Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Kahramanmaraş Şubesi üyesi şehit ve gazi yakınları, demokratik açılım projesi kapsamında dağdan inen PKK militanlarının çiçeklerle karşılanmasına tepki gösterdi.

Dernek binasında toplanan şehit ve gazi yakınları şehit verdikleri oğullarının fotoğraflarını göstererek izlenen yolun bir an önce değiştirilmesini istediler. Ailelerine verilen madalyaları dernek binasına getiren şehit ve gazi yakınları bu tutumun devam ettirilmesi halinde madalyaları iade edeceklerini söylediler.

BU VATAN HAİNLERİ DAVUL-ZURNA İLE KARŞILANSIN DİYE Mİ ŞEHİT VE GAZİ OLDUK?

Dernek Başkanı Yunus Karaman konuya ilişkin yaptığı açıklamada, 30 yıldır verilen mücadelenin sonunda hainlerle aynı kefeye konulduklarını öne sürdü. Bu durumu kabul etmelerinin asla mümkün olmadığını kaydeden Karaman, "Bizler askere giderken, vatan millet ve bayrak uğruna şehit ve gazi olmaya gittik. Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı uğruna 30 yıl mücadele ettik. Hainlerle şimdi aynı çatı altında yaşamaya mahkum mu edileceğiz? Soruyoruz; bu vatan hainleri davul zurna ile karşılansın diye mi şehit olduk, gazi olduk?

Bu hainlere af çıkarılacaksa, bizler neden kuşların bile zor yaşadığı o dağlarda 30 yıl hainlerle mücadele ettik, kan akıttık, can verdik. Bu asla kabul edemeyeceğimiz bir durumdur. 30 yıldır devam eden terör belasının çözülmesi için tüm siyasilerimizin fikir birliği yapıp bu belaya karşı mantıklı, akılcı ve caydırıcı çalışmalar yapıp çözüm bulmalarını istiyoruz. Ancak bunu yaparken askerimizin kanını akıtanlar da bunun hesabını vermelidir. Hiç kimse siyasi çıkar uğruna 3-5 çapulcu için şehit ve gazilerin, gazi ailelerinin onuruyla oynamasın. Böyle bir şeye asla müsaade etmeyeceğiz" şeklinde konuştu. Karaman bu tutumun devam etmesi halinde Cumhurbaşkanı'nın izniyle aldıkları madalyayı tekrar teslim etmeyi düşündüklerini sözlerine ekledi. 1996 yılında aldığı 7 kurşun yarasıyla şehit olan Hüseyin Kılçık'ın annesi Ayşe Kılçık ise Türklük veya Kürtlük kavgası içerisinde olmadıklarını söyledi. Kavgayı çıkartanın da, barış isteyenin de PKK olduğunu dile getiren Kılçık, buna rağmen PKK'lı grubu karşılayan grup içerisinde hiç kimsenin Türk bayrağı taşımadığını ifade etti. Kendilerinin anne olduklarını ve içlerinde iman taşıdıklarını vurgulayan şehit anası Kılçık elindeki oğlunun kanlı nüfus cüzdanıyla şunları söyledi: "96 yılının Temmuz ayında benim oğlum şehit düştü. 7 kurşun sıkıldı benim çocuğuma, sol gözünün önünden iki kurşun yedi, beyni gitti. Nerede bunun hesabı? Ben uykuyu yitirmişim, canımı yitirmişim, 21 yaşında evladımı yitirmişim. Şimdi o teröristler benim evladımdan daha değerli oldu. Bana verilen bir fazlalık bir madalya, ben onu da geri kendilere iade ediyorum. Barışmış, milletmiş neden bir tek Türk bayrağı yok ellerinde. Alayı yine zafer işareti yapıyor, alayının ellerinde terörist bayrağı. Barışsa, milletse ellerinde Türk bayrağı görmek istiyoruz. Bizim kimseyle bir kavgamız yok, hiçbir kavgamız yok, ne Türklük, ne Kürtlük kavgasındayız, biz ekmeğimizin peşindeyiz. Kavgayı çıkartan kendileri, barış isteyen kendileri. Biz bunu sindiremez olduk. Ben bir anaysam Cenab-ı Allah benim hakkımı, oğlumun hakkını alsın onlardan, benim şu oğlumun kanını ödetsin kendilerine. Bu benim oğlumun kanı, bunun hesabını soracağım kendilerine. Bir Müslüman bir Müslüman'ın parmağını kesemez, ben kesemem kendilerin parmağını. Çünkü benim içerimde iman var. Benim çocuğum giderken seve seve gitti. Doğuya gideceğim gelmeyeceğim diyerek gitti. Diğer oğlumun da hakkı yoktu askere gitmeye ama 'Ben ağabeyimin askerlik yaptığı yerde gidip yapacağım' diyerek gitti yaptı geldi askerliğini. Biz insanız oğlum, biz anayız oğlum. Biz hiçbir şey değilsek anayız. Ama sindireceğimiz bir şey kalmadı. Bir yandan güvercin uçuruyorlar diğer yandan çatışıyorlar." Babasını 1996 yılında Tunceli'de teröre şehit veren lise öğrencisi Ergül Yadigar Korkmaz'ın söyledikleri ise yürekleri dağladı. Babasının kendi doğumundan 20 dakika sonra şehit olduğunu ifade eden Korkmaz boynundan çıkardığı madalyayı iade ederek, "Benim babam ben doğarken öldü. Ben doğduktan 20 dakika sonra şehit oldu. Bunun hesabını kim verecek, benim babasızlığımın hesabını kim verecek, kim çekecek? Ben devletten bir Sağlık Meslek Lisesi için kontenjan istedim vermediler. Karılar dul, çocuklar yetim kalıyor, niye? Bunun hesabını kim verecek. Biz babalarımızla, evlatlarımızla gurur duyuyoruz. Ama bu gururumuzu elimizden almak isteyenler var. Biz bu gururumuzu hiç kimseye vermeyeceğiz" diye konuştu. 1996 yılında Batman Sason'da mayına basması sonucu iki bacağını kaybeden Gazi Mehmet Orçan'ın vakur duruşu ise gurur verdi. Bacağındaki protezleri çıkartıp fırlatan ve hiçbir zaman mücadeleden kaçmadıklarını ifade eden Orçan, "Türk genci, Türk vatandaşı olarak hiçbir zaman mücadeleden vazgeçmedik, hala da mücadele ederiz. Benim iki ayağım protez, ben böyle de mücadele ederim. Bana verilen görevi sonuna kadar yaparım. Yeter ki bana görev versinler. Ayağım yok diye, kolum yok diye mücadeleden vazgeçmem, böyle bilsinler. Her Türk genci benim gibi düşünüyor. Damarlarında zerre kadar Türk kanı taşıyan herkes benim gibi düşünür. Biz bu kanlarımızı, canlarımızı boşuna vermedik. Bayrak sevgisi, vatan sevgisi ve aşkıyla verdik. Hala da veririz. Tüm gençlerimiz de aynı duygu içerisindedir. Biz Atatürk'ün evlatlarıyız. Vatan ve bayrak aşkıyla bu mücadelemize devam ederiz. Buradaki tüm şehit ve gazi analarının babalarının ellerinden öpüyorum. Bu olay ise çok üzücü, canımızı sıkıyor. Ben uykularımı yitirdim, 3-4 gündür uyku uyumuyorum. Niye, onlar kahraman oldu, bizler vatan haini olduk. O duruma düştük yani. Biz devletimizden gereğini yapmasını istiyoruz" ifadelerini kullandı.