Mersin’de işlenen Özgecan Aslan cinayeti, Manisa’da yakılmış olarak bulunan kadın cesedi, İstanbul’da bir kadının parçalara ayrılması haberleri, insanlardaki şiddet eğilimini yeniden gündeme getiriyor. Şiddet eğiliminin genelde aileden başladığını belirten uzmanlar, “Çocuk, evde şiddet uygulayan babayı taklit edebilir!” uyarısında bulunuyor. Uzmanlar, medya ve internette şiddet içeren haber ve görüntülerin, çocuğu şiddete karşı duyarsız hale getirebileceğini ifade ediyor.

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlhan Yargıç, davranışların oluşmasında çocukluk döneminde ebeveynlerin çocukları ile daha iyi ilişkiler geliştirmesinin, zaman ayırmasının ve sağlık çocuklar yetiştirmesinin büyük önemi olduğunu belirtti. Göç, sosyal ortamın değişmesi ve çocukların daha bireysel olarak yetişmek zorunda kalmasının ileri ki yaşlar için çocuklarda olumsuzluk etkileri oluşturabildiğini anlatan Yargıç, “Daha önce amca, hala, teyze, hep birlikte yaşarlarken apartmana geliyorlar ve bir saksı gibi tek başlarına kalmaya başlıyorlar. Tek başlarına da değiller aslında. İnternetten her türlü kötülüğe açık şekilde yetişiyorlar. Anne babalar çalıştıkları için çocuklarına daha az vakit ayırıyorlar. Aynı şey zengin aileler için de söz konusu. Çünkü ihtiyaçlar sonsuz ve giderek daha da artıyor. Bir mağazası olan baba bir mağaza daha açmaya çalışıyor. Ya da atölyesi olan birisi üretimi daha da artırmak istiyor. Bunun için hafta sonları da çalışıp eve geç saatlerde geliyor. Bunu evlatlarının geleceği için yaptığını söylüyorsa bu büyük bir yalandır. Bu aslında egosunu tatmin etmek için yaptığı bir şeydir. Aslında elindeki onun kaliteli ya da iyi bir yaşam sürdürmesine yetecek bir şeydir ama çocuğuna vereceği ilgi şefkat, çocuğuyla geçireceği kaliteli vakitten ödün veriyor.” dedi.

Çocukları ile ilişkileri yanlış kuran ebeveynlerin bir süre sonra ‘çocuğum benimle vakit geçirmek istemiyor’ şeklinde hayıflandığı belirten Yargıç, “Oysa çok daha önceden bunun başlangıcının yapılması lazım. Daha 3-5 yaşındayken özellikle erkek çocuklar için baba çok çok önemli. Babanın çocukla top oynaması, bir yerlere gitmesi ama özellikle de onunla ilgileniyor olarak bunu yapması. Çocuğuyla kaliteli vakit geçirmesi önemli. Üniversite öğrencisi bir hastam, büyük bir şirketin yöneticisi babası ile bana geldi. Baba oğlunun uyuşturucu kullandığını öğreniyor. Buna bağlı sorunlar yaşıyor. Aslında çocuk 5-6 senedir uyuşturucu kullanıyor ama aile yeni fark etmiş. Baba bana ‘doktor bey bana nasıl oğlumu kurtaracağımı anlatın, gerekirse işimi gücümü bırakacağım ve hep onunla ilgileneceğim’ dedi. Ben daha cevap bile veremeden oğlu, ‘Ya baba sen benim ne yemekten hoşlandığımı, ne tür hobilerim olduğunu, neyimi biliyorsun ki.? Ne zaman biz birlikte vakit geçirdik? işini gücünü bırakıp geleceksin de biz neyi paylaşacağız?’ dedi. Bu çok hazin bir öyküydü” şeklinde konuştu.

'TEHDİTKAR TUTUM, ÇOCUĞU İSYAN NOKTASINA GETİRİR'

Ebeveyn-çocuk ilişkisinde tarzın önemini ‘sadece nasihat yeterli değildir’ diyerek özetleyen Yargıç, “Baba oğluyla konuşuyor, işte diyor ki ‘bak okullarda uyuşturucu kullanılıyormuş, sen sakın yapma ha bacaklarını kırarım’. Hâlbuki bu durumda ‘Kızım, oğlum bak bunlar sizin okulda da oluyor mu? Nedir durum? Çocuk belki bir izah yapacak. O durumda da atılıp ‘sen sakın onlarla konuşma ha’ demeden izah alarak yaklaşmalı. Bu tehditkâr yaklaşım hele hele ergenlik dönemine denk gelirse çocuk isyan duygusuna girecektir." uyarısında bulundu.

Çocuk için maddi imkanlar sağlamayı iyi annelik ve babalık olarak algılayan yetişkinler bulunduğunu ve bunun dikkat çeken örnekleri olduğunu belirten Yargıç, bir hastasından örnek verdi. Yargıç, “Hastam, kızına o kadar ilgiliydi ki kızı lise giriş sınavlarına hazırlanırken işinden istifa etmiş ve sürekli kızının başında duruyor. Onu sürekli yönlendiriyordu. Sonra bu çocuk A sınıf bir okulu değil de B sınıfı bir okulu kazanıyor. Anne bu nedenle kızıyla 6 ay hiç konuşmamıştı. Düşünebiliyor musunuz o çocuğa nasıl bir mesaj veriyor? Onu tamamen bir yarış atı gibi gördüğünü ifade etmiş oluyor. ‘Ben senin için bunları yaptım, senin yapacağın bu muydu? diyor. İstifa edip onunla ilgilenmesi çocuğa verdiği değerden kaynaklanmıyor demek ki. Bazı ebeveynler o kadar kör olabiliyor ki verdikleri mesajın ne anlama gelebileceğini göremiyor ve bize geldikleri zaman da aslında ne kadar fedakâr olduklarını anlatmaya çalışıyor. Bazı ebeveynler ise sınır koyamıyor, küçük yaşlardan itibaren çocuğun manipülasyonlarına hedef oluyor. ‘Aman problem olmasın, aman bağırmasın, aman sorun çıkarmasın’ diye her dediğini yapmaya başlıyorlar ve çocuk bunu bir davranış biçimi haline getiriyor. Bunu diğer insanlara da yapıyor ve toplumla uyumu bozuluyor. Anne geliyor diyor ki ‘ben oğlum için şimdiye kadar en iyisini yapmaya çalıştım, her istediği olsun istedim, her şeyden sakındım’ ama çocuğun geldiği nokta tamamen bencil, ben merkezli her istediğinin hemen olmasını isteyen ve hiçbir mazeret kabul etmeyen bir insan. O anneye şunu diyorum ‘sizin bu çocuğa yaptığınız en büyük kötülük bu, evlilik hayatında hiçbir zaman mutlu olamayacak. Çünkü her dediğine evet diyen, sürekli onu pışpışlayan bir kadın arayacak ve öyle bir kadın olmayacak. Varsa da zaten o da başka bir patolojik insan olacak.” değerlendirmesinde bulundu.

‘ŞİDDETE EĞİLİMİ AİLEDEN BAŞLIYOR’

Özgecan Aslan cinayeti ve diğer şiddet içerikli olaylar ve bu olayların medyada yer alma şeklini de değerlendiren Yargıç, şiddet eğiliminin genel olarak ailelerde başladığını belirtti. Yargıç, “İstediği olmadığında bağırıp çağırmak, kırıp dökmek şeklinde babası ona örnek olduysa çocuk ileri ki hayatında da tabi ki bunu yapıyor. Çocuklukta yaşanan bazı olumsuz şeylerin sonucu gelişen davranış şekilleri, sonuç olarak farklı durumları ortaya çıkarabiliyor. Söz gelimi içinde şiddetin olduğu travmatik bir ailenin içinde yetişen çocuklardan bazıları aşırı boyun eğen, içe kapalı, ses çıkarmadan içinde bulunduğu durumdan kurtulmaya çalışan bir kişilik yapısı geliştiriyor. Bazısı ise şiddet uygulayan babayı taklit edip öyle bir insan oluyor. Bazısı isyankar oluyor ve aileyi takmayan hale geliyor.” dedi.

'MEDYADA ŞİDDET HABERLERİ VERİRKEN DOZAJ İYİ AYARLANMALI'

Yargıç, bu tip haberlerin medyada yer almasının sonuçları ile ilgili de dikkat çeken bir tespit yaptı. Yargıç, olumsuz davranışların çocuklar tarafından örnek alındığını ve basın üzerinden yapılan yayınların bu anlamda kötü örneklerinin olabileceğini de hatırlattı. Yargıç, “Kopya cinayetler vardır. Birisi intihar eder, medyada haber olur. Ondan sonra bakarsınız onun gibi intihar eden bir sürü insan olur. Medya, bunları her ne kadar kötü bir örnek olduğunu verse de olumsuz örnek olmasını engelleyemiyor. Sağlık çalışanlarına saldırılar da bu şekilde. Medya bunları verirken sağlık çalışanlarına saldırıyı kötü bir şey diye veriyor. Ama bunu izleyenler ‘ha bak sana iyi davranmayan doktor olursa şöyle davranabilirsin, şunu yapabilirsin, bu demek ki olabilir bir şey’ diye bakıyor ve ne yazık ki bunları daha çok cesaretlendiriyorlar. Şiddet de bunun gibi. Evet medyada kadına şiddetin işlenmesi, bunun anlatılması çok çok önemli. Ama ne yazık ki bazı hastalıklı ruhlar bundan cesaret dahi alabiliyorlar. O yüzden bunun şekli ve dozunu çok iyi ayarlamak lazım.” uyarısında bulundu.

PROF. DR. YORBIK: ÇÖZÜMSÜZLÜK ŞİDDETİN NEDENLERİNDENDİR

Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Prof. Dr. Özgür Yorbık de anne babayı rol model alan çocukların ileri ki yaşlarda bu etkileri davranış olarak dışa yansıttıklarını belirtti. Aile içi şiddetin olmaması gerektiğinin altını çizen Yorbık, “Sorunların çözümünde şiddetin dışında birçok yöntem vardır. Aileler bu yöntemlerle sorunlarını çözmelidir.” dedi.

Çocuğun yetiştirme yöntemleri olduğunu aktaran Yorbık, eğer ebeveynlerin bu alanda tecrübeleri yoksa bir çocuk ergen psikiyatrisine başvurmaları gerektiğini ifade etti. Şiddetin medya ayağı olduğuna da dikkat çeken Yorbık, “Medyada şiddet içerikli sahneler gösteriliyor. Filmler oynatılıyor. Şiddet içerikli bilgisayar oyunları var. Çocuklar bunlara maruz kalıyor. İnternet ortamı gibi sebepler çocuğu şiddete duyarsızlaşmasına sebep oluyor. Sıradanlaşıyor, empati becerisi azalıyor. Kolayca şiddet uygulayabiliyor. Çözümsüzlük şiddetin nedenidir.” ifadesini kullandı.

Ebeveynlerin aile içi şiddetin kendilerine, çocuklarına zarar verdiğini fark etmesi gerektiğini belirten Özgür Yorbık, anne-babaların şiddetin dışında çözüm yolları olduğunu bilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.