Bilmem hiç şiir yazmayı denediniz mi? Hakiki manada şiiri anlamak için mutfakta biraz eğitim almak lazım, bıçağı eline alıp sebzeyi soymak, malzemelere dokunup hissetmek, alınan lezzeti daha anlamlı kılar. Şiirler üstünde çok düşünülerek, ayıklanarak, yunup damıtılarak insanlara sunuldu mu tadına doyum olmaz, hele usta kalemlerden çıktı mı içtikçe içesiniz, anladıkça daha da anlayasınız gelir. Bazen saatlerce anlatamadığınız duygu ve düşüncenizi bir dörtlük, bir iki mısra halleder yerinize”¦ Şiirlerle anlatasım geldi, insanı ülkeyi, daldan dala konup mısraları serpmeyi sağa, sola”¦ Söz söylenmeli ama hakikat olmalı, Akif'in dediği gibi: “Hayır,hayâl ile yoktur benim alış verişim İnan ki:her ne demişsem görüp de söylemişim Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek: Sözüm odun gibi olsun,hakikat olsun tek.” Bazı sözler canımızı sıksa da odun gibi sert gelse de hakikatse ders almak, kıssadan hisse çıkarmak gerekir.Yalakalık yapıp gavur parasıyla beş kuruş etmeyenlerin zağarlığını yapıp onları menfaat uğruna alkışlamak , köleliğini köpekliğini yapmak, kula kulluk etmek, makama, sıfata, paraya tamah etmek, kaliteden yoksun ayarıyla oynanmışların şiarıdır. “Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam Hele hak namına ölsem, haksızlığa tapamam. “diyen merhum Akif, yalakalığın hiç de güzel bir haslet olmadığını gündüz gibi kör gözlere sokuyor. İşlediği günahlardan tövbe eden Cahit Sıtkı, aklı başına geç geldiğini söylüyor ve saz arkadaşlarından cümbüşe niye gelmediğini, gelecek kaygısını, ölümün ayak seslerini, pişmanlıklarını o yolun yolcularına erkenden hatırlatıyor, ne güzel anlatıyor: Paydos Paydos bundan böyle çılgınlıklara! Sert konuşmaya başladı aynalar, Yetişir koştum aşkın peşi sıra; Bitirdi beni bu içki, bu kumar. Ne saklayayım gaflet ettiğimi, Elimle batırmışım gençliğimi; Binip gideceğim en güzel gemi! Aldığını geri vermez dalgalar. Meyhaneler, sabahçı kahveleri, Cümle eş dost, şair, ressam, serseri, Artık cümbüşte yoksam geceleri Sanmayın tarafımdan hıyanet var. Yaş ilerliyor... Artık geçti bizden; Kişi ev bark edinmeli vakitken. Gün gelince biz değil miyiz ölen? Cenazemiz yerde kalmasın dostlar! Ömrüm boyunca içkinin, kumarın, alemlerin arasında boğuşmaktan en değerli zamanımı, gençliğimi heba ettim, ev bark da edinemedim, mutlu bir yuva da kuramadım, yarın ölsem cenazem sokak ortasında kalır, cenazemi kaldıracak kadar dahi bir evlat yetiştiremedim, yatırımı yanlış yere yaptım, diyor”¦ İnsanı gerçekten bir muhasebeye çekerek, nelere yatırım yaptığını sorgulayan, düşündüren harika bir eser”¦ Necip Fazıl da birinci döneminde yaptığı yanlışlardan tövbe ederek dönmüş ve kendi içinde bulunduğu durumu: “Tam otuz yıldır saatim işlemiş ben durmuşum; Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum...” diyerek özetlemiştir. Gökyüzünden kastı, her şeyi yaratan yüce varlığın isim ve sıfatlarının mücessem hali olan yeryüzünde, asıl mal sahibini tanımadan geçen o yılların serencamını özetler gibi”¦ Irkçılık belasının insanları nasıl parçalayıp böldüğünü, onlara zarar verip aralarındaki birliğin manevi gücünü yok edip dağılmalarına neden olduğunu, insanların bu numaraları artık yutmamasının gerektiğini yüzyıllarca önceden insanlığa haykıran Mevlana olayın iç yüzünü nasıl da apaçık ortaya koyuyor ve insanlara bu çukura düşmeyin diye nasıl haykırıyor: Bir çeşmeden su almışız Kırk ayrı testiye koymuşuz Büyük testi ,küçük testi, kulplu testi, kulpsuz testi Bütün testileri kır hele Birer birer kır Karışsın sular sulara”¦ Şimdi ayır bakalım Hangi su hangi, testinin suyu? Tüm insanların Allah tarafından yaratıldığı, bizlerin belli bir ırktan olmak için herhangi bir çaba sarf etmediğimiz, siyah- beyaz, Türk- Kürt gibi sıfatların sadece sıfat boyutunda temsili birer makyaj, kılıf olduğu aslında özümüzün bir, yapımızın sistemimizin bir olduğunu anlatan, ayırıcıların, parçalayıcıların zihninde testileri kırar gibi kafalarına vuruyor. Kabukçulara, etiketçilere yol yakınken kafalarınıza sıvadığınız ağırlıklardan kurtulun, yaşamın asıl gayesine kendinizi teslim edin, diyor. Necip Fazıl insanların adaletli olmasına vurgu yaparken, eşitlik ve taksimin yerinde yapılmasına işaret ederken günümüz hadiselerine de ışık tutuyor: Allah'ın bir pulunu bekleye dursun on kul, Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul, Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa, Yaşasın kefenimin kefili kara borsa... Günümüz insanlarının bir kısmı çöplük karıştırırken, ağaç köklerini kemirirken, bir kısmının ucundan yenmiş et tabaklarını çöpe sıyırıp döktüğü bir zamanda çok anlamlı olan bu taksim, tüm insanlara vicdani adalet terazisini hatırlatır gibi”¦ Can Yücel de ince ayarın derinliklerinden hayatı ve yaşamı sıyırıp insanlara üzülmeden sevmenin sırlarını ” Bağlanmayacaksın öyle körü körüne” diyerek yaşama, dünyaya seviyeli bir duruştan bakar. Yunus Emre kısaca hayatı özetlemiş ve hiç akıllardan çıkarılmaması gereken bu öğüdü şu dörtlüklerle ölümsüzleştirmiştir: Mal sahibi, mülk sahibi Hani bunun ilk sahibi? Mal da yalan, mülk de yalan, Var biraz da sen oyalan”¦ İYİ OYALANMALAR”¦