Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Siyasi İşler, Basın ve Enformasyon Bölüm Başkan Yardımcısı Andreea Schmidt, Türkiye’de iktidarın 7 Haziran seçimlerinden sonra basına bir takım engeller çıkardığını söyledi. Schmidt, "AB olarak biz, gazetecilerin rahatsız edilmediği ve çalışma şartlarının iyileştirildiği bir ortam görmek istiyoruz.” dedi. IFJ Başkanı Jim Boumelha ise "Türkiye’de son dönemde basına karşı şiddetin tepe noktasına çıktığını gördük. Hükümet baskısı inanılmaz seviyelerde." ifadelerini kullandı.

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Uluslararası Gazeteciler Federasyonu, Avrupa Gazeteciler Federasyonu ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) tarafından düzenlenen, ‘Türkiye: Kutuplaşmış bir ülkede gazetecilerin hak ve özgürlüğünü savunmak’ başlıklı konferansa IFJ Başkanı Jim Boumelha ve Avrupa Birliği'ni (AB) temsilen Andreea Schmidt katıldı.

Tüm dünyada 180'den fazla gazeteciler cemiyetinin üyesi olduğu IFJ’nin başkanı Jim Boumelha, TGC ve TGS'nin çabalarına destek olmak için konferansa katıldıklarını söyledi. Basın üzerindeki baskıya tepki gösteren Boumelha, “Türkiye'de yetkililerin dünyada eşi benzeri görülmemiş bir şekilde basına karşı bir kampanya içerisindeler. Türkiye'de özgür basının tolere edilmesine dair kronik bir sorun var. Son 30 yıla baktığımızda bunun pek çok örneğini ve basına yapılan saldırıların, sendikalara yapılan saldırıların, suikastların ve şiddetin rutin hale geldiğini görüyoruz.” diye konuştu.

İstatistiki verilerle konuşan Boumelha, şöyle devam etti: “1959'dan 2011'e kadar toplam Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne getirilen 479 vakanın yaklaşık yarısı, yani 207'sinde Türkiye suçlu bulunarak mahkum edildi. Türkiye’de son dönemde basına karşı şiddetin tepe noktasına çıktığını gördük. Hükümet baskısı inanılmaz seviyelerde. Hem Anayasa’da hem ceza hukuku yasalarında basına engel teşkil eden maddelerin reformlar yoluyla değiştirilmesi konusunda da herhangi bir adım atılmış değil. TGC, bu konuda büyük iş çıkarıyor ancak önümüzdeki en büyük zorluk tüm Türk gazetecileri daha kuvvetli birlik için bir araya getirebilmektir. Bu sayede bu baskılara karşı birlikte direnç gösterebilmektir. Bir korku ve belirsizlik söz konusu. Hükümet ve devletin basın üzerindeki baskısı en büyük tehdidi oluşturuyor. Bu da basının kendisini ifadesini engelleyen oto sansüre yol açmakta.”

AB Türkiye Delegasyonu Siyasi İşler, Basın ve Enformasyon Bölüm Başkan Yardımcısı Andreea Schmidt, konferansın Türkiye'de gazeteciliğin bir suç haline getirilmesinin önlenmesi ve basın özgürlüğünün sağlanması için düzenlendiğini söyledi. Hapisteki gazeteciler, toplu sözleşme eşikleri, basın kartları, akreditasyon üzerindeki sınırlamalar ve soruşturmalar üzerine konuşacaklarını ifade eden Schmidt, şöyle devam etti: “Demokrasilerde ifade özgürlüğü insanların vazgeçilmez temel hakkıdır. Tüm üyelerin kendi kararlarını özgürce aldığı, farklı kaynaklardan derlenmiş bilgilerden faydalanabildiği bir toplumu yaşama hakkı vardır. Bu söylediklerim AB'nin temel prensiplerini oluşturuyor. Biz Türkiye'yi stratejik bir ortak ve aday ülke olarak görüyoruz. Türkiye'nin siyasi kriterler dahilinde tüm reformlarının Avrupa standartlarına yakın olmasını ve yansıtmasını şart olarak görüyoruz. İlerleme Raporu'nda belirtildiği gibi Türkiye'de medya pek çok zorlukla karşı karşıya. Bunlar basın özgürlüğüne engel teşkil eden zorluklar. Yasal çerçevede ve yasanın yorumlanmasındaki sorunlar basın organlarının sahipleri üzerindeki baskılar, işten çıkarılan ve işsiz bırakılan gazeteciler, sıklıkla uygulanan web sitesi yasakları, kapatılmaları gibi konular karşılaştığımız mevcut bazı sorunlardır. İnternetle ilgili mevzuat yeterli kamu istişaresi yapılmadan yasalaştırıldı. Son birkaç haftada aslında insanların Twitter’daki yorumlarından ötürü gözaltına alındığını görüyoruz.”

'HÜKÜMET YETKİLİLERİNİN GAZETECİLERİ BİZZAT HEDEF ALDIĞINI GÖRÜYORUZ'

Bu kapsamda savcıların editörlere ve basın mensuplarına soruşturma açtığına dikkat çeken Schmidt, “Hükümet yetkililerinin gazetecileri bizzat hedef aldıklarını görüyoruz. Özellikle iktidarın 7 Haziran seçimlerinden sonra basına bir takım engeller çıkardığını görüyoruz. Önümüzdeki dönemde basın özgürlüğünün artırılması, özellikle hemen seçim öncesinde basın ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması modern, demokratik toplum olmanın gereklerinden biridir. Avrupa Birliği olarak biz, gazetecilerin rahatsız edilmediği ve çalışma şartlarının iyileştirildiği bir ortam görmek istiyoruz. Bu anlamda gazeteciler tüm vatandaşlar gibi özgürce düşünebilmeli, konuşabilmeli ve yazabilmelidir. Türkiye’de bu anlamda medyanın bilgilendirici gücünün kuvvetlendirilmesi mümkün kılınmalı. AB olarak böyle bir ortam görmek arzumuzdur.” şeklinde konuştu.