Hukukçu İrfan Sönmez, Koza İpek Grubu’na hukuksuz el konulduğunu belirterek, "Hedef, seçim öncesi muhalefeti susturmak. Bu operasyonu Koza İpek Grubu’yla sınırlı sanmak tam da iktidarın istediği bir şeydir. Tepkiler ne kadar azalırsa yeni baskılar, yeni el koymaların önü o kadar açılmış olacak.” dedi.

Avukat yazar İrfan Sönmez, Bugün TV, Bugün Gazetesi, Kanaltürk ve Millet Gazetesi’nin de aralarında bulunduğu Koza İpek Grubu’na ait tüm şirketlere kayyum ataması yapılarak el konulmasına tepki gösterdi. Sönmez, “Önceki gün akıl almaz bir kararla Koza İpek Holding'e kayyum atandı. Bunun hukuka uygun bir karar olduğunu söylemeye imkan yok. Hukuk kisvesi giydirilmiş siyasi bir karar, daha doğru bir ifadeyle zulümdür bu. El koyma geçtiğimiz aylarda çıkarılan ‘suç örgütlerinin mallarına el koymayı öngören’ yasa ile ilişkili olduğu söylenebilir. O zaman da bunun suç örgütleri için değil, Erdoğan’ın siyasi hasımları ve muhalefet için çıkarıldığını birçok kişi gibi ben de yazmıştım; şimdi yazılanlar bir bir gerçek oluyor. Avukatlar, müfettiş raporlarında şirketin bütün kayıtların mükemmel olmasının şüphe uyandırıcı bulunduğunu yazdığını belirtiyorlar. Eğer böyleyse, bu karar sadece bir skandal değil, hukuka ahlaka da ihanettir. İyi bir muhasebeye sahip olmak, yasalara mükemmel derecede uymak niçin şüphe uyandırıcı olsun? O zaman tam tersi olsaydı müfettişler ne diyeceklerdi acaba. Hukuk belgeye, karineye dayandığına göre mükemmel bulunan bir muhasebeden nasıl şüpheli bir sonuç çıkarılabilir?” dedi.

Hukuksuz şekilde yapılan el koymaya karşı çıkan Sönmez, şöyle devam etti: “İktidar yasa çıkarılırken karşı propagandayı ‘terör örgütleri için çıkarılan bir yasaya karşı çıkıyorlar’, ‘PKK’nın ekmeğine yağ sürüyorlar’ diye savuşturmuştu. Bugüne kadar bu düzenlemeye dayanılarak tek bir terör örgütünün mal varlığına el konulmadı. PKK'nın bölgedeki okulları faaliyetlerini sürdürüyor. IŞİD Türkiye üzerinden petrol ticaretine devam ediyor. Düzenleme ilk defa İpek Grubu için işletiliyor. Hedef belli, seçim öncesi muhalefeti susturmak. Bu operasyonu bir gruba yönelik ve onunla sınırlı bir operasyon diye düşünmek tam da iktidarın istediği bir şeydir. Tepkiler ne kadar azalırsa yeni baskılar, yeni el koymaların önü o kadar açılmış olacak. İpek Grubu'nun yayın politikası eleştirilebilir, bazılarına yanlış da gelebilir, ama bu asla bir el koyma nedeni olamaz. Demokrasinin en önemli ayağı çoğulculuktur. Halkın bilgi edinme, haber alma hakkının sınırlandırılmamasıdır. AİHM'in bu yönde sayısız kararı vardır. Yapılan işlem demokrasi ye de evrensel hukuk kurallarına da, teşebbüs hürriyeti ve mülk edinme hakkına da aykırıdır.”

"CUMHURİYET TARİHİNİN HİÇBİR DÖNEMİNDE BU ÖLÇÜDE BİR NEFRET POLİTİKASI OLMADI"

Son dönemde yaşanan keyfi uygulamaların hiçbir dönem yaşanmadığını vurgulayan Sönmez, “Cumhuriyet tarihinin başka bir döneminde bu kadar hukuksuzluk, bu kadar keyfilik oldu mu bilemiyorum. Bizim kuşak 12 Eylül'ü, 28 Şubat'ı yaşadı, hiçbirinde bu ölçüde bir nefret politikasına tanık olmadık. O kadar büyük ve derin bir ayrıştırma, düşmanlaştırma var ki ilk defa halkı gezen adaylar bu ölçüde tepkilerle, hakaretlerle karşılanıyorlar. Bu gerilimin sorumlusu iktidardır. Özellikle Cumhurbaşkanı'nın üslubu, tavrı, aşağılayan, istiskal eden tutumu toplumda büyük yarılmalara neden olmuştur. Bu seçime bile Cumhurbaşkanı istedi diye gidiyoruz. Bir kişinin hırsları, kinleri politikanın istikametini belirliyor. Böyle böyle Türkiye felaketin eşiğine getirildi. Hukukun, demokrasinin, siyasi ahlakın olmadığı yerde huzur ve barış olmaz. Yolsuzluk ve yoksulluk aldı başını gidiyor. Saraylarla, göz kamaştıran şatafatlarla itibar kazanılmıyor. Bir ülkede hukuk, adalet, demokrasi yoksa hiçbir gösteriş aracı yapılan yanlışları örtmeye yetmez. Kimse bu operasyon cemaate, bizi ilgilendirmez diyemez. Bu operasyon Türk demokrasisine, topyekün Türk milletinedir. Sonuçları sadece İpek ailesini değil, hepimizi ilgilendirmektedir. Çünkü susturulmak istenen muhalefettir, muhalefetin rahatlıkla kullanabildiği bir medya platformudur. İpek Grubu'na yapılana susanlar yarın aynı akıbete müstahak olurlar. Ülkenin geleceğini, hukuksuzluklar karşısındaki tavrımız, duyarlılığımız belirleyecektir. Susarsak gün gelir konuşacak bir zemin bulamayız. Despotluğa, her türlü ceberutluğa hukukla yani önümüze gelen sandıkla son verebiliriz.” ifadelerini kullandı.