Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Abdullah Gül başkanlığında yeni bir parti kurulacağı iddialarının asılsız olduğunu söyledi. Arınç, “Biz belli bir dava için siyaset yaptık, günübirlik parti kuranlardan değiliz. Biz İdris Naim Şahin değiliz. Ne bileyim CHP’den ayrılıp da parti kuran bir hanımefendi değiliz, kendi kendine parti kurup da sonra ‘bende bu partiden ayrılıyorum’ diyen Kütahya milletvekili vardı, ismini bile unuttum, onlar gibi değiliz.” dedi.

Bülent Arınç Bursa'da gazetecilerle biraraya gelip gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Crown Plaza Otel'de düzenlenen toplantıda konuşan Arınç, Bursa basınıyla çok güzel günler geçirdiğini belirterek, “Bizleri de ısrarla kovaladınız, yazıların haberleriniz güzeldi. Bunlar için ben takdirlerimizi ifade ediyorum. Bizler eleştiriye açık insanlarız, eleştiri olmazsa olmazdır. Hem ifade özgürlüğü açısından hem de daha iyisine ulaşmak bakımından yanlışları, hataları görmek bakımından ve insanın kendisini sorgulaması bakımından da fevkalade önemlidir. Şimdilerde bazıları eleştiriye tahammül edemiyor ama eleştiri mutlaka olmalıdır.” diye konuştu.

"MECLİS VE SİYASETİN İTİBARI ŞU SIRALAR DÜŞTÜ"

Kendisinin bu seçim döneminde daha çok Doğu ve Güneydoğu ile Avrupa’da çalışma yapacağını dile getiren Arınç, ‘Bundan sonra aktif siyasete devam edecek misiniz?’ sorusuna ise şöyle cevap verdi: “Siyasetten kopmamız, tamamen izole edilmemiz mümkün değil, siyaset önemlidir. Siyaset Türkiye için olmazsa olmazdır. Bizim dönemimizde mecliste, siyasette itibarına kavuşma noktasındaydı sonra yine yukarılarda durdu, şu aralar biraz düştüğünü tahmin ediyorum ve zannediyorum. Siyasetten uzak kalamayız bu bizim için su kadar, yemek kadar bir ihtiyaçtır ama inşallah bunu parlamento dışında mümkün olabildiğince götürmeye deva edeceğim.”

Bursa ile ilişkilerinin de güçlü bir şekilde devam edeceğini anlatan Arınç, “Ama Bursa’nın siyasetine de doğrudan müdahale etmek gibi bir durumda da olmam. Ben edepli bir adamım, tribüne çıkmışken sahadaki futbolcuya talimat verecek halimde yok. Onları zevkle izlerim, takip ederim bana bir şey sorarlarsa cevabını veririm veya her hangi bir şekilde katkımı isterlerse, uygun görürsem tabi, hemen şimdiden atlamayım üstüne kafama da yatarsa tamam ben bu işte varım diyebilirim.” şeklinde konuştu.

ABDULLAH GÜL’ÜN SÖZLERİNE SAYGILIYIM

Abdullah Gül’ün ‘Seçimden muhalefet partileri güçlenerek çıkacak’ şeklinde ki sözlerinin hatırlatılması üzerine ise Arınç, “Sayın Cumhurbaşkanımızın sözlerine, düşüncelerine elbette büyük saygı duyuyorum. Söylediği cümle şuydu; birinci cümle doğru, ‘bu seçimlerden muhalefet biraz daha güçlenerek çıkacak’ ama hükümette tek başına görevine devam edecek’ şeklindeydi. Bu düşünceleri yorumlamak bize düşmez, Abdullah Gül, 7 yıl Cumhurbaşkanlığımızı yapan, Başbakanlığımızı yapan, Türkiye’nin, dünyanın siyasetini çok iyi bilen bir insandır. Bu düşüncelerine çok büyük saygı duyuyorum.” dedi.

BEN İDRİS NAİM DEĞİLİM PARTİ KURAYIM

Bülent Arınç, ‘2019 tarihinde Abdullah Gül başkanlığında yeni bir siyasi hareketin başlayacağı konuşuluyor, siz de Gül’e yakınlığınızdan dolayı bu oluşumda bulunacak mısınız?’ şeklindeki bir soruya karşılık şu cevabı verdi: “İnternette dolaşırsanız bu saçmalıklara çok yerde rastlarsınız ama gerçek hayatta bunların bizim için kullanılması mümkün değildir. Biz belli bir dava için siyaset yaptık, günübirlik parti kuranlardan değiliz. Biz AK Partiyi kurduk AK Parti bizim her şeyimiz. Davamız ortak, inancımız ortak, geleceğimiz ortak, neden çünkü Türkiye için yapılması gereken her şeyi biz AK Parti'de yapacağız. Benim aktif siyasetten çekilmem, sayın Cumhurbaşkanının aktif siyasetten çekilmesi kimsenin aklına da gelmemiştir, bazı cingözler hariç. Bunlar ayrılır başka bir parti kurarlar. Biz İdris Naim Şahin değiliz. Ne bileyim CHP’den ayrılıp da parti karan bir hanımefendi değiliz, kendi kendine parti kurup ta sonra ‘bende bu partiden ayrılıyorum’ diyen Kütahya milletvekili vardı, ismini bile unuttum, onlar gibi değiliz. Biz partimizi kurduk, o da Adalet ve Kalkınma Partisi'dir. Allah ömür verdikçe onun başarısı için çalışacağız, eleştirmemiz gerekirse de AK Parti'yi eleştireceğiz. Çalışmamız gereken yerde çalışacağız, her şeyimizi onun içinde görüyoruz. Türkiye’yi siyasi partiler mezarlığına dönmesine izin vermeyeceğiz. İçimiz kan ağlasa bile biz AK Parti için varız, başka bir şey için varız. Yalnız bu konuyu da sık sık sorup da sabrımızı da taşırmasınlar. Biz Hz. Eyyüp Aleyhisselam gibi de sabırlı insanlar da değiliz. On defa sorulursa bu on birincisinde de başka türlü cevap veririz.”

"HAKİKATİ SÖYLEYEN HİÇ KORKMASIN"

Bülent Arınç, yaptığı özeleştiriler konusunda ise şunları söyledi: “Özeleştiriyi biz kendi içimizde de yapıyoruz, bazen de dışarıda yapma ihtiyacı duyabiliriz. Bunun AK Parti'ye bir zararı olmaz. Açık ve şeffaf olmamız lazım. Hükümetimin itham edildiği bir yerde ben susamam. Neden, çünkü ben bu hükümetin sözcüsüyüm bir, hükümetimizin izzetini korumak mecburiyetindeyim. ‘E sus be kardeşim’, susamam başkası susarsa da banane, susan çok adam var. Ben söylerim ama sonu iyi olmaz, sonu çok iyi olur niye iyi olmayacaktır. Hakikatı söyleyen hiç korkmasın. Efendim eleştirilerinizi içeride yapsaydın da dışarda yapmasaydınız, dışarıda yaptığımızın yüz mislisini içerde yapıyoruz ne olacak.”

HDP BARAJI GEÇEMEZ

Bülent Arınç, ‘HDP barajı aşar mı?’ sorusu karşısında ise HDP’nin tek başına seçimlere parti olarak girmesinin sebebinin CHP olduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Bu seçimde yüzde 10’luk baraj olmasına rağmen ve kalkmayacağının anlaşılmasına rağmen seçime parti olarak katılıyorlar. Öncelikle ‘acaba’ denildi, sonraları Öcalan’dan da onay çıktı ve HDP’nin seçime parti olarak katılmasına karar verdiler. Bence buna karar verilmesinin sorumlusu CHP’dir. Hepiniz hayret edeceksiniz bu benim kendi yorumumdur. Çünkü HDP’yi yüzde 10’luk baraja rağmen parti olarak seçime götüren tek unsur geçtiğimiz yıl yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Demirtaş’ın yüzde 9 oy almasıdır. Demirtaş’ı bir HDP Cumhurbaşkanı adayı olarak piyasaya sürülmesine yol açan sebeplerin en başında Ekmelettin İhsanoğlu üzerinde CHP’nin aday göstermesidir.”

Ekmelettin İhsanoğlu’nun CHP’ye hiç yakışmadığını anlatan Arınç, şöyle devam etti: “Şimdi geldiğimiz nokta nedir, MHP kendisini milletvekili adayı yaptı yani taş yerine oturdu. MHP’ye yakışır. Biraz zorlanmış o işareti yapmakta ama artık ona da alışacaktır. Güzel insandır, kötülüğünü söyleyemem ama Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına aday olarak çıkması hayatını en büyük hatasıdır. Bir siyasi hatadır. İkincisi de insani ilişkiler açısından da çok büyük bir hatadır. Çünkü kendisinin İslam Konferansı Genel Sekreteri olmasında ve uzatılmasına sayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı, sayın Tayyip Erdoğan’ın da özel ricaları vardır ki ben şahidim.”

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’nin İhsanoğlu’nu aday göstermesi ile tabanından tepki aldığını anlatan Bülent Arınç, şunları kaydetti: “CHP’den en az üç puan Demirtaş’a gitti. Bunun bir puanı veya yarım puanı da marjinal unsurlardır. Diğerleri bir suru unsur var. Sayıları da fazla, nerdeyse Femen grubu Türkiye’de olsa onlarda Demirtaş’a oy verecek, o noktaya geldi. Şimdi yüzde 9’ı alınca iştah kabardı. İyi ama söylüyoruz kendilerine; ‘bak bunlar üç puan CHP’den geldi, yarın bunlar CHP’ye dönerse sen yine 6’sın 7’sin en fazla. Dönmez dedi, neden, çünkü Kılıçdaroğlu’nun siyasetinden kimse memnun değil. Yüzde 10’luk barajı CHP’den ve diğer unsurlardan gelecek oylara bağladılar. Gerçekten de ağzı iyi laf yapan, genç bir siyasetçi, polemik konusunda da başarılı Kılıçdaroğlu’ndan şimdi on puan daha yukarıda görünüyor siyasi lider olarak. Ben şu an itibariyle dün yine yaptığımız toplantıda son rakamlar konuşuldu, yüzde 10’luk barajın bir puan veya bir buçuk puan altındalar. Yani yüzde 10’luk barajı aşmaları şu anda görünmüyor.”

HDP’nin şu anda bir makyaj içinde olduğunu savunan Bülent Arınç, sözlerini şöyle tamamladı: “Biz hepinizi temsil edeceğiz diyorlar. Bir makyaj içindeler. Ama bir yağmurun yağması ile bozuluyor. Ağrı’da yaşanan olaylar bunlardan bir tanesidir. Size iki örnek vereyim, ne kadar ballandırırsa ballandırsın HDP, ne kadar yumuşak görünürse görünsün HDP, iki olay bir ipucudur. Savcımız Mehmet Selim Kiraz’ı masasında odasını basarak katlettiler, öldürdüler, kafasına kurşun sıktılar, Allah rahmet eylesin. Şimdi HDP’nin üzüntü mesajına bakın; ‘Hayatını kaybeden savcıya ve içerideki iki kişinin ailelerine başsağlığı diliyoruz.’ Öldürülen savcıdır, onları öldürenlerde daha sonra polis kurşunu ile öldürülmüşlerdir. Savcı ile onu katleden iki tane teröristi birbirinden ayırt etmiyor. Hayatını kaybeden savcı ve iki kişiye taziyelerimizi iletiriz, ailelerine başsağlığı dileriz diyor. Bu ne kadar çirkin bir dildir, ne kadar kötü bir dildir. İkincisi sözde Ermeni soykırımı meselesinde takındıkları tavra bakın. Bu yeni bir tavır değil, Sabahat Tuncel bir sene önce ‘soykırım tanınsın’ diye meclise kanun teklifi verdi.”