Bugün TV’de yayına katılan Zaman gazetesi yazarı Ekrem Dumanlı, Koza İpek Grubu bünyesindeki medya organlarına el konmasına tepki gösterdi. Yapılan zulme işaret eden Dumanlı, “Bu yapılan şey, İslam tarihinde sıkça gördüğümüz bir şey. Tipik bir Emevi zulmüdür. Emeviler de zulümlerini yaparken hutbe okuturlardı, Kur’an okuturlardı. Ayetleri kullanmak isterlerdi.” dedi.

Koza İpek Grubu bünyesindeki şirketlere ve medya el organlarına el konmasına tepkiler dinmiyor. Reji odasından yayın yapmak zorunda kalan Bugün TV Genel Yayın Yönetmeni Tarık Toros’un programına telefonla katılan Ekrem Dumanlı, önemli açıklamalarda bulundu. Yapılanları Emeviler döneminde yapılan zulümlere benzeten Dumanlı, AK Partili seçmene de seslenerek, “Allah rızası için 2002’de bu parti bu şekilde mi kuruldu? İnsanlara vadettiği şey bu muydu?” diye sordu. Dumanlı, muhalefet partilerinin ortak tepkilerinin ve vatandaşların dayanışmasının da sevindirici olduğunu söyledi.

Dumanlı’nın açıklamalarından satır başları şöyle: “Artık bu zulüm sona ermeli. Bu yapılan şey, İslam tarihinde sıkça gördüğümüz bir şey. Tipik bir Emevi züulmüdür. Emeviler’de zulümlerini yaparken hutbe okuturlardı, Kur’an okuturlardı. Ayetleri kullanmak isterlerdi ama Emevi zulmü altında Ebu Hanife Hazretleri büyük işkencelere maruz kaldı. Ahmet Bin Hanbel zindanlarda kaldı. İslam alimlerine kırbaçlar vuruldu. Zindanlar da çürütüldü. Tipik bir Emevi zulmü ile karşı karşıyayız. Demokrasi tehdit altında. AK Partili seçmene söylüyorum; İslam’ın adalet düşüncesi tehlike altında. İslam’ın hakkaniyet anlayışı tehdit altında, düşünce özgürlüğü umdeleri tehdit altında. Bir an önce bu zulme son vermek lazım. 'Zulüm ile abad olanın sonu berbad olur' demiş atalarımız. Boşuna söylememişler. Bugün televizyonuna, Kanaltürk’e, Bugün gazetesine yapılan zulüm tarih boyunca asla unutulmayacak.”

‘ZALİMLER DURMUYOR, YEZİDLER DURMUYOR’

14 Aralık’ta Zaman gazetesine, Samanyolu’na bir baskın düzenlenmiş, gözaltına alınmıştık. O zaman vatandaşlar gazetenin önünde beklerken onlara bir konuşma yapmıştım. Dedim ki; bu saatten sonra artık hiç kimse mal güvenliği, can güvenliği ve ifade özgürlüğü taşımıyor. Burada durmayacak demiştim. O gün inanmayan insanlar vardı. Oh olsun diyenler vardı. Bagajındaki şeyleri çıkarıp konuşanlar vardı. Şimdi görüyoruz ki yangın sürekli büyüyor. Zalimler durmuyor, Yezidler durmuyor. Maalesef bugün Akın İpek’in sahibi olduğu medya grubuna bir tecavüz oldu, çok açık Anayasa ihlalidir. Yasalar ayaklar altına alınarak bir ihlal yapıldı. Şunu tekrar Türk basınına ve Türkiye’de yaşayan herkese söylemek istiyorum. Burada da durmayacak.

‘HACCAC-I ZALİM DE NAMAZ KILARDI’

Milletvekili yapılmış hödüğün birisi, birileri, ‘sıra efendim Doğan Grubu’na gelecek, sıra Sözcü’ye de gelecek, sıra Zaman’a da gelecek…’ Kardeşim sıra kime gelmeyecek? Sizin dışınızdaki herkese sıra mı gelecek? Bu tipik bir zulümdür. Emevi zulmü gibi bir zulümdür. Namaz kılmaları onları bu zulümden kurtarmaz. Oruç tutmaları da bu zulümden kurtaramaz. Haccac-ı Zalim de abdestli namazlı bir adamdı. Yezid de yer yer namaz kılar abdest alırdı.

‘EHLİ VİCDAN HERKES ZULMÜ GÖRÜYOR’

Şehir dışındayım. Sağlık sorunları yüzünden gelemedim ama yüreğim sizinle, gözyaşları içinde seyrettim. Kendimi tutamadığım, ağladığım zamanlar oldu. Bunu bize reva gören, Türk milletine reva gören, Türk basınına reva gören, bu ülkenin sevdalı insanlarına reva görünler ne dünyada ne ahirette iki yakaları bir araya gelmeyecek. Sürüm sürüm sürünecekler. Çünkü zalim zulmünde boğulmak zorundadır. Yezidler hiçbir zaman huzur içinde alkışlanarak yad edilmemiştir. Bugün yapılan zulmün sonu yoktur. Şunu da sevinerek izliyorum, görüyorum. AK Partili, Cumhuriyet Halk Partili, Milliyetçi Hareket Partili, HDP’li ehli vicdan ne kadar insan varsa herkes size yapılanın bir zulüm olduğunu görüyor. Bu arada halkın kenetlendiğini görüyoruz. Bu kadar da olmaz artık, diyen insanımızı görüyoruz. Anadolu’nun birçok yerinde, birçok televizyon sahibi insan ‘orası kapanırsa ben varım’ demeye hazır. ‘Orası kapanırsa ben yazarım’ demeye hazır gazeteci arkadaşlar da var. Türk medyasının bir an önce içinde bulunduğu bu penguenci sendromdan çıkması, haksızlığa haksızlık demesi, zulme zulüm demesi lazım.

‘ZALİMİN KİMLİĞİ SORULMAZ’

AK Parti’ye geçmişte oy vermiş birkaç gün sonra da oy vermeyi düşünen insanlara sesleniyorum; Allah rızası için elini vicdanınıza koyun. Zulüm zulümdür, zalimin kimliği sorulmaz. Mazlumun da kimliği sorulmaz. Hiçbir zalim ‘ben zalimim’ demez. Zalimler daima zulümlerine bir gerekçe uydururlar, bir mazeret uydururlar. O yüzden hiçbir zalim ‘ben bugün çok zulmettim’ demez. Kendi kafasından tevil eder, tefsir eder, bir şeyler söyler. Bir yerde zulüm olup olmadığını mazluma sormak lazım. Tarık Toros’a sormak lazım. Erhan Başyurt’a sormak lazım, o tertemiz iş adamı Akın İpek’e sormak lazım. ‘Sen mazlum musun, değil misin?’ Eğer mazlumun bir iniltisi varsa, zalimler ne kadar ‘ben zalim değilim’ dese de itibar edilmez.

‘AK PARTİ’NİN İNSANLARA VADETTİĞİ ŞEY BU MUYDU?’

AK Parti’ye oy veren, verecek olan insanlara sesleniyorum. Allah rızası için 2002’de bu parti bu şekilde mi kuruldu? İnsanlara vadettiği şey bu muydu? Herkese şunu söylüyordu; ‘Sağcı olsan da solcu olsan da liberal olsan da Alevi olsan da Sünni olsan da gel bu partinin altına. Beraber bu ülkeyi daha demokratik, daha yaşanır bir ülke haline getirelim’ Türkiye 2002’den sonra çok güzel şeyler de yaptı. Çok hayırlı işler de yaptı. AB yolunda çok önemli reformlara da adım attı. 2010’dan 2012’den itibaren Türkiye birkaç adamın keyfi, birkaç ailenin keyfi için insanların zulme maruz kaldığı bir döneme girdi.

Şu insanların haline bakın. Polisin başörtülü hanımefendilere vurduğu şeye bakın. Yaptığı zulme bakın. O muhabir çocukları yere yatırmalarına bakın. Tersten kelepçe takmak ne demek? Türkiye kan gölüne dönmüş. 7 Haziran seçimlerinden sonra onlarca insan katledilmiş. Terör örgütlerinin üzerine toz kondurmayan insanlar hayatında karıncaya basmamış insanlara bu zulmü neden reva görüyorlar?

Saray soytarılığından milletvekilliğine geçmiş bazı insanlar var. Bu insanlar diyor ki ‘sıra Doğan’da, sıra Sözcü’de, sıra Zaman’da’ Herkes sizin gibi düşünmek zorunda mı? Sizin emrinize boyun eğmek zorunda mı? Sizin gibi yaşamak zorunda mı?"