Bu kanun yürürlüğe girmesinden hemen sonra tartışılmaya başlandı dedik ya. Tartışmalar beraberinde kanunda birçok değişiklikleri de getirmiştir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu özellikle memurların özlük haklarını düzenleyen maddeleri itibariyle belki de binlerce kez değişikliğe uğratılmıştır. Adeta delik deşik edilmiştir. Halen de delik deşik edilmektedir. Bu kanunu herkes bir yerinden eleştirmekte ve en çok da kamuda ücret adaletsizliğine yol açtığından eleştiriye muhatap olmaktadır. Ücret adaletsizliğine yol açtığı gerekçesiyle eleştirilen bu kanunda yapılan her değişiklik maalesef adaletsizliği daha da artırmaktadır. İlginçtir, ücretlerde denge sağlamak için yapılan değişiklikler bile denge yerine dengesizlik getirmektedir. Yine ilginçtir, her dönemde bu kanunun ıslah edileceği yönünde siyasiler, bürokratlar demeç üstüne demeç patlatırlar. Fakat iğneli fıçı olduğundan mıdır, yoksa birilerinin işine mi gelmediğindendir midir, bu kanun bir türlü ıslah edilemez. Şimdi bu noktada önemli bir soru akla gelmektedir. Aradan geçen 45 yıl süresince ıslah edilemeyen ve her dönemde tartışılan bu kanunu kim ele alacak da düzeltecek? Bu soruya karşı bir başka soru da akla gelmektedir. Bunca yıldır delik deşik edilen bu kanunu 1-2 yılda düzeltmek ve yepyeni bir kanun çıkartmak o kadar kolay mı? Elbette kolay değil. Ben de bunun farkındayım. Ancak, benim dikkat çekmek istediğim husus, ücret adaletsizliğinin beraberinde insan kaynağında israflar getirdiği, insan kaynağı israflarının da ülkenin geleceğini köklü bir şekilde etkilediğidir. Devlet dairelerinde özellikle son 5-10 yıldır kurumlar arası nakil alışkanlıkları adeta insan kaynağı israfına dönüştü. Okulundan mezun olan kişi, müracaatını yapıyor, sınavını kazanıyor, bir kamu kurumunda işe başlıyor ve daha hiçbir şey öğrenmeden başka kurumlardaki ücretlerin çok aşırı bir şekilde fazla olduğunu öğreniyor. Çalıştığı kurumdaki maaşının emsallerine göre çok düşük olduğunu öğrenen devlet memuru, ne yapayım da başka kuruma geçeyim düşüncesine kapılıyor. Bu düşünce yoğunluğu içerisinde kendisini işe veremiyor, kurum mevzuatı ve kurum işleyişi ile ilgilenmiyor bile. Diyelim ki, 5-10 yıl hiçbir kuruma geçemedi ve kurumun mevzuatını ve çalışmasını hasbelkader ya da mecburen öğrendi. Bir bakıyorsun, o da zamanını kolluyor ve adamını buluyor ve torpillenip başka bir kamu kurumuna uçuyor. Sanki bir kuş misali. Eski Çalıştığı kurum ile yeni nakil olarak gittiği kurumun mevzuat yönünden alakası da yok. Peki, bu memurun 5-10 yıl yetişmesi için sarfedilen çaba ve çalışmalar ne oldu? Hepsi havaya uçtu. Bu memur için o kurumda harcanan hizmetiçi eğitim masrafları ne oldu? O da uçtu. Memur yurtdışına gidiyor, kurum adına 2-3 yıl eğitim alıyor ve gelir gelmez başka kuruma uçuyor. Ne oldu masraflar? O da uçtu. Geçtiği kurumda da 5-10 yıl çalışıyor, ve hooooop diye başka bir kamu kurumuna uçuyor. Bu manzara karşısında insanın şunu diyesi geliyor: Ne o öyle! Devlet daireleri ağaç, devlet memurları kuş mudur? Evet, konuyu abartılı bir şekilde ve hikaye anlatır gibi anlattım, amma, bu hikaye değil gerçeğin ta kendisi. Bu gerçek şudur ki, bu Ülkede kamu kurumları arasında ücret farklılığı çok aşırı derecededir. Şimdi burada hangi kamu kurumunda şu kadar ücret alınıyor, şu kamu kurumunda bu kadar ücret alınıyor diye ayrıntıya girmeyeyim. Zaten, hangi kurumda hangi maaşın alındığını devlet memurları iyi bilir. Bunu iyi takip ederler. Çünkü birinci işleri budur. Burada önemli olan aşırı derecedeki ücret farklılıklarının kurumlar arası nakilleri sürekli ve yoğun bir şekilde gündemde tuttuğudur. Bundan dolayı memurlar arasında etkinsizlik ve hatta kırgınlıkların oluştuğudur. Memurların bir kısmının kendisini aslî işlerine vermedikleri ve zamanlarının bir kısmını torpil bulmak için harcadıkları da gerçektir. Kurumlararası ücret adaletsizliği, bunların yanında yetişmiş insan kaynağı israfına da neden olmaktadır. Son söz olarak “Ülkemizdeki insan kaynağının etkin kullanılması için kamu kurumları arasındaki ücret dengesizliğinin giderilmesi şarttır” diyorum.