Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün, elektrikli araç yapımının bir süreç gerektirdiğini belirterek, "Biz otomotiv şirketleri olarak bugün itibariyle düğmeyi çevirircesine, bugün konvansiyonel, yarın elektrikli araçlar diye bir dönüşüm yapmamamız lazım. Buraya giden yolu iyi tarif ederek makro planda, 2020 ve 2030 yıllarındaki noktaya ulaşmak lazım." dedi. "Bugün bize, 'Niye elektrikli araba yapmıyorsunuz' diye soruyorlar." diyen Yenigün, "Yaptık. 500 tane sattı. O arabanın yapılabilmesi için 18,5 milyon Euro para harcadık. Hepsi çöpe gitti. Yani çöpe gitmedi. Ticari anlamda çöpe gitti. Diğer taraftan 2030 yılına yatırım yapmış olduk." ifadelerini kullandı.

Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün, Kocaeli Sanayi Odası Meclisi'nde 'Elektrikli Araçlar Gerçekten Çevreci mi?' konulu bir sunum yaptı. Yenigün, burada yaptığı konuşmada, "Esasen bakmamız gereken bugün ve yarın değil. Önümüzdeki dönemde 10 yıl, 20 yıl ve 30 yıl sonra dünyada ve Türkiye otomotiv enstitüsünde bu elektrikli araçlar nasıl olacak, ne kadar yoğunlukla satılacak, kullanılacak?" sorularını yöneltti. Her yeni ürettikleri araçların elektrifikasyonunu dikkate aldıklarına vurgu yapan Yenigün, şöyle devam etti: "Bir yaşında olmayan Transit Courier aracının elektrifikasyonu hemen hemen tamamlandı. Bu araçla ilgili bizzat ben araç testlerini de yaptım. Tabii elektrik araç kullanmak çok hoş bir şey. Lunaparktaki arabalar gibi. Motor gürültüsü yok. Bastınız gibi gidiyor."

500 tanele elektrikli araç yaptıklarını kaydeden Yenigün, "500 tane elektrikli Connect satıldı. Hemen 3 yıllık dönem içinde sadece 500 Connect satıldı. Bunun çoğunluğu Kuzey Amerika'da, çok az miktarı da Avrupa'da gerçekleşti" bilgisini verdi.

Araçlarda kullanılacak olan elektrik üretiminin önemine değinen Yenigün, "Elektrikli araçlar gerçekten çevreci mi? Kullandığımız anda çok çevreci. Hazır size şarj edilmiş bir araç getirdikleri zaman, o aracın şarjını bitirene kadar kullandığınız zaman, inanın inanılmaz derece çevreci. Şu andaki araçlar ya dizel ya benzinli gidiyor. Yakıt olarak elektriği kullandığınız zaman, elektrikte dünyada doğal olarak bulunan bir şey değil. Üretmeniz gerekiyor. Benzini, petrolden dönüştürdüğünüz gibi elektriği de bir yerlerden dönüştürmeniz gerekiyor. Envai çeşit yöntem var. Sizin ülkenizde akarsular, deniz büyüklüğünde ise elektriğin çoğunluğu buralardan üretiyorsunuz. Çin’de tam tersi bir durum var. Çok deli kömür yatakları var. Her ülke kendi bulduğu doğal kaynaklarla elektriği üretiyor." diye konuştu. Yenigün, elektrik üretimi sırasında, üretim alanına göre salınımın farklı olduğunu dile getirdi.

"2013 YILINDA DÜNYADA 200 BİN ELEKTRİKLİ ARAÇ SATILDI"

2013 yılında dünyada 200 bin elektrikli araç satıldığını belirten Yenigün, şunları söyledi: "Dünyanın tamamında elektrikli araçtan 2013 yılında 200 bin araç satıldığını görüyorsunuz. Endüstri rakamları kıyaslandığı zaman bu rakamların şu anda iştah açıcı olmadığı görülüyor. Biz otomotiv şirketleri bugün itibariyle doğrudan bir düğmeyi çevirircesine bugün konvansiyonel yarın elektrikli araçlar diye bir dönüşüm yapmamamız lazım. Buraya giden yolu iyi tarif edip makro planda 2020 ve 230 yıllarındaki noktaya ulaşmak lazım. Belli bir yol katedilmesi gerekiyor. Elektrikli araç teknolojileri o araçlarda kullanılacak aküler. O araçların akülerine yön verecek olan sürücüler. Bütün bunlar bir bütün. Bu bütünle birlikte ancak araçların gerçekten çevreci anlamda kullanılması ve belli bir geçiş sürecinde işin gerçekleşmesini sağlayabiliriz. Yine geçiş döneminde önemli bir teknoloji var. Her marka farklı şekilde tarif ediyor ama ortak ismi, ürünlerin büyüklüklerinin küçültülmesi. Hacmin küçültülmesi gerekiyor. Yani eskiden alıştığımız 3 litre, 4 litre, 5 litre veya 6 -8 motorlar çok daha küçük, çok daha performanslı bir o kadar çevreci motorlara bırakmak zorunda. 2030 yılındaki o elektrifikasyonun artık teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkacağı noktaya gelene kadar. Artık eski alışkanlıklarımızı o büyük motorları bırakıp daha küçük motordan daha büyük faydayı ve çevreci yaklaşımı nasıl elde edebiliriz çalışmamız gerekiyor. Bizim üzerinde en çok çalıştığımız nokta."

"Elektrikli araçlar önümüzdeki yakın dönemde çokta yollarda göreceğimiz araçlar olmayacak." diyen Yenigün, şöyle devam etti: "Bunu deneyen, biliyorsunuz Türkiye’de de üretimi yapılan Renault vardı. Sadece belediyeler ve birkaç devlet kurumu dışında maalesef alıcı bulamadı." Yenigün, bu konuda devlet teşvikinin sadece ÖTV'nin yüzde 3 düşürülmesi olduğunu belirterek, tarif edilmek istenen teşviklerin bunlar olmadığını çünkü maliyetlerin yüksek olduğunu dile getirdi.

"ULUSAL ŞARJ AĞI KURULMALI"

Yenigün, elektrikli araçlarda şarj ağının önemine dikkat çekerek, şunları anlattı: "Her bir ülkenin kendi ulusal ağı. Kendi içinde yapacağı bir şarj ağı. Bugün itibariyle bir araç şarj olması için konvansiyonel yöntem kullanırsanız 3 ile 3,5 saate, çok özel yöntem kullanırsanız baterinin büyüklüğüne göre 40 ile 60 dakika o istasyonda beklemeniz lazım. Şimdi soru şu? Kocaeli'nden Antalya’ya giderken bekler misiniz o kadar süreyi? Bundan 5 yıl önce şarj 5 saat sürüyordu. Şimdi 3 saat sürüyor. Bir yerlerde ticari olmasa bile 40 dakikaya kadar indi. Bunun 10 dakikaya, 5 dakikaya inmesi lazım. Nasıl yakıt alıyorsunuz o yakıt gibi elektriği koymak lazım. Veya Fransızlar başka konsept uyguladı o da tutmadı maalesef. Benim aracımda bir akü vardır, ben istasyona girerim akümü veririm yeni akü takar giderim. 10 numara yöntem. Ama uluslararası olmadığı zaman olmaz. Çünkü o aküyü sadece ve sadece Renault'un o servisinde buluyorsunuz. Her yerde her bir noktada onlardan olması lazım. Bunun da bugünden yarına olması mümkün değil. Buna ne kapital yeter ne iş gücü yeter. Bunun aynen şu anda otogaz gibi, benzin ve dizel gibi istasyonlara yayılması lazım. Bugün itibariyle yaptıklarımızla önümüzdeki dönemde yapacaklarımızı da ona göre planlamamız gerekiyor. Ulusal ağ konusunda sizin benim yapacağımız şeyler sınırlıdır. Ben bugün çok büyük fantezi yapsam 3 fabrikam arasında bölgede bunu kurarım. Devletin yapması lazım. Bazı şeylerin devlet teşvikli, devlet planlamasıyla yapılması lazım. Bunu yapmazsanız Ford, Renault, Tofaş'ın çabalarıyla olmaz. Hele olursa çok kötü olur. Çünkü herkes kendi sistemini kurar. Ben sadece benim arabama uygun ambalaj yaparım. Öbürü başka şey yapar. Malum müşteri kitlesini korumak için. Tam bir kaotik durum ortaya çıkar."