Bölge ve kültürel değerlere göre sayısı çok değişkenlikler arz edebilir. Kimisinde sadece anne baba ve çocuk varken, diğerlerinde, dede- nine, amcalar- dayılar, teyze halalar bir arada bulunabilirler. Kendi içyapısına göre, şekillendirmelere sahiptir bu küçük ya da büyük yapı. Bu yapının her ailede farklı şekillerde oluştuğu muhakkaktır. Bundan dolayıdır ki; bir aileye huzur ve mutluluk veren bazı temel değerler başka bir aile için büyük yıkımlara sebep olabilir. Bundan dolayıdır ki ailenin ayakta kalması için bir tek model yoktur, belki de aile sayısı kadar model ve metotlar sıralanabilir. Bunların yanında genel geçer olan bazı değerlerle ayakta kalır aile denilen mefhum. Burada değerleri sıralamaya gerek duymadan bir anlayıştan bahsetmek istiyorum. Aile ile ilgili araştırmalar yapan ve eserler veren bir aile uzmanı şöyle bir ifade kullanmıştı: “Bir ailede bulunan fertlerden; güçlü olanla, güçsüz olanlar arasındaki mücadele ve kavganın galibi yoktur.” Kim nasıl düşünürse düşünsün. Ülkemizde yaşayan tüm halkımız büyük bir ailedir. Her bölgeye göre değişen, farklı bir kültür mozaiğimiz mevcuttur. Bu kültür zenginliğimizi, hiç kimsenin yok saymaya, hele hele değiştirmeye ve bozmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Bu coğrafyanın içinde bulunan farklılığı, zenginlik olarak görmek her keslerin faydasına olacak gerçeklik iken, bunu ayrılığın ve kavganın sebebi olarak görmek, kimlerin ekmeğine yağ sürecektir acaba? Bu coğrafya, farklılıklarıyla beraber yaklaşık yetmiş küsur milyon insanı, kendi bağrında, yaşamasına imkân tanıyan, iklimi, yer altı, yer üstü kaynakları ile tüm dünya coğrafyası içinde bulunmaz bölgelerden biridir. Aşikar olarak görünüyor ki; bu bölgeye ve diğer İslam coğrafyasına saldıran güçlerin, öncelikle sahip olduğumuz maddi değerlere olan aşkını anlamayan kimseler kalmadı. Bu coğrafyanın içinde yaşayanlarının huzurunu kimsenin bozmaya gücü ve takati yetmemelidir. Ama ne yazık ki; başkalarını bir başkasına benzetebilme teraneleriyle, başkalarına hayat hakkı tanımayan aile fertleri, diğerlerini baskı altına alarak, zulüm ve baskıya maruz bırakarak ya da yok ederek mutlu olacağını düşünüyorsa, çok yanılacak, hüsrana uğrayacaktır. Yaklaşık 25 yıldan bu yana devam eden bu savaşta; Anadolu insanının kaybı, kesin bilinmemekle beraber kırk bin kişi olduğu söyleniyor. Ama henüz galip gelen yok. Tam aksine sürekli değer kaybediyoruz. Bizler strateji uzmanı değiliz. Savaş tekniği ve mantığını, uzaktan yakından bilmeyiz. Çeyrek asırdır bu savaşın içinde yaşıyoruz. Bu savaş başladığında doğan çocuklarımız, büyüdüler, meslek sahibi olup, evlenerek çocuk sahibi oldular birçoğu. Ama hala bu savaş bitmedi. Bu savaş için harcanan maddi değerin maliyetinin, yüz milyarlarla ifade edilmesi, insanın beynini çatlatıyor. Kimler faydalanıyor, kimlerin işine yarıyor bu kargaşa Allah aşkına. Bu kavga, benim işime yarıyor, diyebilecek insanın bu aileden olması mümkün mü? Bu kavgada, galip geleceğini düşünenler, kime karşı galip gelmiş olacaklar acaba? Anadolu ailesi içindeki sorunların çözümü için, dışarıdan ithal edilecek bilgi ve birikimler bizlere uygun gelmeyecek çözümlerdir. Bu coğrafyanın sorunlarını çözecek olan değer, bu toplumun İslami değerlerinden başka bir değer olması da mümkün değildir. Mecburen başta kullandığım cümleyi bir kez daha tekrar etmek istiyorum. “Bir ailede bulunan fertlerden; güçlü olanla, güçsüz olanlar arasındaki mücadele ve kavganın galibi yoktur.” Ve yine her yazımın sonuna eklemek zorunda kullandığım ve dilimde dua haline getirdiğim klasik sözümü bir kez daha yineliyorum: “İçimizdeki ahmaklardan dolayı bizi helak etme Allah' ım.”