihlasa ulaşmalıyız. İhlas içerisindeki bir kişi, elbette mütevazi olur. Yürüyüşüne özen gösterir. Söz söylerken ne bağırır ne de sesini kısar, orta derecedeki bir sesle konuşur. İnsanları dinlerken içten ve gönülden dinler. İyilikleri de sırf Allah rızası için yapar. Böyle kişilerin iyilikler hiçbir zaman zayi olmaz. İhlaslı kişi, Ana Baba hakkına sonsuz bir saygı gösterir. “Allah'ın rızasının, Ana Babanın rızasında olduğu gerçeğini” asla aklından çıkarmaz. Tabi, burada şu hususu hatırlatmak gerek, “Ana Baba'ya her durumda ve kayıtsız itaat diye bir kural ve ilke yoktur.” Ana Babaya bir durumda itaat edilmez. O da insanı şirke çağıran ve Allah'a isyanı emreden bir Ana Babaya asla itaat edilmez. Bu durumda bile, yine iyi geçinmek gerek. Dünyanın telaşından ve hayatın girdabından kurtulmak için, ibadet ve taat içerisinde ve sabır ve şükürle yoğrulmuş bir hayat yaşamalıyız. Tüm öğütlerin sınırını çizdiği çerçeve bu olsa gerek. Vesselam.