Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın, 2010 yılındaki kaset olayına ilişkin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, “Sizin bilginiz ve onayınız dahilinde yapıldığını düşünüyorum” dediği ortaya çıktı. Baykal, “Bunun hesabını hukuk ve tarih, zamanı gelince soracaktır. Şimdi devlet işi yapıyoruz.” ifadelerini kullandı.

Hürriyet gazetesinden Cansu Çamlıbel’in sorularını cevaplayan Deniz Baykal, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşmede önemli bir konuya değindiğini söyledi. 2010 yılındaki kaset olayına ilişkin söylediği “Bunun Başbakan’ın bilgisi ve onayı dahilinde yapıldığını düşünüyorum” ifadelerini Cumhurbaşkanı’nın yüzüne de söylediğini anlatan Baykal’ın açıklamalarından bazıları şöyle:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan 7 Haziran seçiminin ardından neden Meclis’e giren siyasi partilerin liderlerinden önce sizinle görüşmek istedi? Kendisinin geçmişteki hukukunuz nedeniyle size özel bir güveni mi var?

Bana onun değil herkesin güveninin olması için yeter sebebim var. Çünkü ben kimse aleyhinde hiçbir tezgâh kurmadım.

Ama size tezgâh kuruldu...

Evet, onları da taşıdım.

Genel Başkanlığı bırakmanıza neden olan kaset komplosunda o zaman başbakan olan Erdoğan’ın sorumluluğuna işaret eden açıklamalarınız var. Nisan 2013’teki röportajımızda ‘Bunun Başbakan’ın bilgisi ve onayı dahilinde yapıldığını düşünüyorum’ demiştiniz.

Aynen. Hâlâ aynı kanaatteyim, o ayrı bir iş. O bununla ilgili değil. Bu devlet işi.

Nasıl oluyor da bunun bu kadar üzerine çıkıp siyaset yapabiliyorsunuz? Kişisel kırgınlıklarınızı bir kenara itebiliyorsunuz öyle mi?

Evet, aynen öyle işte. İnsanlar bunu anlamıyorlar, siyasetimizin problemi budur. Ama benim olayım aynen budur. Ben onu yaşadım. Görüşümü de istifa ederken söyledim. 2013’te sizinle konuşurken aynen tekrar ettim. 2015’te şimdi bana soruyorsunuz, yine aynı şeyi söylüyorum. Hadi size şunu da söyleyeyim, belki yanlış yapıyorum ama... Bunu Sayın Cumhurbaşkanı’na da söyledim.

10 Haziran 2015 görüşmesinde mi?

Evet.

Ne söylediniz?

Size söylediğimi ifade etmem yetmedi mi?

‘BANA YAŞATILAN ACILAR BİR YANA ŞİMDİ DEVLET İŞİ YAPIYORUZ’

Bana 2013’te söylediğinizin aynısını ona da söylediniz, doğru mu?

Bir şeyi herkesin anlaması için bunu söylüyorum. Benim yaşadığım olaylar, maruz kaldığım haksızlıklar ve komplolar, bana yaşatılmak istenen acılar, onun karşısında takınılan tavırlar bir yana. Hiç onlarla meşgul değilim. Bunun hesabını hukuk ve tarih zamanı gelince soracaktır. Şimdi bir devlet işi yapıyoruz.

Bu şekilde mi söylediniz?

Hayır, ben bunu sana izah ediyorum. Ona izah etmem gerekmiyor, ben orada sadece kanaatimi söyledim.

‘KASEDE RAĞMEN AMELİYATINDAN SONRA ZİYARET ETTİM‘

Yanıt verdi mi?

Gazetecilik yapma şimdi. Ben bir şey anlatıyorum sana. Ben o kadar sağlamım ki bunu muhatabına da aynen böyle söyledim. Bakın hatırlayın; o zaman başbakanken bir sağlık sorunuyla karşılaştı. Ben eşimi aldım, Sayın Başbakan’a geçmiş olsun ziyareti yaptım. O da eşiyle, kızıyla karşıladı. Tatlı bir aile sohbeti yaptık ve ayrıldık. Ben oraya giderken bu kanaatimi taşıyordum. Eşim de aynı kanaati taşıyor. Ama biz görevimizi yaptık. Şimdi Türkiye’yle ilgili benim yapmam gereken bir şey varsa; hırstı, kavgaydı, intikamdı bunları aştığımı hissediyorum ne mutlu ki. Dünyaya hiçbir zaman bu kişisel ilişkilerin, düşmanlıkların, intikam hırslarının etkisi altında bakmıyorum. İçine girdiğimiz bu yeni dönemde, Türkiye’nin toparlanması ve yeni siyasetin inşası sürecinin başarılı bir şekilde noktalanmasını istiyorum. Olur mu olmaz mı bilmiyorum ama bir şans var.

‘BAHÇELİ İÇİN DE MÜCADELE EDERDİM’

MHP lideri Bahçeli geçen gün gazetemize yaptığı açıklamada ‘AKP Genel Başkanı’nı başbakanlığa götüren 116 günlük sürecin mimarlarından biri olduğu şüphesi vardır’ sözleriyle sizin Erdoğan’la 2002’de şaibeli bir pazarlık içinde olduğunuzu ima eden o meşhur dedikoduyu gündeme getirdi.
Şüphe yok, ben o sürecin mimarlarından, mühendislerinden, sorumlularından birisiyim. Muhalefet partisi olarak böyle bir anayasa değişikliğine destek vereceğimizi ilan ettik ve o desteği de sonuna kadar sürdürdük. Sayın Erdoğan’ın siyasi haklarını kazanmasına dönük adım bizim tarafımızdan atılmıştır.

Şüpheli bir olay yok. Biz attık. Ayrıca Sayın Bahçeli o açıklamasında diyor ki ‘Türkiye’de birileri birileri adına ona sahip çıkarsa...’ Bizim bu düzenlememizin arkasında birilerinin olduğunu, birilerinin adına bu adımı attığımızı düşünüyorsa Sayın Bahçeli’nin o kanaatinin dayanaklarını derhal açıklamasını talep etmek benim hakkımdır. Birilerinin yönlendirmesiyle böyle bir adım attığımızı düşünüyorsa kimi ima ettiğini ben öğrenmek isterim. O yasal düzenleme ne zaman gelmiş? 12 Eylül döneminde gelmiş. Kenan Evren’den önce Türkiye’de böyle bir düzenleme yok. Böyle bir düzenlemeyi hukuka, milli irade anlayışına, demokrasi anlayışına sığdırmak ve bunu sürdürmeyi denemek hiçbir şekilde benim anlayışıma sığmadı. Bu çarpıklığın halkoyuna sunulması halinde bir parti genel başkanının milletvekili seçilme yasağını savunmanın ayıbını ben de taşıyamazdım, partime de taşıtamazdım. Hâlâ o yasağı savunup da kendisine demokrat diyebilmesine şaşırıyorum. Sayın Bahçeli için böyle bir yasak söz konusu olsaydı hiç kuşku yok onun için de aynı şekilde mücadele ederdim. Bu CHP’nin Türkiye demokrasisine yönelik ciddi bir olumlu adımıdır. Kimseyi sevdiğimiz için değil, ona bir kıyak olsun diye değil, doğrusu bu olduğu için yapılmıştır. Bizim parti olarak iftiharımızdır. Ben bunun sorumluluğunu üstlenerek yaptım.”