Açığa alınan Emniyet Müdür Yardımcısı İsmail Bilgin, kanunlar çerçevesinde görevlerini yaptıkları halde 17-25 Aralık sonrası, masumiyet karinesinin kendileri için ayaklar altına alındığını söyledi. Bilgin, "Cezaevine giren, açığa alınan, meslekten ihraç edilen, maaş alamayan, kışın ortasında tayin olan bizleriz. Yüzlerce yılla yargılanıyoruz. Bunlar sadece maddi zararlarımız. Masumiyet karinesi bizim için ayaklar altında alındı. 20 yılı aşkın süredir terörle mücadelede bulunmuş ben ve arkadaşlarımızın isimleri (gazetede) göğüslerimizin üzerine yazılarak hedef gösterildik. Gazeteler ve televizyonlarda yargısız infaz edildik. Eşlerimiz, çocuklarımız, ailelerimiz psikolojik açıdan bunalım yaşadı. En kötüsü de suçsuz yere, sadece işlerimizi yaptığımız için bunları yaşıyor olmamızdır. Şimdiye kadar bu faaliyetler kanuni sınırlar içinde gizliliğe dikkat edilerek yürütülmüş. Niteliği bakımından gizli kalması gereken belgelerde yer alan isimleri medya ile paylaşarak ilgili kişilerin örgütlü bir suç bağlantısı olduğu izlenimi uyandıran kişiler 5397 sayılı Kanunun 1. maddesine göre suç işlemişlerdir." dedi.

17–25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları sonrası hükümete yakın gazetelerin haberleriyle ülke genelinde polislere yönelik ilk operasyonun yapıldığı Adana Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi’nde görev yapan onlarca personel ‘yasadışı dinleme’ iddialarıyla yargılanıyor. Adana Adliyesi’nde değişik mahkemelerde ileri sürülen gerekçeler sebebiyle bugüne kadar 11 dava açıldı.

'Özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, hukuka aykırı olarak kişisel verileri, gizlilik ihlalinde haberleşme içeriklerini kaydetmek, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği' suçlamasıyla açılan davaların sonuncusu Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. 20 tutuksuz sanıktan 15’nin katıldığı duruşmada, açığa alınan Emniyet Müdür Yardımcısı İsmail Bilgin, savunmasında ‘algı operasyonu’ iddialarını çürütecek, önemli açıklamalarda bulundu.

Mahkemeye 13 sayfalık yazılı savunma sunan Bilgin, Adana Emniyet Müdürlüğü’nde 2009’nun Temmuz’undan, 2012’nin Temmuz ayına kadar İstihbarat Şube Müdürü olarak görev yaptığını hatırlattı. Bu sürede birçok üstün başarı, taktir belgesi ve maaş taltifi ile ödüllendirildiğini belirten Bilgin, 23 yıllık meslek hayatında 2014’e kadar bırakın adli ceza, idari ceza bile almadığını aktardı. Yaşanan süreçte adli ve istihbarı dinlemelerin birbirine karıştırıldığını vurgulayan Bilgin, 03.07.2005 tarihinde kabul edilen 5397 sayılı Kanunun önleyici tedbir uygulamalarını düzenlediğine dikkat çekti.

Kanun koyucunun ‘önleme dinlemesinde’ adli dinlemeden farklı olarak dinlenecek şahıslarda bir sınırlama getirmediğini ifade eden İsmail Bilgin, "Hiçbir polis biriminde hâkim kararı ve TİB’in onayı olmaksızın dinleme yapılması mümkün değildir. Emniyette bunu yapabilecek herhangi bir teknik altyapı ya da sistem yoktur. Bugün soruşturma konusu olan tüm önleme dinlemeleri ilgili hâkimin, İstihbarat Dairesi Başkanlığı’nın ve TİB hukuk uzmanlarının süzgecinden geçerek yasalara uygunluğu onaylanmıştır." dedi.

‘EĞER BİZ ONLARI İMHA ETMESEYDİK SUÇ İŞLEMİŞ OLACAKTIK’

İddia makamının kendilerini uydurma suçlarla dinleme yapmakla suçladığına işaret eden Bilgin, "Keşke o dönemdeki tapeler, görüntüler, bilgi ve belgeler imha edilmemiş olsaydı da size bunları direk sunabilseydik. Ancak o dönemde ilgili hakim ikna olmuş ki veya talebimizi yeterli görmüş ki onay vermiştir. Biz şu an yasa gereği imha etmekle zorunlu olduğumuz bilgi ve belgeleri, görüntüleri ibraz etmekle sorumlu tutuluyoruz. Ancak bu bile bir suç. Eğer biz onları imha etmeseydik suç işlemiş olacaktık." diye konuştu.

‘ALGI OLUŞTURULMAYA ÇALIŞILMIŞ’

Soruşturmaya konu olan Star gazetesindeki haberde dinlemelerden bir kısmının cımbızlanarak içinde bürokrat, kamu görevlisi, polis ve siyasilerin bulunduğu bir takım insanların usulsüz bir şekilde dinlenildiği algısı oluşturulmaya çalışıldığını bildiren Bilgin, "Sanki bürokrat, kamu görevlisi, polis veya siyasi suç işleyemez, suç örgütleriyle irtibat kuramaz. Mevzuat açısından önleyici dinlemede sade bir vatandaşla bürokrat, polis veya kamu görevlisi arasında hiçbir fark ve istisna yoktur. Zaten kararlarda mevzuat gereği meslek kısmı bulunmamaktadır. Önleyici dinlemeler sadece yetkili personel tarafından tamamen gizlilik esasına göre yapılır. Herhangi bir tespit yapılamamışsa da dinleme sonlandırılır ve bu süre zarfındaki elde edilen tüm verilen 10 gün içinde imha edilir." şeklinde konuştu.

‘İSİMLERİMİZ GÖĞÜSLERİMİZE YAZILARAK HEDEF GÖSTERİLDİK’

Geçirdikleri soruşturmalar sonucu maddi ve manevi büyük mağduriyetler yaşadıklarını kaydeden Bilgin, şöyle devam etti: "Cezaevine giren, açığa alınan, meslekten ihraç edilen, maaş alamayan, kışın ortasında tayin olan bizleriz. Yüzlerce yılla yargılanıyoruz. Bunlar sadece maddi zararlarımız. Masumiyet karinesi bizim için ayaklar altında alındı. 20 yılı aşkın süredir terörle mücadelede bulunmuş ben ve arkadaşlarımın isimleri (gazetede) göğüslerimizin üzerine yazılarak hedef gösterildik. Gazeteler ve televizyonlarda yargısız infaz edildik. Eşlerimiz, çocuklarımız, ailelerimiz psikolojik açıdan bunalım yaşadı. En kötüsü de suçsuz yere, sadece işlerimizi yaptığımız için bunları yaşıyor olmamızdır. Şimdiye kadar bu faaliyetler kanuni sınırlar içinde gizliliğe dikkat edilerek yürütülmüş. Niteliği bakımından gizli kalması gereken belgelerde yer alan isimleri medya ile paylaşarak ilgili kişilerin örgütlü bir suç bağlantısı olduğu izlenimi uyandıran kişiler 5397 sayılı Kanunun 1. maddesine göre suç işlemişlerdir."

‘DİNLEMELER ŞU ANDA DA AYNI YÖNTEMLE YAPILIYOR’

Önleme dinlemesinin tahkikata yönelik değil istihbarat toplamaya dönük olduğunu açıklayan Emniyet Müdür Yardımcısı İsmail Bilgin, gazete haberinde belirtilen dinlemelerin tamamının mahkeme kararı ile yapıldığının altını çizdi. Bilgin, şunları söyledi: "Mahkeme kararıyla yapılan dinlemeler yasal değil ise hangi dinleme yöntemi yasaldır. Şu an yapılan dinlemeler geçmişten farklı bir şekilde yapılmamaktadır. İlgili mevzuat değişmemiştir. Dosyada yer alan ve dinlenen şahıslardan hiçbiri görev ve ünvanlından dolayı takip edilmemiştir. Şahıslar faaliyetlerinden ve irtibatlarından dolayı takip edilmiştir. Dinlemeler sonucu birçok yolsuzluk, çete, uyuşturucu ve kaçakçılık terör operasyonu yapılmış, yüzlerce şahıs tutuklanmıştır. Hâkim kararı ile kolluk tarafından yapılan işlemin hukuka aykırılığından söz edilemez. Üzerime atılı hiçbir suçlamayı kabul etmiyor ve beraatımı talep ediyorum."

"SAVCI, ‘BU DAVALAR KONJONKTÜREL DAVALARDIR’ DEMİŞ"

Sanıklardan Murat Bayram, iddianamede ‘şablon’ ifadelerle bütün polislerin suçlandığına işaret ederek, "Star gazetesinde (belgeler) çıkmasaydı, bu arkadaşlarımız (müştekiler) mağdur değildi. Yaptığımız işlem önleyici dinlemedir. Yasalar çerçevesinde hareket ettik. Bu kanunu hazırlayanlar ise suçlu kabul edilmiyor. İstihbarat devletin yatak odası gibidir. Devletin yatak odasına girilmiştir. Biz Adana'da 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyorduk. Yine orada sanık olarak yargılanan İsmail Bilgin savunma yaparken Cumhuriyet savcısı ‘Bu davalar konjonktürel davalardır’ demiştir. Bunun da zapta geçmesini istiyorum." ifadelerini kullandı.

‘GİZLİLİK VE KETUMİYET ESASINA GÖRE GÖREV YAPTIK’

2010 Temmuz ve 2012 Temmuz döneminde Adana’da İstihbarat Şube Müdür Yardımcılığı görevinde bulunan Ertuğrul Yetkin, birimde çalışan personelin ‘gizlilik ve ketumiyet esasına’ görev yaptığını anlattı. Bu birimlere girilirken parmak izi kullanıldığını, bilgisayarların şifreli olduğu bilgisini veren Yetkin, "İstihbarı bilgilerin deşifre edilmesi mümkün değildir. Yapılan işlemler usul ve yasaya uygundur. Suçsuzum, beraatime karar verilmesini talep ediyorum." dedi. İstihbarat Şube’de göre almış diğer tutuksuz sanıklar da suçlamaları kabul etmedi. Duruşma ertelendi.