Bugün gazetesi yazarı Ali Atıf Bir, dershanelerin kapatılmasını kumarhane örneği ile savunan Anayasa Mahkemesi Raportörü'nü köşesinde sert bir dille eleştirdi. Rapor açıklanmadan önce Twitter'dan verdiği kumarhane örneğini raportörün yanlış anladığını yazan Ali Atıf Bir, "İyi de raportör kardeş ben kumarhane örneğini kötü örnek olarak vermiştim ya… Sen ne anladın?" dedi.

Ali Atıf Bir'in “AYM raportörü kumarı kimden kaptı?” başlıklı yazısı şöyle:

“Dershanelerin” kapatılması bir devlet projesi mi yoksa “iktidar” projesi mi, Anayasa Mahkemesi'nin kararından sonra anlayacağız. Normalde orada hâlâ sınav dururken gidip insanlara “Kimseyi sınava hazırlayacak iş yapamazsınız” demek liberal ekonominin, demokratik devletin, özgür iş yaşamının ruhuna aykırı. Ortada (sözde) bir milyar dolar var; devlet ya da iktidar bu paranın kendi açısından istenmeyen ellere gittiği düşünerek (yani finansal destek olduğunu) düşünerek kendince “saadet zincirini” kırmaya çalışıyor.
Yine normalde bu tür özgürlüklere kısıt koymak için devletin Anayasa Mahkemesi'nin önüne “Bak ben her şeyi yaptım, her önlemi aldım hâlâ bu para devlet, toplum, kişi sağlığı aleyhine kullanılıyor” deyip kanıtlarını koyması ve yasağa karşı haklı argümanlara üretmesi gerekiyor.
Aksi durumda devlet için en kolayı “Şu okulları kapatsak, eğitim sorunu kalmaz” mantığıyla yasa çıkarmak ki Anayasa Mahkemesi de bu tür yasaklara karşı “özgürlükleri” korumak için var!
Örneğin ABD'de ticari ifade özgürlüğünü engellemenin bile ölçütü var ve bu ölçütlerin dördüne de uymadan özgürlükler aleyhine yasal düzenleme yapamazsınız. O ölçülerden yola çıkarsak özgür girişimi engellemek için devletin mahkeme önünde şu konulara yanıt vermesi gerekir:
1) Ticari işletme yasal mı ve yasal işletiliyor mu?
2) Devletin bu konuyla ilgilenme nedeni yeterli kanıtlara dayanıyor mu?
3) Kanuni düzenleme doğrudan devletin üzerinde durduğu konu ile mi ilgili?
4) Getirilen yasak ihtiyaç duyulandan daha kapsayıcı mı? Devlet yasaktan önce engellemek için elinden geleni yapmış mı?
Biliyorsunuz devletimiz (kimse o bir bilsek) 1996'da bir katakulli ile (medyadaki adamlarını da kullanarak Chomsky'nin deyimiyle rızayı imal etti) kumarhaneleri kapattı. Sözde argümanlar ailelerin dağılması, intiharlar falandı ama asıl mesele kumar parasının PKK'yı desteklemekte kullanılmasıydı.
Bugün bile bu karar devlet “höt zöt”lüğünün göstergesidir. Kimse de devlete o günlerde ‘İşin ne para trafiğini kontrol et, sınırlı bölgede 25 yaşın üstüne pasaportla izin verebilirsin” demedi. Muhafazakâr-dindar genler özgürlük mözgürlük demeden şipşak kumarhanelerin defterini dürdü.
29 Haziran 2015'te üç tane tweet atıp bu konuyu anımsattım. Sonra da demek istedim ki: “Dershane parası devlet düzenine karşı kullanılıyorsa onu istihbaratla saptayın engelleyin, adama göre yasa çıkmaz; yasak çağ dışı, kapsayıcı ve kurunun yanında yaşı da yakıyor.”
İki gün önce medyaya şu haber düştü: “İptal isteminin reddi” yönünde görüş bildiren raportör, tezini ilginç bir örnekle savundu: “Kumarhaneler de özel teşebbüstü, kapatıldığında sorun olmadı. Dershaneler için de aynı durum söz konusu…”
İyi de raportör kardeş ben kumarhane örneğini kötü örnek olarak vermiştim ya… Sen ne anladın? Bak şimdi… Rızayı imal ettik yine!”