Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın hapishaneden yazdığı özel mektuba dünya medyasının yoğun ilgisi sürüyor. Pazartesi günü Fransa'nın prestijli gazetesi Le Monde'da yayınlanan 'Ben Hidayet Karaca, Erdoğan'ın Türkiye'sinde tutuklu bir gazeteciyim' başlıklı yazı, bugün de Cezayir'in Fransızca yayın yapan referans gazetesi El Watan'da yayınlandı. 'Erdoğan'ın Türkiye'sinde basın özgürlüğü: Cezaevindeki bir gazeteciden dokunaklı mektup' başlığıyla yayınlanan yazıda, Karaca'nın 54 gündür hapiste tutulduğuna değinildi.

El Watan, cesur gazeteci olarak nitelendirdiği Hidayet Karaca'nın suçunu, "Türkiye'nin yeni sultanı Erdoğan'ın baskıcı yönetimi ve yolsuzluk skandalını kendi medya organında kınamak" sözleriyle özetledi. El Watan, Türkiye'de Erdoğan'ın otoritesine meydan okumaya çalışan ve politik başarılarının karanlık taraflarını göstermek isteyen gazetecileri de susturmaya çalıştığını yazdı. Gazete mektuptan alıntı yaptığı bölümlerde de Karaca'nın "Ülkemin son yıllarda geldiği noktayı derin bir teessüfle izliyorum." dediğine vurgu yaptı. "Siyasi iktidarın politikalarında köklü bir değişikliğe giderek, 2002 yılından bu yana inşa ettiği her şeyi yok etmeye başladığı" yönündeki ifadelerine dikkat çekti. Gazetenin mektuptan alıntı yaptığı diğer bölümlerde ise şu ifadelere yer verildi:

"14 Aralık 2014'te kanalın en üst düzey yöneticisinden dizi senaristlerine, yapımcı, kamera asistanı ve grafikerlerine kadar 23 kişi aynı suçlamayla günlerce tek soru sorulmadan gözaltında tutuldu. Türkiye'nin en çok satan gazetesi Zaman'ın Genel Yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı da gazetesinde aynı konuyla ilgili 5 yıl önce yayınlanan iki köşe yazısı ve bir haber nedeniyle tutuksuz yargılanıyor ve seyahat etme özgürlüğü kısıtlandı. Özel yetkili bir mahkemede yargılanıyorum. Benim hakkımda karar veren hakim daha önce Erdoğan'a övgü dolu sözler söylemesiyle tanınıyor. Mahkemede hakime tek bir soru sordum: Örgüt nerede, silahlar nerede? Hakim cevap veremedi. Kafka'nın 'Dava' isimli eserinde söylediği gibi; böyle bir davayla yargılanmak, onu şimdiden kaybetmiş olduğun anlamına gelir."

İsviçre'nin Le Temps gazetesinde Olivier Perrin imzalı yazıda da Türkiye'deki basın özgürlüğü sorunlarını işlendi. Perrin yazısında Karaca'nın Le Monde'da yayınlanan mektubuna da atıfta bulundu. Perrin, Karaca'nın "Türkiye'de hapse atılan ilk gazeteci ben değilim. Maalesef Erdoğan'ın otokratik çıkışlarına bakılırsa son gazeteci de olmayacağım gibi görünüyor. Ancak, Türkiye'deki medyanın maruz kaldığı baskı sadece hapisteki gazetecilerin sayısına bakarak da anlaşılmaz. Hapisteki gazeteciler, medyaya baskı, medyayı tek tipleştirme ve maniple etme hususlarında buzdağının sadece görünen kısmıdır." dediğini aktardı.

Karaca'nın mektubuna yer veren Fransız internet haber sitesi Mediapart da Türkiye'de yabancı basın mensuplarının mesleklerini icra etmesinin giderek daha zor hale geldiğine değindi. Ülkedeki yabancı basın mensuplarının baskı altında olduğun belirtilen haberde; askerler, yargı mensupları, polisler ve gazetecilerden sonra Türk hükümetinin içerde düşman aramaya son vermediğini kaydetti. Hidayet Karaca'nın Le Monde'da yayınlanan mektubuna değinen haber sitesi, Karaca'nın, Fransa'daki meş'um terör saldırılarının ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun yürüyüşe katılmasının ironik olduğu yönündeki ifadelerine yer verdi. Haberde, Hidayet Karaca'nın Türk gazetecilerin mevcut iktidarın gazabına maruz kaldığını dediğini de aktarıldı.