Avrupa Merkez Bankası eski Başkanı Jean Claude Trichet, ABD başta olmak üzere Avrupa’nın büyük bölümünde etkili olan 2008-2012 ekonomik krizinin geleceğe yönelik yeni planlar yapılmasını sağladığını söyledi.

Bursa Uludağ’da düzenlenen Ekonomi Zirvesi’nde ‘Avrupa Ekonomisinin Yarını’ konulu bir sunum yapan Jean Claude Trichet, ABD’de Mortgage kredileriyle başlayan sonrasında bütün Avrupa’yı saran ekonomik kriz ile ilgili tespitlerini paylaştı. Yaşananları ‘Birinci Dünya Savaşından bu yana en büyük krizlerden biriydi’ sözleriyle değerlendiren Jean Claude Trichet, şunları söyledi: “Hem merkez bankaları için hem de hükümetler için zorlayıcı bir süreç olmuştu. Bu krizden bahsetmişken Avrupa bölgesinde krizin etkilerinden söz etmek gerekir. Bu kriz üç aşamada gerçekleşti. İlk safha içinde pazarların yeniden mali anlamda dengelenmesi gerekiyordu. Mortgage krizinin patlak gösterdiği ilk dönemde tüm pazarlarda sigorta poliçeleri çok farklı, radikal şekilde gerçekleşmek zorundaydı. Bu ilk aşamaydı. Lehman Brothers’ın iflasıyla birlikte krizin ikinci aşaması başladı. Bu krizde finans kuruluşlarının çöktüğünü gördük. Hızlı bir şekilde cesur kararlar almamız gerekti. Kartlardan yapılmış bir kule gibi çöküş gerçekleşmeye başladı. Bu kriz, Amerika’nın büyük buhranıyla karşılaştırılabilirdi. Diğer son derece ciddi ve önemli olan konu 2009 sonuna geldiğimizde birkaç reel ekonomi serbest düşüşün geçici bir geri dönüş olabileceğini düşündük. 2009’un üçüncü çeyreğine geldiğimizde ABD ve İngiltere gibi ülkeler ekonomik anlamda krizden çıkamaya başladığını düşünmeye başladı. 2010 yılının başlangıcında krizin üçüncü safhasına gelindi. Bu tarihten sonra ise özel sektörde görülen kriz devletlerde de görülmeye başlandığını söyledi. Üçüncü aşamada krizin merkezi Avrupa oldu. Benim aklıma gelen ilk soru şu; neden Avrupa bölgesi bu üçüncü aşamada krizin merkezinde yer aldı. Bunu soruyorum çünkü yatırımcılar, ekonomik aktörler, özel şirketler artık krizden çıktıklarını düşünmeye başlamışlardı. Devlet sektörüne güvenebilir miyiz diye kendilerine sormaya başlamışlardı. Bu durumda da bizler onlara güven veremeyecek şekilde karşılarında durduk.”

KRİZDE 6 EKSİK GÖRDÜK

Üçüncü aşmada devlet sektörünün de sıkıntılarla karşı karşıya kaldığını anlatan Jean Claude Trichet, şöyle devam etti: “AB bölgesi üçüncü aşamada neden merkez oldu? İlk olarak kendi yönetişimimize, kendi istikrar ve büyümemize güvenimiz yoktu. İkinci sebepte rekabetçilik anlamında Euro bölgesinde bir gelişme göremedik bu süreçte. Ekonomi sistemi pazar ekonomisinin işleyişine çok fazla güveniyordu özel sektörümüz. Bu yüzden de girişimcilerimizin burada devreye girdiğini göremedik. Normal bir pazar ekonomisinin burada işlevini yitirdiğini gördük. Üçüncü olarak bir bankacılık birimimiz yoktu. Kriz gerçekleştiğinde bunun ne kadar önemli olduğunu gördük. Devletlerimizin kredi notları ve bankaların kredi derecelendirme notlarının birbiriyle ne kadar ilintili olduğunu göremedik. Diğer sorunda devletler genel anlamda koruma sağlayabilecek, bankaları koruyabilecek tek mekanizma idi. Fakat kriz dönemlerinde hükümetler finansal kurumların arkasındayız demeliler. Almanya’da, Fransa’da bunun söylendiğini gördük. Fakat Euro bölgesinin içinde ki farklılıklar burada devreye girmeye başladı. Bir kısır döngü içine girdik. Ülkenizin hazinesini güvence verebiliyorsa, fakat kendi devletinin düşük olduğu ve devletlerin güvenilirlik sunmadığı bir zamanda bankaların kendilerini daha zor durumda bırakan bir sorunla karşılaştıklarını gördük. Bir taraf iyi, diğer tarafta da kısır döngü içinde olan devletlerimiz vardı. Bu tabi ki kamu borcu riskini de kamçılayan bir faktör oldu. Bir diğer sorunda farkettik ki kredi yönetimi aracımız yoktu. Anında krizle karşı karşıyla kalınca bir araç yaptık. Amerika’da aynısını yaptı. Fakat ABD’de bir federal yapı olduğu için tek bir yerden karar verme mekanizması var. Fakat AB’de her bir devletin ilk olarak kendi kararlarını vermesini bekledik ki nihayetinde bir kredi yönetim merkezini kuralım. Beşinci sebepte şuydu ki halen daha tek Pazar sistemi kurulmuş değildi. Tek bir pazar ve para biriminin olduğunu korumanız için bütün eyaletlerin aynı sistem içinde kurulması gerekiyor. Euro bölgesi bu nedenle zor durunda kaldı. Altınca sebebimizde ise yapısal reformlar anlamında Lizbon programı ve 2000 programı devlere girmiş olsa da halen uygulama anlamında tamam değillerdi. Benim anladığım kadarıyla bu 6 sebebi bir araya getirdiğimizde neden krizin üçüncü aşamasında Euro bölgesinde tüm ülkelerin neden zor durumda kaldıklarını anlarız.”

EURO BÖLGESİ DAYANIKLI

Euro bölgesinin ABD’ye göre daha dayanıklı çıktığını anlatan Jean Claude Trichet, şunları kaydetti: “Bu kriz İkinci Dünya Savaşından, hattat Birinci Dünya Savaşından sonra gördüğümüz en kötü krizdi. Bir yandan ABD’den baktığımızda bunun ne kadar dramatik etkileri olduğunu görüyoruz. Hatta buralardan bakılınca Euro’nun para birimi olarak uçup gitmesi ve AB’nin dağılması anlamına geliyordu. Ama şimdi gerçeğe bakalım Euro ortadan kalkmadı, hatta bu krizden güçlenerek çıktı. Euro bölgesinin direncinin son derece güçlü olduğunu görebiliriz. Bu da İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra gerçekleşen çabanın sonucudur. Tarih boyunca geçirdiğimiz bir sürecin sonucu ve meyvesidir. Şu anda son derece bizlere cesur olduğumuzu söylüyor. Aşırı değil ama güçlü bir cesaretten bahsediyorum. Ancak yalnızca cesaret yok birde dirençten bahsediyoruz.”

Jean Claude Trichet, şu anki durum ve Avrupa’nın geleceğine ilişkin ise şunları söyledi: “İlk olarak belirlediğimiz 6 zayıflık paralelinde bazı kararlar aldık. İstikrar paktı güçlendirildi. Mali sözleşme yaptık. Bunun yanı sıra kriz döneminde baş göstermiş bir hareketimiz var. Teknik anlamda istikrar ve büyüme paketinin ilk haline göre daha güçlü olduğunu söyleyebiliriz. Rekabetçiliğin gözlem altında tutulmasını sağladık. Sıfırdan başlayarak yönetim için yeni bir sacayağı oluşturmaya çalıştık. Avrupa Merkez Bankası yeni kurumlar kurulduğunda zor durumda olan bankalar olduğunda yetkili bir merci olacak ve üçüncü maddedeki eksikliği gidecek. Fakat öte yandan bu mekanizmanın yanı sıra, bir anlaşmanın da, devreye konulması gerektiğini söyleyenler oldu. İki tane yeni anlaşma, üstünde kriz döneminde imzaladığımız sözleşme oldu. Belki de tek pazar hedefine henüz ulaşmış değiliz. Ancak halen atılacak adımlar var. Yapısal reformlara bakılacak olursa bizim her zaman teşvik ettiğimiz bir şey büyümenin gerçekleşmesi için istihdam sorunun ortadan kalkması için.”

Jean Claude Trichet, Avrupa’nın geleceğine ilişkin ise şu görüşleri dile getirdi: “Yönetişim anlamında alınmış kararların tam olarak uygulanması çok önemli. Açıkça gördüğümüz kadarıyla daha cesur bir mali çerçeveye ihtiyaç var. Bu mali çerçeve Avrupa devletlerinin gerçek bir reel bütçe oluşturmasına imkan sağlanmalı. Temel olarak altını çizeceğimiz ise bir tampon görevi görecek bir bütçemizin olmasıdır. Böyle bir tamponumuzun olmaması sorun teşkil etti kriz döneminde. Diğer bir konu ise verimliliğin yanı sıra demokrasi alınanda bazı adımlar atmamız gerekiyor. Makro ekonomik yönetişimimiz var. Ancak zaman zaman devletlerden birisi bizim sunduğumuz tavsiyelere bağlı kalmak istemiyor. Özellikle mali politikalar. Aynı zamanda yeni bir sözleşmede ortaya çıkardığımızı söyleyebiliriz.”