Almanya’da Birlik partileri CDU/CSU’ya yakınlığı ile bilinen Konrad Adenauer Vakfı (Konrad AdenauerStiftung, KAS) Paris saldırılarının İslam dünyasında nasıl yankılandığı konusunda hazırladığı raporu yayınladı. Raporda, ülke ülke tepkiler verilerek saldırıların kınandığı kaydedildi. Raporda ayrıca, Avrupalı ülkelere kendi değerleri konusunda ittifak çağrısında bulunuldu. Müslümanlardan da modern devletlerde nasıl bir yer alacaklarını tartışmaları istendi.

'Paris Saldırısı: İslam dünyasından tepkiler' başlığını taşıyan ve vakfın ilgili ülkelerdeki uzmanları tarafından kaleme alınan raporda saldırıya siyaset, medya, sivil toplum ve dini otoriteler tarafından nasıl tepki verildiği özetleniyor. Raporda İslam dünyasında devlet ve hükümetlerin saldırıları kınadığı, birçok ülkenin Fransa’ya teröre karşı mücadelede destek verme teklifinde bulunduğuna dikkat çekiliyor. İslami teşkilat ve kurumların da saldırıları kınadığı ve İslam ve şiddetin bağdaşmadığını vurguladığına dikkat çekiliyor.

Raporda ayrıca saldırıların İslam ve İslamcılığın nasıl birbirinden ayrı tutulacağı konusundaki tartışmaları da alevlendirdiği de kaydedilerek sonunda İslam’da dini meşruiyetli şiddet konusu ele alınıyor. Thomas Volk tarafından kaleme alınan bu bölümde Irak ve Suriye’de IŞİD terör örgütünü oluşturan 30 bin kişinin yüzde 10’unun Avrupa kökenli olduğu, bunların da 500 ile 600 kadarının Almanya’dan gitme olduğuna dikkat çekilerek, "Radikalleşmeden önce çoğu dindar da olmayan ve 'home grown terorists' diye de anılan küçük 'İslamcı' gruplar ve bireyler Avrupa toplumlarını güvenlik açısından bugün boyutları pek tahmin edilemeyen bir risk ile karşı karşıya bırakıyor." deniyor.

Ancak bu sorunun yeni olmadığı ve 2000’li yılların başlarından beri bilindiği, sol kamuoyunun bir bölümü tarafından ise görülmek ve tartışılmak istenmediği kaydediliyor. Raporda geçmişin hatalarının tekrarlanmaması istenirken şu ifadelere yer veriliyor:

"Batılı ülkeler değerlerini koruma konusunda bir ittifak kurarken İslam ilahiyatı ve İslami teşkilatlar ise köktendinci aşırılıkların beslendiği bataklığı kurutma yükümlülüğü ile karşı karşıyadır. Bunun için de Müslümanlar arasında şiddeti meşru gösteren içeriklerin geçerliliği konusunda geniş ve açık bir tartışma yürütülmelidir. Sonuçta söz konusu olan seküler bir hukuk devletinde dinin rolüdür ve Almanya ve Avrupa’daki Müslümanların kendilerini nasıl tarif ettiği meselesidir."