Denizli Devlet Hastanesi Yeni Doğan Uzmanı Dr. Ufuk Çakır, Türkiye’de her yıl 1500 down sendromlu bebek doğduğunu söyledi. Çakır, “Down sendromu, vücut hücrelerindeki kromozom sayısının anormal, yani 21. kromozomun fazla olması sonucu ortaya çıkan, tedavi edilebilen bir hastalık değil, genetik bir farklılıktır. Böyle bir anormalliğe sahip olan anne karnındaki bebek, genellikle gelişemez ve hayatını kaybeder. Eğer gelişebilir ve doğmayı başarırsa down sendromlu olur. Gebelik oluşmasıyla birlikte kromozomal farklılık ortaya çıktığı için her gebe kadının, doktora rutin takibini yaptırması gerekmektedir. Üçlü test, amniyon sıvı örneği ve koryonvillüs biyopsisi ile tanı alınabilir. Bebeğin takibi konusunda aile, kadın doğum uzmanı ile birlikte plan yapabilir. Down sendromuna sebep olduğu bilinen kesin neden yoktur ancak en büyük bilinen etmen, hamilelik yaşının 35 üstü olmasıdır. Bunun yanında net olmamakla birlikte anne ve babada bir hastalığın bulunması da down sendromu nedenleri arasında düşünülmektedir. Ülke, milliyet, sosyoekonomik statü farkı yoktur. Ortalama her 800 doğumda bir görülür. Down sendromunun standart trizomi21, translokasyon ve mozaik olmak üzere üç tipi vardır. Tüm dünyada 6 milyon, ülkemizde yaklaşık 100 bin civarında down sendromlu birey yaşamaktadır.” dedi.

DOWN SENDROMLULARIN ÖZELLİKLERİ

Down sendromluların başta fiziki olmak üzere birçok yönden özelliklerinin farklı olduğunu belirten Çakır, “Doğumdan sonraki muayenede, yaşıtlarına göre fiziksel farklılıklar olur. Bunlar burun kökü basıklığı, küçük burun, göz katlantısı, kas kuvveti zayıflığı, elde tek düz çizgi, ayakta ayrık baş parmak, ense kalınlığı, büyük dil, göbek fıtığı, endokrin, bağırsak sorunları, kardiyak, bağışıklık sisteminde zayıflık, göz (katarakt), işitme problemleri, hafif ya da orta seviyede zihinsel ve fiziksel gelişim geriliği ile ilgili problemler beklenmektedir.” diye konuştu.

'ÖZEL BİR EĞİTİMLE TOPLUMDA BAŞARILI OLABİLİRLER'

Çakır, iyi bir tıbbi destek ve doğru seviyedeki bir eğitimle down sendromluların arkadaş edinebileceği, okula gidebileceği, iş edinebileceği, kendi hayatları ve gelecekleri için karar verebileceğini söyledi. Çakır, şunları kaydetti: “Bu bireyler, topluma göre daha geç öğrenen bireylerdir ama uygun eğitim programları ile okuyamaz bile denilen bu bireyler artık lise, hattâ üniversite bitirebilmekte, ikinci bir dil öğrenebilmekte, çalışabilmekte, dans edebilmekte, resim yapabilmekte, müzik enstrümanı çalabilmekte, şarkı söyleyebilmekte, bağımsız veya yarı bağımsız hayatlar sürebilmektedirler. Down sendromlu bebekler de her şeyden önce bir bebektir. Beslenme, temizlenme, sevilme ihtiyacı duyan, acıkınca, sıkılınca ağlayan, kızan, küsen, gülen, geceleri uyutmayan bebeklerdir. Down sendromlu gençler de cinsel kimlikleri bulunan, ergenlik bunalımı yaşayan, âşık olan, kalbi kırılan, kardeşi ile kavga eden, kapıları vurup bangır bangır müzik dinleyen, gülen, dans eden gençlerdir. Bizler gibi onlar da tüm duyguları yaşarlar. Şu an beklenen ömür 60-65 iken birçok down sendromlu, daha da uzun yıllar yaşamaktadır.”