Bir öğretmenin [B]“kötü öğretmen”[/B] olabileceğine oldum olası inanmak istemem. Çevremde çocuğumun öğretmeni olmasını istemeyeceğim bir sürü öğretmen olmasına rağmen yine de bu tür bir tanımlama içimi acıtır. Bir insan nasıl öğretmen olur, iyi bir öğretmen olacağına inanılmıyorsa neden okuldan mezun edilir, bir yıllık hazırlık dönemini başarıyla geçirmemişse stajyerliği neden kaldırılır bir türlü anlam veremem. Bunda öğretmenliği işsizlikten bir kaçış, devlet babaya bir sığınış olarak görenlerin varlığı etkili midir mesela? Ne olsa öğretmen oldum, bundan sonra bu mesleği kimse elimden alamayacağına göre neden kendimi yorayım diyenlerin varlığı ya da”¦ Bu ve benzeri pek çok nedenler sayılabilir elbette. Mesela biz de hızlıca ilk aklımıza gelen nedenleri sıraladığımızda şöyle uzunca bir liste çıkıyor ortaya: [B]Eğitim fakülteleri öğretmenlik için yeterli formasyona sahip mezunlar vermiyor. Herkesin sıklıkla ifade ettiği bir itiraf vardır: [B]“Öğretmenliği biz öğretmen olduktan sonra okulda öğreniyoruz.”[/B][/B] [I]Öğretmen kendini geliştirmek, yenilemek, tam donanımlı bir öğretmen haline gelmek için çaba göstermiyor. Hizmet içi eğitim kurslarını, yeni kitaplar okumayı, gelişmeleri takip etmeyi, konferans, panel, seminer gibi faaliyetlere katılmayı bir angarya olarak görüyor.[/I] [I]Öğretmenler kitap, dergi gibi yayınları okumuyor. Bir araştırmaya göre öğretmenlerin yüzde 63'ü bazen kitap okurken, yüzde 3'ü hiç kitap okumuyor. Sık sık kitap okuyanların sayısı ise sadece yüzde 34. Bu oranla iyi-kötü öğretmen oranı arasında bir ilişki var mıdır acaba?[/I] [I]Stajyer öğretmen genellikle öğretmenliğe dağ başında bir köyde müdür yetkili öğretmen olarak başlıyor. Uzman bir öğretmenin gözetiminde geçirmesi gereken süreyi tek başına tamamlıyor. Öğretmenliğe girişi biraz acıklı bir hikayeyi andırıyor.[/I] [I]Genellikle genç öğretmenlerin meslek heyecanıyla öğretmenliğin ilk yıllarındaki atılımlarının önü idareciler tarafından kesiliyor. [B]Öğretmen bir süre sonra idarenin ve arkadaşlarının çalışmayanı çalışandan fazla sevdiğini öğreniyor.[/B] Ancak, üzerine vazife olmayan işlere karışmamayı öğreninceye kadar burnu oldukça sürtünüyor. [/I] [I]Kurum içinde yapmak istediği ve kurumun alışık olmadığı faaliyetlerin önü mevzuat bahane edilerek kesiliyor. Hiçbir şey yapmamaktan mutlu olanlar için bu bulunmaz bir fırsattır. [B]Çalışalım da başımız belaya mı girsin mantığı[/B] burada tutunacak sağlam bir dal buluyor.[/I] [I]Tamamen öğretmenin kendisinden kaynaklanan nedenler, sistemden kaynaklanan nedenlerle birleşince ortaya böyle bir manzara çıkıyor. Genellikle [B]öğretmen kendinden kaynaklanan nedenleri sistemden kaynaklanan nedenlerin bir sonucu olarak görüyor[/B] ve topu taca atıyor.[/I] Buraya kadar saydığımız maddeler hemen hepimizin bildiği şeyler. Bunların üzerine sizlerin de ekleyeceği pek çok şey vardır eminim. İyi öğretmen / kötü öğretmen tanımlamasının hemen her yerde karşımıza çıkan ve öğretmenleri üzen bir tanımlama olduğu bir gerçek. Bu tanımlama sadece öğretmenleri ve idarecileri üzmekle kalmıyor eğitim sistemimizi de ta derinden yaralıyor. Bunun önlenmesi, iyi öğretmenle kötü öğretmen arasındaki farkın [B]”“kapanması mümkün değil ama-[/B] en asgariye indirilmesi için herkes üzerine düşen görevi yapmalıdır. ”¦”¦”¦.. Yazdığım yazının pek şık, [B]herkes tarafından alkışlanacak mahiyette ve nezakette olmadığını biliyorum.[/B] Ama bu konunun irdelenmesi ve şimdiye kadar konuşulmayanların da konuşulması son derece önem arz etmektedir. Umarım gelecek yıllar “kötü öğretmen” tabirinin asla kullanılmadığı yıllar olsun.