2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülen yazar Orhan Pamuk 'Kafamda Bir Tuhaflık' adlı yeni kitabıyla ilgili konuştu. Romanlardaki karakterlerin abartılı olduğunu belirten Pamuk, "Karakter dediğimiz şey, okuyucuyu romana bağlayan şeydir. Ama gerçekten romanlarda anlatılan karakter ne kadar bizlerde var, normal insanlarda var, hayatta var. Karakter biraz abartıdır. İnsanlar, her yerde yapımız böyle, 15 ile 30 yaş arasında bir mücadele veriyoruz, toplumda bir yere geliyoruz, biraz da yoruluyoruz. O yere gelince otoriter oluyoruz, yeni değişim istemiyoruz. Artık 'edebiyat böyle olur, karakter böyle olur’ diyoruz ve yenilere gücümüz de yetmiyor. Bunlarla boğuşamıyoruz, bizi silip götüreceklerini düşünüyoruz." dedi.

Nilüfer Belediyesi'nin ev sahipliğinde Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde düzenlenen söyleşide konuşan Orhan Pamuk, şunları kaydetti: "İstiyorum istiyorum bitmiyor, yaşadığın şey sabır değil, çalıyorsun, yazıyorsun memnun kalmıyorsun veya kitap uzun oluyor. 'Kafamdaki Tuhaflık' 6 yılımı aldı. Önceki kitapla bu kitap arasının arasına 6 yıl girdi. Bu arada 'Masumiyet Müzesi'ni yaptım. Harvard Üniversitesi’ndeki 'Saf ve Düşünceli Romancı' adlı kitabımı yazdım. Sonra, bir sürü makale yazdım. 'Manzaradan Parça' adlı kitabımın yarısını da yazdım, yani 6 yılda yalnızca bu romanı yazmadım. Ama roman yazarken defterler tutarım. İlk defterim 'Masumiyet Müzesi'ni Mayıs 2008’de bitirdim. Romanıma, 2008’de defterime yazmışım. Kitabı yazmam 6 yıl sürdü ama bunun 2,5 yılında başka şeyler de yaptım. 6 yıl önce düşünmeye başladım aslında, üç buçuk yılda başka işim olmasaydı yazardım. Yeni romanıma başlamak üzereyim. Resim üzerine yazıyorum. Başka şeylerle meşgul olduğum için romanı yazmam uzun sürdü."

"BİR YERLERE GELİNCE OTORİTER OLUYORUZ"

Kahramanların kişilikleri hakkında romana başlarken, yazdıkça geliştirdiğini anlatan Pamuk, "Benim için karakter bir hayal gücümüzle bulduğumuz bir şeydir. 'Saf ve Düşünceli Romancı' adlı kitabımda anlattığım gibi karakter dediğimiz şeyin aslında edebiyatın abarttığı şey olduğunu düşünürüm. Karakterleri hayatta tanıdığımız kişilerle kıyaslarız. 'Saf ve Düşünceli Romancı' adlı kitabımda karşı çıktığım ama çekine çekine dillendirdiğim kuramım, karakter biraz batı medeniyetinin bir buluşudur ve abartmasıdır. Aslında roman kişilikleri gibi karakteri yoktur. Evet, romancının temel işlerinden biri psikolojiktir. Karakter dediğimiz şey, okuyucuyu romana bağlayan şeydir. Ama gerçekten romanlarda anlatılan karakter ne kadar bizlerde var, normal insanlarda var, hayatta var. Karakter biraz abartıdır. İnsanlar her yerde yapımız böyle, 15 ile 30 yaş arasında bir mücadele veriyoruz, toplumda bir yere geliyoruz, biraz da yoruluyoruz. O yere gelince otoriter oluyoruz, yeni değişim istemiyoruz. Artık, 'edebiyat böle olur, karakter böyle olur' diyoruz ve yenilere gücümüz de yetmiyor. Bunlarla boğuşamıyoruz, bizi silip götüreceklerini düşünüyoruz." diye konuştu.