12 Şubat'ın Türkiye tarihinde ki yeri hakkında düşünceleriniz nelerdir? 12 Şubat 1920 tarihinde yaşanan zafer Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına neden olmuştur. Tarihin seyri içerisinde12 Şubat'ın yeterince algılanamadığı kanaatindeyim. 12 Şubat'a yalnızca Kahramanmaraş'ın kurtuluşu denilmesi onun büyüklüğünün anlaşılmasına mani olmaktadır. Oysa ki 12 Şubat Türkiye'nin kurtuluş günüdür. Anadolu'nun işgal edildiği ve bu işgallerin meşrulaştırılmaya çalışıldığı bir dönemde, Kahramanmaraş halkının top yekûn kazanmış olduğu bu zafer, Anadolu'da yaşayan bir milletin tarihini değiştirmiştir. 12 Şubat sonrası Gaziantep, Şanlıurfa'nın da kurtuluşuyla güney cephesinden emin olunarak batı cephesi savaşları da kazanılmıştır. O dönemin kıt imkânlarıyla iki cephede birden düzenli birliklerle Kurtuluş Savaşı yapılmaya çalışılsaydı zafere ulaşmak mümkün olmayabilirdi. Türkiye Büyük Millet Meclisini kuracak bir milletin ilk zaferi olarak 12 Şubat 1920'de Kahramanmaraş'ta kazanılan zafer tarihteki yerini almıştır. Bu zaferden güç alan Meclisi Mubusan 17 Şubat 1920 günü meşhur Misakı Milli kararlarını ilan etmiştir. Elbette gereken cevap gecikmez. 18 Mart 1920'de son kez toplanan meclisi mebusan işgal devletleri tarafında basılarak, mebuslar Malta'ya sürgün edilir. Ve tarih sahnesinde Anadolu'da yaşayan milleti temsil eden hiçbir kurum kalmamıştır. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulur. Bu sırada sadece Kahramanmaraş işgalden kurtulmuş ve12 Şubat 1920 tek zafer olarak TBMM'nin bu milletle kurulabileceğinin ispatı olarak bulunmaktaydı. Henüz işgal güçlerine karşı mücadelenin nasıl yapılacağı tartışıldığı bir dönemde 12 Şubat kazanılmıştı. Sütçü İmam olayının anılmasıyla ilgili çalışmalarınızı biliyoruz, bu olayla ilgili düşünceleriniz nelerdir? 31 Ekim 1919 tarihinde (Fransa'nın işgalinden iki gün sonra) gerçekleşen bu olay o dönem çok ciddi bir tepkiye neden olmuştur. Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası sözde asayişi temin etme bahanesiyle Anadolu içlerine kadar gelen Fransa'nın, asıl niyetinin sokağa yansıması olarak Sütçü İmam olayını değerlendirebiliriz. İşgal günlerinde Dünya'da hiçbir güç medeniyet, insan haklarından bahsetmiyordu. Hele yenildiği için her tür eziyete layık görülen Osmanlının Müslüman tebaasının sesini duyuracağı hiçbir makam kalmamıştı. Artık onlar için işgal güçleri ve onların yandaşlarına göre her tür zulüm revaydı. İşte bu ortamda hiç tanımadığı iki bacısının namusuna göz diken ve Maraş'ın o dönem en işlek caddesinde bu hanımlara tecavüze yeltenen, eli silahlı iki insan müsvettesine, Sütçü İmam bu milletin namusuna en zor anlarda bile el uzatılamayacağını tarihe kazımıştır. Bu milletin cesaret mi, zillet mi sorusuna maruz kaldığı bir dönemde tarihe ilk not Sütçü İmam'la düşülmüştür. Bu gün Uzunoluk'ta bir çeşme akar, gelip geçene su olur anlatır, bu destanı. Bu gün Fransa'nın Ermeni Soykırımıyla ilgili aldığı yasaklama kararının konuşulduğu bir dönemde Fransa ve Ermeniler hakkında neler söylemek istersiniz? Avrupalı bireylerin özgürleşme süreci ne gariptir ki sadece Avrupa'ya özgürlük getirmiş, dünyanın geri kalan kısmında kan ve ölüme sebep olmuştur. 20.yy.da yıllardır kendi kültürlerinin farklılıklarının kavgasını yapmamış, birlikte yaşam kültürü oluşturmuş, topluluklar bu yeni medeniyetin(! )getirdiği acıları yaşamaya başlamışlardı. Bu konuda o kadar çok söylenecek şey var ki; ancak burada tek bir örneği aktarmak istiyorum. Fransızlar Osmanlı Ermenilerini kışkırtmak için elinden geleni yapmıştır. Olmayan olayları bahane ederek Ermenilerin hamisi rolünde Anadolu toprakları üzerinde kendisine yandaş topluluklar oluşturmaya çalışmıştır.1898 yılında babasının yatağında huzur içinde ölmesinden yakınan gözünü kan ve kin bürümüş Hınçak teşkilatı üyesi bir Ermeni'nin Maraş- Süleymanlıda yazdığı bir şiir babaların ve oğulların düşüncelerinin nasıl farklılaştığını anlatmaktadır. “Pek utanç verici oldu babamın sonu, Öldü yatağında Türklerle savaşmadan, bense hiç layık değilim Zeytunlu adına, Çünkü ancak üç Türk öldürdüm, böyle ölmek istemiyorum, Birçok Türkü öldürmeden Ölmek Ölmek İstemiyorum.” Tarih henüz 1898'dir. Artık medeni ülkelerin etkisinde kalmış bir neslin düşünceleri bu şiirde ki gibi düşmanlıkların, kin ve nefret tohumlarının görüldüğü bir çağ başlamıştır. 1895 yılında Zeytun isyanını başlatan Aghasi günlüğünde “”¦ Ben Toroslarda doğdum. 1888'de okumak için İstanbul'a gittim. 1892'de Fransa'ya ve 1893'te yurttaşlarımın çağrısı üzerine Kilikya'ya gittim. Müslümanların muhtemel saldırılarına karşı halkın savunma tedbiri almasını sağladım. Bir süreden beri kendimi frenlemeye mecbur kalmış topluluk çağrımızla ayağa kalktı”¦.” diye yazacaktır. Toroslarda doğan birisinin, Fransa'da aldığı eğitim Müslümanların muhtemel(!) saldırılarına karşı kendini savunma gerektiğini hissettirmiştir. Yüzyıllardır yaşadığı topraklarda yatağında ölen babasını dahi hakir gören yeni nesil Ermeniler Fransa'da eğitim almaya başlamıştır. Bu süreçten sonra yaşananlar Fransa'da yeşeren düşüncelerin sonucudur. Fransa 12 Şubat 1920'de Ermenilere de ihanet etmiştir. 1898 doğumlu Maraşlı Vergine Mayikyan hatıralarında Maraşlı Ermenilerin yaşadığı hayal kırıklığını şöyle anlatır.“”¦Fransız ve Ermeni gazeteleri devamlı Fransızların sonsuza dek Kilikya'da kalacağını, zira Fransa'nın itibarının Birinci Dünya Harbi'nden sonra arttığını, Türkiye'nin itibarının ise tam tersine azaldığını yazıyorlardı. ”¦ Bir gün de uyandık ki, Fransızlar atlarının nallarına keçe bağlayıp sessiz sedasız Maraş'tan uzaklaşmışlar. Sabah kalktığımızda kimsenin bundan haberdar olmamasına şaşırdık. General Dumont şehirden ayrılacaklarını Fransız Ordusu'nun erzağını bedava sağlayan tanınmış Ermeni Ağa Hakob Khırlakhyan'a bile bildirmemişti. ”¦” Fransızlar kışkırttıkları ve hatta yardım aldıkları Ermenilere haber etmeden onları bir savaşın ortasında yalnız bırakarak Kahramanmaraş'tan kaçacaklardır. Cezayir asıllı bir milletvekilinin Fransa'da bu yasayı teklif etmesi hakkında neler düşünüyorsunuz? Fransa'nın Kahramanmaraş'ı işgali sırasında askerlerinin büyük bir kısmı işbirlikçi Osmanlı Ermenileri ve Cezayirli Müslüman askerlerden oluşmuştu. Fransa parasıyla, sömürge politikalarıyla bu insanları Fransız askeri yapmıştı. İşte sömürge mantığı budur. Bu işgalden en çok siyasi ve maddi çıkar sağlayacak olan Fransa bu senaryoya çoğu yüksek rütbeli subayları ile katılmıştı. Aynı oyun bu günde karşımıza çıkmaktadır. Demek ki dünya böyle sömürülüyor. Fransa yine kendi menfaatleri için yeni taşeronlar bulmaya çalışmış. Cezayir asıllı bir milletvekilini, Ermenilerin duygularını sömürmek için harekete geçirerek kendine yeni menfaat sahası oluşturmaya çalıştığı görülmektedir. Bu vesileyle, birlik ve beraberlik içinde yaşadığımız ülkemizin kuruluşunda 12 Şubat zaferini kazanan aziz şehit ve gazilerimizin ruhları şad olsun.