Konuyla ilgili farklı açıklamalarda bulunan sendika başkanlarının dikkat çeken yorumları; sistemin kendi projeleri olduğunu savunan sendika olduğu gibi tamamen karşı olduklarını açıklayan sendikalar da vardı. Yapılan açıklamalar şöyle: Bizim önergemiz 1+4+4+4 şeklindeydi”¦ Kahramanmaraş Eğitim Bir Sen İl Başkanı 4+4+4 sistemi hakkında şunları söyledi: “2009 yılındaki 18. Milli Eğitim şurasında eğitim bir sen olara bizim verdiğimiz bir önergemiz vardı ve o da kabul edilmişti. O önergemiz aslında 1+4+4+4 şeklindeydi fakat daha sonra bunun başındaki 1 kaldırıldı. O okul öncesi eğitimdi şu andaki sistem 4+4+4 diye kesintili sisteme getirildi. Biz bu eğitim sistemini destekleyen ve onunla ilgili görüşlerimizi her platformda açıkladığımız bir sistem. Fakat bu sistemin içerisinde şu anda bizim de uygun görmediğimiz bir takım yerler de var. Fakat ruhunu tamamen desteklediğimiz bir sistem. 4+4+4 sisteminin avantajları özellikle 28 Şubat sürecinde bir günde değiştirilen bir sisteme vardı. Kesintisiz sisteme geçilmişti. Özellikle meslek eğitimini tamamen bitiren aynı zamanda dini eğitime darbe vuran kesintisiz bir eğitim sistemiyle karşı karşıya kalmıştık. Bu gün toplumdaki bir takım olumsuz olaylara baktığımız zaman gerçekten bu değerler eğitimin bu kesintisiz sistemde çok da yer almadığını gördük. Bu kesintili sistem en azından değerler eğitimine biraz daha önem veren özellikle imam hatip ortaokullarının açılması Kur'anı Kerim ve Siyer derslerinin konulması bu eksikliği giderecek ki aslında toplumumuzun da istediği bunlardı. Dolayısıyla değerler eğitimini orada alabilecek bir sistem geliyor. bu yönüyle gerçekten biz bunu benimsiyoruz önemsiyoruz. Toplumun da bunu desteklediğini yakinen biliyoruz. Sistemin olumsuz yönleri derken 4+4 olması yani 5+3 düşmesi şu andaki sınıf öğretmenlerimiz açısından bir takım sıkıntıları da beraberinde getirdi. Şu anda Maraş'ta da bazı arkadaşlarımız norm fazlası durumuna düştü. Biz zaman zaman yetkilerle bunları görüşüyoruz son görüşmemizde de bunların değerlendirileceği il içersinde hiçbir öğretmenimizin bu konuda mağdur olmayacağı yönünde bilgi aldık. Birden bire yapılması bize göre bir eksiklikti. Ayrıca ikinci bir olumsuz olarak baktığımız nokta okul öncesi eğitimini belki biraz aksatacak. Hükümetin bundan önceki politikası okul öncesi eğitimi zorunlu tutmaktı. Bununla ilgili alt yapı çalışmaları yapılmıştı. Ama şu aşamada kayıt yaşının da üç ay öne çekilmesi okul öncesi eğitime engel olmaz. Bizim endişemiz buydu. Ama şu anki çalışmalara baktığımız zaman okul öncesini yüzde yüze ulaştıracağız diyorlar.” Biz Türk Eğitim Sen olarak buna dert artı dert artı dert diyoruz Türk Eğitim Sen Sendikası İl Başkanı Mustafa Gökhan sistemi şu şekilde değerlendirdi: “ Biz Türk Eğitim Sen Sendikası olarak buna 4+4+4 demiyoruz, dert artı dert artı dert diyoruz. Bunun için faydalarından bahsedemeyeceğim. Çünkü fayda görmüyoruz burada zarar görüyoruz. Şöyle ki zarar görüyoruz, bu güne kadar Milli Eğitim Bakanlığımızın yapmış olduğu uygulamalarda evvela bir pilot bölge belirlenirdi pilot bölgelerde uygulama yapılırdı. Ondan sonra da yavaş yavaş açılırdı, yayılırdı. Her ne hikmetle bu dertler bütün Türkiye'ye bir anda girdirildi. Üstelik yetkili olan sendikamız Eğitim Bir Sen diyor ki; bu diyor bizim projemiz. Onlar faydalarını sıralasınlar ben de zararlarını sıralayacağım. Kahramanmaraş'ta 4+4+4'e geçmeden önce de zaten fiziki altyapımız yoktu bizim. Okullarımızın yüzde 99'u ikili öğretim görüyordu. Bu nedenle çocuklar sabah 7'ye on kala derse giriyorlar, akşamda 17.00'da dersten çıkıyorlardı. Normal sisteme geçilmiş olsaydı belki bu 4+4+4'ler uygulanabilirliği tartışılabilirdi. Şimdi hiç tartışılacak tarafı yok. Neden? Şöyle sıralayalım: 60-66 ayın çocuğu, biz bebeği diyoruz artık ona. Siz okula alacaksınız bunun sıraları ne şekilde olacak, nasıl oturtacaklar bu çocukları bu sıralarda. Lavaboya gidecekler, lavaboya uzanamayacaklar. Tuvalete gidecekler, 72 aylık çocuğu bile bu gün annesi götürüyor tuvalete. Tuvalete öğretmenin götürdüğünü varsayalım, onun görevi değil bu. Vicdanını rahatlatmak açısından götürdüğünü düşünün sizin kızınız 60-66 aylık kız çocuğu birinci sınıfta tuvalet ihtiyacı geldi. Erkek öğretmen bu çocuğu alıp tuvalete nasıl götürecek, götürdüğünü varsayalım ondan sonra siz başlayacaksınız şikâyetlere. Diyeceksiniz efendim öğretmen çocuğuma tacizde bulundu. Bunların hesapları yapılabildi mi acaba? Bu gün okulları gidin gezin 90 kişilik sınıf mevcudu dolmuş durumda Maraş'ta. Ders saatleri arttı, beşinci ve dokuzuncu sınıflarda. bu artış olmadan önce çocuk zaten yediye on kala derse giriyordu. Önceden haftada 30 saatti şimdi 36 saat oldu. Bu mecburiyet karşısında sabahçıların daha erken girmesine öğlencilerinde daha geç çıkmasına sebep olacak. 31 Aralık itibariyle baktığımız zaman sabahçılar güneş doğmadan 38 dakika önce okulda olacaklar. Öğlencilerde yatsı namazından yarım saat önce okuldan çıkacaklar. Bu çocuklar ne zaman varacak evlerine. Bunların hesabını yaptı da mı Eğitim Bakanlığı 4+4+4'ü uygulamaya koyuyor? Diyorlardı ki birinci sınıfta oyun olacak, şimdi de diyorlar ki nisan ayında okumaya geçmiş olacak. Nasıl bir çelişki bu? Ve Sayın Başkanımız çıkıyor diyor ki; çocuklarını okula göndermemek için rapor alan veliler çocuklarının geri zekâlı olduğunu tescillemeye çalışıyor diyor. Bunlar ihanet ediyorlar diyor, çocuklarına ihanet ediyorlar diyor. Biz de diyoruz ki benim çocuğum bırak 60 aylığı 72 aylık fiziki gelişimini tamamlamamış ise kafa yapısını tamamlamadan, bu çocuğu oraya alarak hem ailesine hem öğretmenine hem de çocuğun kendisine işkence etmiş olmuyor musun? Dolayısıyla Türk Eğitim Sendikası olarak biz diyoruz ki; bu gün birinci sınıflarda altmış aylık çocuk da olacak yetmiş iki aylık çocuk da olacak artı seksen dört aylık çocuk da olacak. Sen 60 ya da 66 aylık çocukla 84 aylık çocukları bir çatı altında tutup bir sınıfta bunlara eğitim yapmaya çalışacaksın. Bu eğitimi katletmektir, öğretimi katletmektir. Bunun bedelinin altında bunu çıkaranlar ezilecektir. Bunun çözümü neydi, biz dedik ki 1+5+4 olsun. Niye 1 dedik biz 60-66 aylık çocuklar okul öncesi çocuğudur, oyun çocuğudur. Bu konuda özellikle Milli Eğitim Bakanımızı tebrik etmek istiyorum ben, okul öncesi eğitime muazzam bir bütçe ayırdı. Şu anda okul öncesini siz zorunlu eğitimin dışına çıkartmış oldunuz 4+4+4 ile. Bir ülkemiz mali yönden bu kadar güçlümü ki dün açtığınız okulları ve okul öncesi öğretmenleri elinizin tersiyle itiyorsunuz. İki devlet yönetiyorsunuz siz yapboz tahtası değil burası planınızı projenizi yaparsınız. Bakana göre sistem değişmez sistem devlete göre ayarlanır. Bir devlet politikası belirleyecekler, kısa vadeli orta vadeli uzun vadeli.” Hak Sen Kahramanmaraş İl Başkanı Fahri Kurt'un konuya bakışı ise şu şekildeydi: “Orta öğretimde, zorlama, mecburi ve dayatmaları, özgürlükleri kısıtlayacağını düşünmekteyiz. Doğru olmadığına inanıyoruz. Bu dayatmaların çocuklarının iş gücü desteğine ihtiyacı olan ekonomik durumu zayıf aileleri olumsuz etkileyecektir. Eğitimine daha çok kaynak bulmaya zorlayacaktır. Orta öğretim programlarını kaldıracak mantaliteye sahip olmayan öğrencilere, bu mecburi eğitim zulüm gelecektir. Bu tip öğrenciler, okula yük olmaktan, başarılı öğrencilere de ket vurmaktan, okul disiplinini olumsuz etkilemekten başka işe yaramayacaklardır. Eğitimin temelinin özgürlük ve gönüllülük olduğuna inanıyoruz. Zorlamalarla eğitim olmaz. 66 aylık çocukların ilkokul birinci sınıfa gitmelerinin mecburi olması yerine, anasınıfının mecburi olması daha doğru olurdu. Yine 66 aylık çocukların fiziksel, ruhsal ve zekâ bakımından yeterince eğitime hazır olmadıklarını, bu nedenle okula gitmeye mecbur edilmeleri, onların ezilmelerine ve ileride arızalı nesillerin ortaya çıkmalarına neden olacak tehlikeli bir iş olduğuna inanmaktayız.66”“72 ay aralığı gibi esnek bir tutum sergilenmesi, gelişimi farklı olan çocuklar için daha sağlıklı olurdu. Çocuklarını okula göndermeyen ailelere para cezası da antidemokratik bir tutumdur. Teşvik edici, ödüllendirici, aydınlatıcı ve inandırıcı bir tutum sergilenmesi daha doğru olurdu. Zira alt yapısı tam olarak hazırlanmamış bir eğitim sistemine insanları zorlamak tabii ve vicdani olmaz. Getirilen seçmeli derslerde, sayısal derslerin çokluğu dikkati çekmektedir. Bu da sözel ya eşit ağırlık tercihi yapan öğrenciler de bir eşitsizliği doğuracak, dengesizliğe sebep olacaktır. Öğrencilerin bütün yeteneklerini kuşatıcı seçmeli derslerin dengeli dağıtılması daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Kuran ve Siyer-i Nebi derslerinin seçmeli de olsa konulmasını destekliyoruz. Bunlar milli eğitimde değerler eğitimine temel teşkil edecek derslerdir. Zira dünyada millet olarak insanlık âleminde yer alabilmek için dilimizi, dinimizi ve tarihimizi iyi öğretmek zorundayız. Bu temel sarsılmamalıdır. Öğrencilerin haftalık ders yükü artmıştır.37 saate çıkmıştır. Bu da okullar da sınıf, öğretmen ihtiyacını ve zaman problemini doğurmuştur. Bu da altyapının hazırlanmamışlığının bir sonucudur. Bu sistem, bilim çevrelerinde yeterince tartışılmadan, pilot bölgelerde ve okullarda uygulanmadan, tecrübe edilmeden, ideolojik ve siyasi referansla alelacele tepeden inme, emrivaki hazırlanmıştır, eleştirilerine katılıyoruz Eğitim sisteminin yükü her geçen gün artarken, bu yükü taşıyan öğretmenlerin özlük haklarının yıllardır yerinde sayması cehalet canavarını güçlendirecektir. Eğitim, bir milletin beynidir. Eğitim, devletin lokomotifidir. Eğitim sistemi düzelmeden, sağlıklı işlemeden hiç bir şey bu ülkede yoluna girmez, düzgün gitmez.”