Türkiye, içinden geçtiği siyasi ve sosyal süreç, enerji politikalarında taşıdığı önem ve Almanya’da yaşayan üç milyondan fazla Türk ile Alman vakıflarının ilgisini çekiyor. ‘Çağdaş Türkiye Araştırmaları’ başlıklı üç yılı kapsayan bir projeye girişen Mercator Vakfı, Türk ve Alman bilim çevrelerinin katılımıyla geleceğin Türkiye’sini anlamaya çalışıyor.

Mercator Vakfı, üç yıllık bir Türkiye araştırmaları programı başlatıyor. ‘Blickwechsel-Çağdaş Türkiye Araştırmaları’ başlığını taşıyan program, Türkiye ile kurulacak akademik bağlantıları desteklemeyi amaçlıyor. Program, Almanya’da üç milyondan fazla Türkün yaşamasına rağmen iki ülke arasındaki akademik alışverişin eksik olmasından yola çıkılarak geliştirilmiş.

Ana konuları ise ‘Türkiye’nin Geleceğin Enerji Merkezi Olma Potansiyeli’, ‘Türkiye’de Anayasa Politikası’, ‘Türkiye’de Kadın Hareketlerinin Farklı Şehirlerde Karşılaştırılması’, ‘Almanya’daki Alman ve Türk Göçmen Aileler İle Türkiye’deki Ailelerin bakış Açısından Erken Çocukluk Dönemi’, ‘Alman-Türk ve Türk Filmlerinde Ortak Göç Deneyimi ’oluşturuyor.

Türkiye’nin enerji merkezi olma potansiyelini araştıran proje Köln Üniversitesi’ne ait. Köln Üniversitesi, dünya enerji rezervlerinin yüzde 70’inden fazlasının Türkiye’nin yakın çevresinde bulunmasından yola çıkarak, bu ülkenin rezervlerin dağıtımında anahtar rol üstlenerek enerji güvenliğinde söz sahibi olup olamayacağını bilmek istiyor.

Anayasa Politikası ile ilgili çalıştayı ise Berlin’deki Humboldt Üniversitesi üstlenmiş. Bilkent Üniversitesi ile işbirliği içinde gerçekleştirilecek çalıştayda, yeni düzenlemelere rağmen hala siyasal ve toplumsal çatışmaların odağı olan 1982 Anayasası, anayasa çalışmalarının bugün içinden geçtiği süreç ve arayışların çözüm üretebilme potansiyeli analiz edilecek.

Kadın Hareketleri ile ilgili araştırma ise Prof. Dr. Yasemin Karakaşoğlu’nun öncülüğünde Bremen Üniversitesi tarafından yürütülüyor. Projenin amacı, Türkiye'deki farklı sosyokültürel çevrelerden ve bölgelerden gelen kadın hareketlerinin güncel durumunu haritalandırmak. Çalışmalar İstanbul, Ankara ve Diyarbakır'a ek olarak Ege ve Karadeniz Bölgelerindeki belli şehirlerde yapılmış saha araştırmalarına dayanıyor.

Bu kapsamda kadın hareketlerinin içinde yer alan uzman ve aktivistlerle 80 görüşme hedefleniyor. Erken çocukluk dönemine ilişkin çalışmayı Kassel Üniversitesi ile Yaşar Üniversitesi birlikte yürütüyor. Türk ve Alman ailelerin erken çocukluk dönemindeki çocuklarının becerileri ve gelişimi hakkında nasıl bir görüşe sahip olduğunu merak eden araştırmacılar, aynı zamanda şu soruların cevabını arıyorlar: “Göç geçmişi olan ya da olmayan ebeveynlerin erken çocukluk dönemindeki çocuklarının becerileri ve gelişimlerine dair genel tutumları nelerdir? Ana-babalık ve çocuklarının eğitimi ile ilgili ne yapmayı gerekli görüyorlar? Başarılı bir ebeveynlik ve çocuk eğitimi için hangi koşulları gerekli görüyorlar? Erken çocukluk dönemine dair ebeveyn inançlarındaki hangi benzerlik ve farklılıklar; göç, etnik/ulusal kültür, cinsiyet, sosyal ya da lokal altyapı gibi boyutlara atfedilebilir?"

Araştırmacılar, Türk göçmen ailelerinin eksik sosyalleşme ve ana-baba olmadaki yetersizlikten dolayı çocukları için uzun süreli kurumsal bakım ihtiyacını karşılayamadıkları yönündeki basitleştirilmiş iddianın da üzerine gidecek. Bu amaçla, her bir ülkede okul öncesi yaşta çocuğu olan anne ve babalar ile 60 nitel görüşme yapılacak.

Filmlerdeki ortak göç deneyimi ise Hamburg Üniversitesi ile İstanbul Üniversitesi’ne ait. Almanya ve Türkiye’de göçü işleyen 500 filmi ele alan çalışmanın temel sorusu, filmdeki sahneleme stratejileriyle izleyicileri bir duygu paylaşımına yöneltmenin ne kadar ve hangi sinematografik olanaklarla mümkün olduğu, bu yolla göç olgularına ilginin ne kadar uyandırılabildiği ya da 'diğer taraf' ile özdeşleşmenin desteklenip desteklenmediği yönünde.