Kurbağayı kandırarak derenin ortasında sırtından sokan akrebin hikeyesini anlatan Yalçın Akdoğan'ın verdiği örnek çok konuşulacak.

Başbakan Erdoğan'ın en yakınındaki isimlerden biri olan Yalçın Akdoğan, paralel yapılanma için "Bu hastalıklı tiplerle birlikte anılmak güzel insanlardan oluşan büyük bir kitleye haksızlık olur" ifadelerini kullandı.

Yalçın Akdoğan, Yeni Şafak gazetesinde Yasin Doğan takma adıyla iktidar ile cemaat arasındaki kavgayı ele aldığı 'Yalan şebekesi' başlıklı yazısı çok konuşulacak. Akdoğan, yazısına akrep ile kurbağanın hikayesini böyle anlattı:

SOKMAYA ALIŞANLAR HUYLARINDAN VAZGEÇEMİYORLAR

'Bir gün bir derenin kenarında akreple kurbağa karşılaşır. Akrep kurbağanın kendisini derenin karşısına geçirmesini ister. Sırtında akrebi taşımaktan endişe eden kurbağa 'ama sen beni sokarsın' der. Akrep ise bunun ikisi içinde kaybetmek anlamına geleceğini, ikisinin de boğulacağını söyleyerek kurbağayı ikna eder. Derenin orta yerine geldiklerinde akrep kurbağayı sırtından sokar. Kurbağa can havli ve şaşkınlıkla 'neden' diye sorar. Akrebin cevabı basittir: Benim karakterim bu'.

Sokmaya, tahribe, tezgaha alışanlar bu huylarından vazgeçemiyorlar. Özlü bir söz vardır, kem alatla kemalat olmaz diye... Yani kötü aletle iyi bir iş yapılamaz. Yöntemi yalan, iftira, karalama, çamur atma olan insanın hayra hizmet etmeyeceği çok açıktır."

KARAKTERLERİNİN GEREĞİNİ YAPTILAR

Karşı tarafı iktidar mücadelesinin ve siyaset mühendisliğinin sarhoşluğuna kapılan tipler olarak tanımlayan Akdoğan'a göre, ülkenin, toplumun, ümmetin ve kendisiyle ilişkilendirilen grupların ne kazanıp kaybedeceğini hesaba katmadan sorumsuzca saldırılar yapmayı sürdürdüler, yani karakterlerinin gereğini yaptılar.

İNSANLIK TARİHİ BÖYLE YALANLAR UYDURMALAR GÖRMEDİ

İnternet üzerinen yapılan dezenformasyonların insanın kanını donduracak düzeyde olduğunu yazan Akdoğan, insanlık tarihinin bu kadar yalana, uydurmaya ve şehir efsanelerine şahit olmadığını sözlerine ekledi.

Bu kişilerin kendilerine haksızlık yapılıyormuş gibi rollere bürünmesine tepki gösteren yazar, yazısını yine sert bir üslupla noktalıyor.

HASTALIKLI TİPLER

(...)'Harp hiledir' anlayışının, 'amaca ulaşmak için her yol mübahtır' yaklaşımının ve takiyeciliğin açtığı kapıdan girenler her türlü değeri ayaklar altına alan bir kişilik katliamına soyunuyorlar.

Bunlardan fayda umdukları için sessiz kalanlar ise tüm inandırıcılıklarını kaybediyorlar. Bu kadar çirkeflik ve iğrençlik sadece yapanların değil, onlara müzahir olanların da değerini düşürür.

Bu hastalıklı tiplerle birlikte anılmak güzel insanlardan oluşan büyük bir kitleye haksızlık olur. Bir kova sütün berraklığını birkaç kıl bozar. Bu yalan şebekesine göz yumanlar da onlarla birlikte sukut ederler.

Biz yine de kategorik davranmamak, iyi ile kötüyü, hayırlı ile şerliyi ayırt etmek durumundayız."