Anız yangınları “toprağın mineral yapısını ve dengesini” de bozmaktadır. Anız yangınları biyoçeşitliliği tahrip etmektedir. Anız yangınları “orman yangınlarına” da neden olmaktadır. Anız yangınları “ekolojik denge” için büyük bir tehdittir. Anız yangınları “trafik kazalarına” dahi neden olabilmektedir. Anız yangınlarının bunca tehdit ve tehlikelerine rağmen, her hasat mevsiminde, bölgeden bölgeye değişen aylar içerisinde kendisini hissettirmektedir. Bu sorun bazı bölgelerde, örneğin, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Haziran-Temmuz döneminde, Doğu Anadolu Bölgesinde ise Temmuz-Ağustos döneminde yoğun bir şekilde kendisini göstermektedir. Kahramanmaraş'ımız Akdeniz bölgesinde yer almakta olup buğday, nohut, mercimek gibi ürünler Haziran-Temmuz döneminde hasat edilmektedir. Memleketimizde bu ürünlerin hasadı başladı. Bu hasat başladığına göre anız yangını mevsimi de başlamış demektir. Gerçekten de İlimizde mevsimin ilk anız yangını haberi geldi. Haber46.com.tr sitemizin dünkü (14.06.2010) haberine göre, “Kahramanmaraş-Kayseri karayolu üzerindeki yaklaşık 200 dönümlük tarlada çıkan anız yangını, trafikteki sürücülere zor anlar yaşattı.” Bu büyük sorunun nasıl giderileceği sorusuna cevabı vermeden önce yazımın başlığına dikkat çekerim. Yazımın başlığı ne? “Yine geldi hasat mevsimi, yine anız yakacak “bazı” çiftçiler.” Evet, burada tırnak içerisinde yazdığım yazı başlığı içerisindeki “bazı” kelimesinin muhtevasını açıkça belirtmeliyim. Bazı çiftçiler derken, “cahil çiftçiler”i kastediyorum. İşin çözümü bu iki kelime içerisinde saklı. Bu husustaki cehaleti gidermek gerekir. Çiftçileri eğitmek gerek. Çiftçiler atadan-dededen-babadan gördükleri yöntemlerle bu anız yakma işinin “toprak için yararlı olduklarını” sanıyorlar. Bu büyük bir cehalettir. İşte çiftçilerdeki bu cahilliği gidermek için eğitim gerekir. Anız yangınları toprağa zarardır. Bunu anlatmak gerekir. Bu cehaletin giderilmesi yanında, çiftçilere şu hususta da eğitim ve bilinçlendirme sağlanmalıdır. Anız yangını sırasında, “ateş içerisinde kalan, kertenkeleden çekirgeye, karıncadan kelebeğe kadar binlerce hayvanı düşünmesi gerektikleri” ve “bu hayvanların ölümlerinden sorumlu oldukları” noktasında vicdanlarına hitap edilmesi gerekir. Bence bu hususta, üç kurum ve kuruluş işbirliği etmelidir. Birinci olarak Tarım Bakanlığı çiftçileri yoğun bir şekilde eğitmelidir. İkinci olarak Çevre ve Orman Bakanlığınca bu hususta, ekolojik dengenin korunması için gerekli takip ve denetim çalışmaları üst seviyede sağlanmalıdır. Ayrıca, Diyanet İşleri Başkanlığı, anız yangınlarının zararları konusunda ve bunun büyük bir vebal olduğu konusunda imamları aktif bir şekilde yönlendirmeli ve imamlar da çiftçileri bu hususta uyarmalıdır. Çok önemli bir görev de Milli Eğitim Bakanlığına da düşüyor. Anız yangınlarının ciddiyet ve önemi çocuklara derslerde aktif ve yoğun bir şekilde, özel olarak anlatılmalı ve çocuklar da babalarını ve büyüklerine bu hususta uyarmalıdır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığına anız yangınlarının önlenmesi konusunda başka bir görev daha düşüyor. O da şudur: Biçerdöverlerin ekin sapını köke oldukça en yakın yerden biçmesini sağlayan ekipmanların geliştirilmesi ve bu ekipmanların kullanılmasının zorunlu hâle getirilmesi gerekir. Bu da anız yakan çiftçiler için caydırıcı bir önlem olacaktır. Bu hususta son olarak şunu belirtmek istiyorum. Anız yakmak 2872 sayılı Çevre Kanununa ve diğer ilgili Kanunlara göre, zaten yasak olan bir eylemdir. Bu hususta, yani anız yangınlarının önlenmesi hususunda, Çevre ve Orman Bakanlığınca ve Tarım ve Köy İşleri Bakanlığınca takip ve denetimler mevzuat dahilinde yapılmaktadır. Ancak, buna rağmen sorun bir türlü giderilemiyor. Neden? Bu noktada şu soru önem kazanıyor. Anız yangınlarının önlenmesi konusunda, mevzuat ve ilgili hukuki düzenlemeler acaba yeterli midir? Elbette değildir. İşte bu hususta hukuki bir boşluk. İşte bu hususta uygulamada görülen bir zaafiyet. Bilinmektedir ki, “anız yangınlarının sorumluları çoğunlukla tespit edilemiyor.” Bunun sebebi de, çiftçi kimsenin görmediği bir vakitte kibriti çakıyor ve anızı tutuşturuyor. Ondan sonra çekip evine gidiyor. “Sorumluyu bul bulabilirsen.” Anız yangınları konusundaki takibatlar yetersiz kalıyor. Bu şekildeki bir çaresizlikten kurtulmak için, şu önlemin faydalı olabileceğini düşünüyorum. Tarlasında anız yangını vuku bulan çiftçiye, bu yangını en kısa süre içerisinde (mesela 15 gün içerisinde) Tarım ve Köyişleri Bakanlığına ya da Çevre ve Orman Bakanlığı taşra teşkilatına “bildirimde bulunma zorunluluğu” getirilebilir. Bu durumda, çiftçiyi şu iki husus düşündürecek ve anız yangını konusunda caydırıcı olacaktır. 1- Anız yangının toprağı işleyen çiftçi tarafından çıkartıldığı tespit edilemezse bile, çiftçiye anız yangınını bildirmediğinden dolayı ceza verilebilecektir. (Anız yangınına neden olan çiftçiler büyük ihtimalle gidip de “tarlamda anız yangını olmuştur” diye bildirimde bulunmayacaktır) 2- Anız yangınını bildirimde bulunacağının farkında olan çiftçiler kolay kolay o anızı yakmaya da cesaret edemez. Bu önerimle birlikte yazımı sonlandırıyorum. Dilerim anız yangınları konusunda etkili tedbirler getirilir de, bundan sonra bu sorun gündemi bu kadar fazla işgal etmez.