Alman Gazeteciler Birliği (DJU), gazeteci Bülent Keneş’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği gerekçesiyle hapis cezasına çarptırılmasına sert tepki gösterdi.

Hidayet Karaca ve Ekrem Dumanlı hakkında dava açılmasının yanı sıra Alman Die Zeit gazetesinden Özlem Topçu ve Die Welt'ten Deniz Yücel’in vali direktifiyle gözaltına alınmalarını değerlendiren DJU yetkilileri, gündeme damgasını vuran gazetecilere yapılan bu eziyetlerin, korkutma ve sindirme hedefli zulümlerin, bir an önce sonlandırılmasını istedi.

Yaklaşık 21 bin üyesi bulunan Alman Gazeteciler Birliği (DJU) Yönetim Kurulu Başkanı Ulrich Janßen, “Türk hükümetinden gazetecilere yapılan bu eziyetlerin, tacizlerin, gözdağının, korkutma ve sindirme hedefli zulümlerin, şiddetten tutun tutuklamalara kadar yapılanların bir an önce sonlandırılmasını talep ediyoruz.” dedi.

Today's Zaman Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş'in tecilli hapsi cezasına çarptırılması, Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı'nın adli kontrol şartıyla ve Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın tutuklu yargılanmasını değerlendiren Ulrich Janßen, “Bunlar tabii ki Avrupa basın özgürlüğü fikri ile kesinlikle uyuşmayan gelişmelerdir. Biz de Türkiye’de yaşananları izliyoruz. Elimizdeki bilgilere göre Türkiye’deki iktidar, eleştirel gazeteciliği Türkiye düşmanlığıyla eşdeğer tutuyor. Oradaki meslektaşlarımız, sadece mesleklerini yapıyorlar diye hükümet tarafından devlet düşmanlığıyla suçlanıyorlar. Terörizm suçlamasına maruz kalıyorlar. Bunlar kesinlikle kabul edilemez durumlardır.” dedi.

GÖZDAĞI VERİLMEYE ÇALIŞILIYOR

Janßen, şöyle devam etti: “Gazetecilerin korunmalarını ve mesleklerini özgürce yapmalarının sağlanmasını istiyoruz. Bu eylemlerin arkasında hükümeti eleştiren haberler yapan meslektaşlarımıza ‘bunu yaparsanız işte sonunuz böyle olur’ şeklinde bir gözdağı verilmeye çalışıldığını düşünüyoruz. Gazetecilere yönelik her türlü şiddetin engellenmesi şarttır. Yapılanlar özgür basın düşüncesiyle uyumlu olan şeyler değildir.”

Alman Gazeteciler Birliği (DJU) Yönetim Kurulu Başkanı Ulrich Janßen, “Karaca ve Keneş’in dışında Türkiye’deki hapishanelerde sadece gazetecilik mesleğini icra ettiği için yatan çok daha fazla meslektaşımızın olduğunu tahmin ediyoruz.” dedi.

“MESLEKTAŞLARIMIZ BU EZİYETLERİ HAK ETMİYOR”

Janßen, “Hükümet, hapishanelerdeki gazetecilerin mesleklerinden dolayı tutuklu olmadıklarını iddia ediyor. Bunu inandırıcı buluyor musunuz?” şeklindeki soruyu ise şöyle cevaplandırdı: “Hayır, bu inandırıcı değil. Hükümet yetkililerine eleştirdikleri için belli süre gözaltında tutulmuş, daha sonra ise serbest bırakılan ve bu eziyetleri hiç hak etmeyen meslektaşlarımız oldu. Bu nedenle de sorgulayan gazetecilik ve gazetecilere uygulanan takip tedbirleri arasında açık bir ilişki olduğu izlenimini taşıyoruz.”

Alman Die Zeit gazetesinden Özlem Topçu ve Die Welt gazetesinden Deniz Yücel’in Şanlıurfa valisinin direktifleriyle gözaltına alınmaları ile ilgili de Ulrich Janßen, “Bu durum Türkiye’nin basın özgürlüğünün gerçek anlamda uygulanmasına oldukça uzak olduğunu gösteren başka bir örnektir.” dedi. Türkiye’yle ilgili “oldukça büyük endişeler taşıdıklarını” söyleyen Janßen, “Avrupa Gazeteciler Federasyonu’nun üyeleri olarak mevcut konuda aktif olarak çalışıyoruz, olayları da yakinen takip ediyoruz ve mümkün mertebe tüm imkânlarımızı da seferber etmeye çabalıyoruz. Türkiye’deki gazetecilere yönelik ihlalleri kesinlikle kabul edemeyiz.” tepkisinde bulundu.

“TERÖRİZM TOKMAĞI İLE GAZETECİLERİ SUSTURMAYA ÇALIŞIYORLAR”

Alman Gazeteciler Birliği (DJU) Genel Müdürü Cornelia Haß da şu eleştirilerde bulundu: “Uzun zamandır Türkiye’deki basın özgürlüğünün maceracı şüpheleriyle yürürlükten kaldırıldığını büyük bir endişeyle izliyoruz. Burada terörizm tokmağı sallanıyor. Bizim kendi üyelerimiz de Türk yargısının değirmenleriyle karşılaştılar. Biz bu durumu sorgulayan ve hoşlanılmayan haberciliğin yok edilmesini öngören bir strateji olarak görüyoruz. Basın özgürlüğü ihlalleri demokrasi için çok tehlikelidir, çünkü medya demokrasilerde uygunsuz durumları ortaya çıkaran ve bunlarla ilgili de özgürce ve eleştirel haberler yapma hakkı olan dördüncü güçtür.”

“GAZETECİLERE YAPILANLAR DEMOKRASİYLE BAĞDAŞMIYOR”

Açıklamalarının devamında “Maalesef hapishaneye atılan bir gazetecinin oradan çıkması genellikle yıllar alıyor, hemen serbest kalamıyor. İçeride kendilerine işkenceler yapıldığını da biliyoruz.” diyen Haß, “Türkiye kendisinin bir demokrasi ülkesi olduğunu iddia ediyor. Fakat gazetecilere yapılanlar demokrasiyle kesinlikle bağdaşmıyor ve bunların tartışılması da gerekiyor.” diye konuştu. Cornelia Haß, “Bizler ve Brüksel merkezli Avrupa’daki Gazeteciler Federasyonu’nda çalışan meslektaşlarımız Türkiye’deki basın ihlallerini büyük bir endişe ile yakından takip ediyor, bu konuda büyük bir angajmanla çalışıyor, kendisine dava açılan gazetecilere eşlik ediyor ve kendilerine kefil oluyoruz. Bu mevzuda elimizdeki kanıtları da kamuoyu ile paylaşarak gündeme getiriyoruz.” dedi.

“TERÖR SUÇLAMASI ÇARESİZLİK GÖSTERGESİ”

AKP hükümetinin amacının “hoşlanılmayan haberleri yok etmeye çalışmak olduğunun” altını çizen Alman Gazeteciler Birliği (DJU) Genel Müdürü Cornelia Haß, “Burada araç olarak bir tokmağın kullanıldığı aşikârdır. Hiç şüphesiz gazetecilik her zaman siyasi entrikalara da malzeme yapılabiliyor. Bunu ise AKP uzun zamandır filli olarak yapıyor. Gazetecilik mesleğini icra etmiyorlar, bahanesini öne sürerek gazetecilerin terör faaliyetlerine iştirak ettiklerini dahi söyleyebiliyor. Bu tabii ki bir nevi çaresizliklerini gösteren ancak çok etkili olan bir koltuk değneğidir.” dedi.

ALMAN GAZETECİLERİN GÖZALTINA ALINMALARI DA ELEŞTİRİLDİ

Türk kökenli Alman gazetecilerin Şanlıurfa’da valinin emriyle gözaltına alınmalarını da eleştiren Haß, tepkisini “Bu güven verici bir şey değil. Türkiye’deki olup bitenleri merak ediyoruz. Özellikle de sınır bölgesi muazzam bir siyasi öneme sahip. Jeostratejik çatışmaların yaşandığı bu dönemde demokrasiden talebimiz gazetecilerin özgürce o bölgelere gidebilmeleri ve özgürce de haberlerini yazarak işlerini yapabilmeleridir.”şeklinde dile getirdi. “Bunun mümkün kılınması gerekir. Mevzu bahis olan işte budur. Bizim Türkiye’deki siyaseti etkilemek gibi bir amacımız yok, bilakis haberlerimizi yazmak istiyor ve oralarda nelerin olup bittiğini öğrenmek istiyoruz.” ifadelerini kullandı.