Demokrat Parti (DP) Diyarbakır Milletvekili adayı İrfan Yıldırım, Türkiye’de meydan meydan dolaşıp, Kur’an-ı Kerim’i siyasete alet ederek dine hizmet ettiklerini düşünenlerin İslam'a ciddi zararlar verdiklerini söyledi. Yıldırım, “Şöyle bir önlerine baksalar dine ne kadar zarar verdiklerini onlar da göreceklerdir.” dedi.

DP Diyarbakır birinci sıra milletvekili adayı İrfan Yıldırım, seçim çalışmalarını sürdürüyor. Emekli çevre müdürü olan Yıldırım, seçim çalışmaları kapsamında eş ve dostlarından başlayarak vatandaşları demokratlara oy verilmesi için ikna etmeye çalıştığını belirtti. Seçim kapsamında yaptıkları çalışmanın daha çok bir ‘gönül seferberliği’ ve bir ‘dava mücadelesi’ olduğunu belirten Yıldırım, “Neden Demokrat Parti çünkü Cumhuriyetten sonra bir statüko, bir tek parti dönemi yaşandı. Bu tek parti dönemi Türkiye’de hak ve hukuku çiğneyerek, insan haklarını hiçe sayarak yukarıdan emirle devletin idare edildiği bir dönem yaşandı. Bu dönemden sonra 1946 yılında bir demokrasi mücadelesi Bediüzzaman Hazretleri buna 'Ahrarlar' diyor. Bir 'Ahrar Hareketi' Türkiye’nin bu karanlık ve istibdatçı ruhunu ortadan kaldırmak için bir mücadele içerisine girdi. 1946’da açık oy gizli tasnif sistemi gibi bir garabet yaşandı. Daha sonra bunun önünü alamadılar. Daha nispi dediğimiz gizli oyun kullanıldığı açık sayımın yapıldığı bir seçim sistemi yaşandı. Ve demokratlar iktidara geldi.” ifadelerini kullandı.

Demokratların iktidara gelmesiyle Türkiye’de bir hürriyet havasının esmeye başladığını, insanlara ve halkın hakimiyetine değer verildiğini anlatan Yıldırım, “Ve halkın bütün değerlerinin alt üst edildiği, ezanların Türkçe okunduğu bir garabet içindeki bir İslami hayatın doğru İslamiyet’e yönlendirildiği bir mücadele verildi. Ezanlar aslına çevrildi ve bu bir halkın bayramıydı. 1960’a kadar insanlar ilk defa fikir hürriyetini yaşadı.” dedi.

“AHRARLAR DÖNEMİNDE SİYASET DİNE HİZMET ETTİ”

Daha sonra siyasetin dine hizmetkar olduğu bir demokrat parti döneminin başladığını ve buna ‘Ahrarlar dönemi’ dendiğini hatırlatan Yıldırım, “Yani demokratlar döneminde özellikle dinin üzerindeki bütün engellerin kaldırıldığı bir dönem olmuştur. Biz Bediüzzaman hazretlerinin Ehven-i Şer dediği kötünün iyisi manasında bakarak böyle bir hareketin içinde olduk. Ve hala bu hareketin içinde olmaya devam ediyoruz. Çünkü Bediüzzaman hazretleri diyor ki milletin yüzde 60 - 70 tam dindar yani dinini dünyaya feda edemeyecek doğrultuda bir İslami anlayışa sahip olduktan sonra ancak din namına siyasete girebilir ki bu dahi sakıncalı görüldüğünü belirtiyor. Onun için dinin zarar görmeyeceği milletin değerlerinin tarumar edilmeyeceği bir siyasi hareket olamayacağı için de biz demokratlar için çalışmalarımızı devam ettireceğiz.” şeklinde konuştu.

'HALK AKP’YE DİNE HİZMET EDECEK DİYE OY VERDİ, ZAMAN İÇİNDE DİN CİDDİ ZARAR GÖRDÜ'

AK Parti’nin 2002 yılında büyük umutla iktidara geldiğini belirten Yıldırım, şöyle devam etti: “Büyük destek gördü. Çünkü hürriyetçi ve demokratik bir hareket olduğunu düşünerek, dine hizmetkar olacağını düşünerek oy verildi. Ancak görüldü ki zaman içinde dine ciddi zararlar vermeye başladı. Çünkü dindar kimlikle siyasete girenler, dini siyasete alet ettikleri zaman din ciddi zarar görür. Biz şimdi demokratik ve hürriyetçi bir siyasi hava görmüyoruz. Hürriyetlerin gasp edildiği adeta tek parti diktatöryasını andıran bir hareket olduğu kanaatindeyiz. Şuan gelinen nokta bu. Hareket olarak biz bu hareketi dine zarar veren bir hareket olarak görüyoruz. Bizimkisi hiçbir zaman kişisel düşmanlık değil dini hassasiyetimizden dolayı din zarar görür endişesiyle destek olmadık. Ancak gördük ki eskiden bizi tenkit eden dostlarımız gördü ki biz haklıyız. Çünkü endişelerimiz olmuştu. Şuan sadece bir parti görünüyor diğer partilere çok fazla hayat hakkı tanınmıyor, eşit şartlarda bir mücadele yok. İmkanlar eşit değil. Demokratik ülkelerde siyesi partilere bütün imkanlar sunuluyor. Türkiye’de maalesef bu yok.”

'İSLAMİYETİN REFERANS ALINMADIĞI HİÇBİR ÇÖZÜM BARIŞ GETİRMEZ'

Tarih boyunca Türklerin Kürtlerin ve Araplar dine büyük hizmetler ettiğini ve bu üç milletin ortak referansının din olduğunu dile getiren Yıldırım sözlerini şöyle tamamladı: “Bu üç kardeşin ancak dinle birlikte kardeş olacağı barışın dinle gelebileceği söylüyor Üstad hazretleri. İçinde Bediüzzaman’ın olmadığı, İslamiyet’in referans alınmadığı hiçbir çözüm barış getirmez. Biz bu nazarla bakıyoruz. Hamiyet İslamiyet olacaktır. Biz İslami pencereden bakıyoruz. Allah’ımız, kitabımız, peygamberimiz, vatanımız, kıblemiz bir. Dolayısıyla bu bir birler bine kadar birler var. Bine kadar birbirleri sadece milliyetçilik anlayışına feda edemeyiz. Ve bu Avrupa’nın içimize attığı bir fitne tohumudur. Türkler ne kadar Müslümansa, Kürtler de o kadar Müslümandır, Araplar da o kadar Müslümandır. Evet tarih boyunca özellikle Cumhuriyet döneminde Kürtler Müslüman olduğu için zulüm görmüş. Kürt kardeşlerimiz yanlış değerlendiriyor. Kürt Müslüman oldukları için zulüm görmüş yurtlarından edinmişlerdir. Bunu ortadan kaldıracak şey ise doğru İslam’dır. Evet Kürtler de Türkler de ezilmiş Araplar da ezilmiş. Bunlar Müslüman oldukları için ezilmişler. Onun için biz İsrail’in Büyük Ortadoğu hedefine yağ sürmeyeceğiz. Nur talebeleri olarak bizler Demokrat Hareketi şahlandırarak bu hain emelin önüne geçmeye çalışacağız. Biz birlikte halkız. Dini siyasete alet etmeyeceğiz.”