Geçen haftaki yazımın en sonunda belirttiğim üzere, bu yazımızda “Platon ve Devlet Felsefesi” üzerinde duracağız, inşallah.
Önce, Platon kimdir? Platon necidir? Platon hangi fikir ve düşünceleri savunmuştur? Bunun üzerinde duralım.
Platon, Aristo’nun hocası, Sokrates’in de talebesidir. Yunanlı bir filozoftur. Milattan önce yaşamıştır. Bize yabancı bir Filozof değildir. Adeta bizden biridir. Bu nedenle Ülkemizde de Eflatun diye bilinir.
İslam Dünyası ve İslam Bilginleri üzerinde etkisi olmuştur. Mesela, Farabi kendisine muallim ve rehber olarak Platon’u seçmiştir. Farabi’nin “Medine’tül Fazıla” adlı kitabındaki görüş ve düşünceler Platon’un “Devlet” adlı kitabındaki görüşlerin bir yansıması ve bir şerhi gibidir. Hatta isimleri dahi aynıdır. Platon kitabına “İdeal Devlet” diye bir isim belirlemişken, Farabi kitabının ismini Medine’tül Fazıla’dır. Medine’tül Fazıla demek Erdemli Devlet, Erdemli Şehir demektir.
Platon, ruhun ölümsüzlüğüne inanmış ve bedeni hazlardan çok ruhun tatmin edilmesini savunmuştur. Bunun için de bilgiye ağırlık vermiştir. Nasıl ki, beden maddi gıdalar ile doyar, ruh da manevi gıdalar ile doyar. Manevi gıdalar ilim ve irfandır.
Platon, matematik, tıp gibi ilimlerle uğraşsa da, asıl ününü “Devlet” adlı kitabından ve İdeal Devlet’in nasıl olması gerektiğine dair görüşlerinden almıştır. Zaten biz de bu yazıda bu kitaptan yararlanarak “Platon’a Göre Siyaset ve Devlet” hakkında birkaç kelam eyleyeceğiz.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, Platon’un fikir ve düşüncelerinde yöneticiler, yani Devlet Adamları çok büyük önem taşır. Siz bunlara siyasetçiler de diyebilirsiniz. “Ya filozoflar kral, ya da krallar filozof olsun” diyerek, siyasetçi ve Devlet adamlarını işaret ederek, Devleti yönetenlerin filozof niteliğinde olmaları gerektiğini ifade etmiştir.
Platon, Devleti aynı bir insana benzetir. Devleti ve toplumu, sanki bir insanın ruhu ve bedeni gibi kısımlara ayırır. İnsan ruhundaki arzular, esnaf, sanatkarlar ve işçileri, öfke, asker ve tüm güvenlik görevlilerini, akıl da yönetici kesimine uygun görülür. İnsan bedenindeki ayaklar, esnaf, sanatkarlar ve işçileri, gövde asker ve tüm güvenlik görevlilerini, baş da yönetici kesimine benzetilir. Platon Devlet ve toplumu insan ile kıyasladıktan ve böyle temsili bir benzetme yaptıktan sonra, der ki; “esnaf, sanatkar ve işçiler çalışkan olsun, asker ve tüm güvenlik görevlileri cesur olsun ve yöneticiler de erdemli ve ahlaklı olsun.” Toplumdaki her katman için böyle değerlendirmelerde bulunan Platon, bunların hepsi için, işlerini ve görevlerini yaparlarken doğruluktan ve adaletten şaşmasınlar diye de öğüt verir.
Bir toplumda esnaf, sanatkar ve işçi üretken ve çalışkan olmakla, asker korkusuz ve cesur olmakla ve yönetici de ahlaklı ve erdemli olmakla, bulunduğu katmanın ve görevin hakkını verebilir.
Buraya kadar anlatılanlardan anlaşıldığı üzere, Platon, yöneticilerde ahlak ve erdemli olmaya önem veriyor. “Mutlaka ahlaklı ve erdemli olsunlar ve işlerini doğrulukla, dürüstlükle yerine getirsinler” diyerek onlara yol gösteriyor.
Yönetici kesiminin ve tüm Devlet adamlarının ahlak ve erdem sahibi olmaları, toplumda bir bütün olarak huzur ve güven sağlayacaktır. Çünkü toplumda başta olanlar, önde olanlar hep örnek alınırlar. İnsanlar baştakinde ne görürse onu benimser. Ecdadımız, bu nedenle, “balık baştan kokar,” “at sahibine göre kişner” demişlerdir.  Sadi Şirazi’nin Gülistan isimli eserinde şöyle bir veciz söz vardır: “Padişah halkın bağından bir elma yerse, 
onu gören adamları o ağacı kökünden söker götürürler.”
Bu iki atasözünden ve veciz sözden çıkan ana tema şudur ki, “yöneticiler örnek bir hayat sergilemeleridir.” Platon da zaten aynısını söylüyor. “Devleti, yöneticilerin iyi tavır ve davranışları ile ahlak ve erdemi ayakta tutar” diyor.
Platon’a Göre Siyaset ve Devlet başlıklı yazımızı şöyle sonlandıralım: Devlet, tüm toplumun ortak aklı ve ortak menfeatidir. Bu aklı ve menfeati ilelebet sürdürmek ancak ahlak ve adaletle olur. Devleti yönetenler de adil davranıp ahlaklı hareket ederlerse o Devlet ilelebet ayakta kalır.
Netice itibariyle, “Devlet yönetiminde ahlak ve adalet şarttır.” Bu şartı yerine getirmek Devleti yönetenlerin en önemli görevidir.