Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi ile ilgili 2013 yılında yabancı yargı mensuplarına hitaben yaptığı bir konuşmada, "Ülkem adına iftiharla ifade etmeliyim ki şu anda özgürlükleri daraltan, siyasete sınır çizen, birey karşısında devleti koruyan bir Anayasa Mahkemesi değil, özgürlükleri, demokrasiyi, milli egemenliği güçlü şekilde muhafaza eden bir Anayasa Mahkemesi var." demişti.

Özellikle iktidar partisi milletvekillerinin hedefi haline gelen Anayasa Mahkemesi ile ilgili 26 Nisan 2013 tarihinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Asya Anayasa Mahkemeleri ve Muadil Kurumlar Birliği hazırlık toplantısı dolayısıyla Türkiye'de bulunan kurul üyeleri ile Anayasa Mahkemesi üyelerine verdiği yemekte Anayasa Mahkemesi ile ilgili bir konuşma yapmıştı.

Erdoğan, yemek öncesi yaptığı konuşmasında, Türkiye'nin 10 yılı aşkın süredir her alanda çok büyük reformlar gerçekleştirdiğini, hukuk alanında da önemli mesafeler alındığını anlatarak, şöyle konuşmuştu: "Bütün bu süreç, tasarladığımız ya da uygulamaya başladığımız her reform, çok çeşitli boyutlarda ve çeşitli şekillerde itirazlarla karşılaştı. Her reform girişimimizde Türkiye'nin buna hazır olmadığı, Türkiye'nin bunu kaldıramayacağı hatta ülkenin çok ciddi risklerle karşılaşacağı yönünde yorumlar yapıldı.

Yapılan her reform kaygıların tam tersine Türkiye'yi daha da güçlendirmiş, değişim süreçlerini hızlandırmış, başka reformlara zemin hazırlamıştır. Yapılan her reformla birlikte değişime karşı çok güçlü direnç sergileyen statüko biraz daha zayıflamıştır. Statüko zayıfladıkça siyaset, ekonomi, dış politika, hukuk ve demokrasi güç kazanmıştır."

Erdoğan, hukukun bireyin hak ve özgürlüklerini korumak için var olduğunu belirterek, "Bireyi değil, vatandaşı değil, devleti öne çıkaran, devleti bireye karşı imtiyazlı konuma yükselten bir hukuk ne ekonomiye ne demokrasiye ne de milli egemenliğe sağlıkla bir zemin teşkil edemez. Oysa bireyin hak ve özgürlüklerini koruyan bir hukuk sistemi, demokrasiyi ve milli egemenliği olduğu kadar ekonomiyi de güçlendirir." diye konuşmuştu.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürmüştü: "Geride bıraktığımız 10 yıl içinde devlete ve hukuka ilişkin yanlış algıları ortadan kaldıracak çok önemli adımlar attık. Türkiye'de müdahaleler yoluyla bürokrasi siyasetin, yargı yasamanın, devlet bireyin önündeyken bugün tüm erkler kendi yetki alanları dahilinde uyum içinde görevlerini yapar hale geldi. Müdahaleler yoluyla devlet ve güçlülerin hukuku oluşurken milli iradenin güç kazanmasıyla hukuk güç kazanmış, bireyin hak ve özgürlüklerini genişletmiştir.

12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleşen anayasa değişikliğiyle Anayasa Mahkemesinin de reform süreçlerine katkı sağlayan, hukuka ve demokrasiye güç katan bir yapıya kavuştu. Anayasa Mahkemesi, siyasete sınır çizen, siyasetin alanını daraltan bir anlayıştan sıyrılarak, siyasete yani milli egemenliğin tecellisine imkan tanıyan, siyaset ve hukuku karşılıklı olarak güçlendiren bir yapıya ulaştı. Ülkem adına iftiharla ifade etmeliyim ki şu anda özgürlükleri daraltan, siyasete sınır çizen, birey karşısında devleti koruyan bir Anayasa Mahkemesi değil, özgürlükleri, demokrasiyi, milli egemenliği güçlü şekilde muhafaza eden bir Anayasa Mahkemesi var."

Kendi milletinden, kendi halkından, kendi vatandaşlarından korkan, onları adeta düşman olarak ilan eden yönetimlerin kalıcı olmayacağını dile getiren Erdoğan, "Türkiye örneğinde olduğu gibi vatandaşına hak ve özgürlüklerini teslim eden, vatandaşını tehdit değil, varlık sebebi olarak gören devletlerin her alanda ilerledikleri ve ilerleyecekleri tecrübeyle sabit hale gelmiştir." demişti.

Ülkelerin en üst yargı kurumları olan anayasa mahkemelerinin hukukun üstünlüğünü savundukları kadar, bireyin hak ve özgürlüklerine de vurgu yapmalarının, Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgedeki değişimi hızlandırmalarının en büyük arzusu olduğunu da ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin bölgesindeki deneyimlerden azami ölçüde yararlandığını, kendi tecrübelerini de paylaşmaktan büyük memnuniyet duyacağını dile getirmişti.