Dünya her zaman olduğu gibi yeni bir nesille sakinlerini değiştiriyor.

Eskiler yenileri, yeniler eskileri anlamazken herkes bunun ilk kez yaşandığını zannediyor. 

Tüm zamanların en uysal nesli 1960 ile 80 yılları arasında doğanlar dengeyi kurmaya çalışırken; 

daha yaşlılar hala kendi fikirlerinin doğruluğunu karşılarındakilere dikte etmekle meşgul, 

daha gençlerse diğerlerinin kabullenmek istemediği, aslında her insanın istemesi gereken bir talebi, hiç bir sebebe takılmadan  "hayatımı yaşamak istiyorum" diye dile getiriyorlar. 

Gençlerin hayatını yaşamak istemesi daha yaşlıları nedense kızdırıyor. Aslında kızmalarının sebebi de anlaşılabilir. Çünkü onlar hayatlarını yaşayamadılar. 

Savaşlar, ekonomik zorluklar, sosyal ve siyasi buhranlar hayatlarından daha önemli öncelikler onlara dayattı. 

Her iki nesli anlayan ve değişimin hızlandığı dönemde yetişen, olaylara her iki jenerasyonun retoriğiyle yaklaşabilen orta yaş grubunu şu an dinleyen yok. 

Gençlere güvenmek ve onlara hakettiği hayatı hazırlamak için çalışmakta yine bu sınıfın görevi. 

Şu an görünen zaten yaşlıların verdiği sorumlulukları taşırken bir de gelecek nesillerin kaygısını üstlenen bir  neslin yaşanmış bir hayatı olmayacak gibi. 

Gençler mi? 

Onların istekleri umarım gerçekleşir. 

O zaman dünya, bahşedilen tek hayatı istediği gibi yaşamayı başaran bir nesle ev sahipliği yapmanın mutluluğunu yaşayacak.

Dünya her zaman ki kuşak çatışmalarını yaşarken, sizce en kara kuşak kim?