Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mersin’in Tarsus ilçesinde 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ı öldürenlerin en ağır cezayı almaları konusunda elinden geleni yapacağını açıkladı. Özgecan’ın babasına ve annesine şükranlarını sunan Erdoğan, “Gerçekten bu vahşet karşısında her babanın, her annenin böyle bir vakur duruşu ortaya koyması mümkün değil. Adeta Mehmet Efendi, gerçekten Türkiye'ye değil tüm insanlığa bir ders verdi. Fakat o, o dersi verirken biz de Türkiye Cumhuriyet Devleti olarak, bugün de Adalet Bakanıyla görüşmem olacak. Sonuna kadar bu vahşilere almaları gereken en ağır cezayı almaları konusunda elimizden geleni sonuna kadar yapacağız.” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki İkinci Muhtarlar Toplantısı'na katıldı.
10 ilden gelen 382 muhtarla bir araya geldiklerini belirten Erdoğan, “Önümüzdeki hafta Çarşamba günü bir başka grup muhtarla hasbihal edeceğiz. Bu şekilde 50 bin muhtarımızın tamamını burada ağırlayarak kendileriyle muhabbet etmeyi planlıyoruz.” dedi.

Bu aralar, kendisinin başkanlık sistemi dediğini, onların ise diktatörlük dediğini belirten Erdoğan, “Düne kadar başkanlık sistemini savunanlar dahi ben bunu gündeme getirince 180 derece dönüp aksini söylemeye başladılar. Geçmişte tek parti döneminin milli şefine itaati vatandaşlık borcu olarak görenler şimdi kalkmış diktatörlükten bahsediyorlar. Bu nasıl bir diktatörlük ki bugün ülkemizde 87 parti var 7 Haziran seçimlerine bunlardan 31’i katılıyor bu nasıl diktatörlük. Diktatörlükte 37 parti seçime girebilir mi? Bu kadar parti olabilir mi? Bu ithamın bir türlü milletin yanında milletin safında yer almayı beceremeyenlerin sayıklamasından öte bir anlamı yoktur. Muhtardan diktatör olabilir mi? Muhtardan diktatör olabilir mi? Tevessül eden çıkarsa ilk seçimde köy halkından, mahalle halkından cevabını alır. Vatandaş onu alaşağı eder. Cumhurbaşkanından da devlet başkanında da böyle bir şey olmaz, olamaz.” diye konuştu.

MUHTARLARA İÇİŞLERİ BAKANLIĞI TARAFINDAN HAZIRLANAN BİR FORM DAĞITILACAK

Muhtarlara İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan bir form dağıtılacağını kaydeden Erdoğan, “Bu formları doldurmak suretiyle belediye başkanlığımız olsun ilgili bakanlığımız olsun bu konularda muhtarlıklarımıza gerekli desteği sağlamış olacaklar. Bu desteği sağlamayanları da ifşa ederiz, millet de bunları bilsin. Demokrasi halkın kontrolünün en direk değil, direkt olduğu sistemdir. Demokrasinin güzelliği de buradadır. At, sahibine göre kişner. Böyle bir atasözümüz var. Makamlar da onları kullananların becerisine, azmine çalışkanlığına göre hizmet verir. İster Cumhurbaşkanı olsun, ister başbakan, ister bakan, belediye başkanı, ister muhtar olsun. Herkes bu makamları gerçekten şanına yakışır şekilde kullanması lazım.” şeklinde konuştu.

2023 hedeflerinde aşılması gereken engeller bulunduğunu anlatan Erdoğan. “Bunlardan biri Çözüm Süreci. Milli birlik ve kardeşlik projesi böyle başladık demokratik açılım diye başladık, milli birlik kardeşlik dedik, şimdi de çözüm süreci diyoruz. Bu nedir, bu bizi birbirimize bağlayan en önemli bağ olacak. Biz kardeşiz be. Biz kardeşiz. Bu kardeşliğimizi çekemeyenler var, hazmedemeyenler var. Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abazhasıhya, Boşnağıyla, Arnavuduyla, Romanıyla biz kardeşiz be bunu çekemeyenler var. Nedir bu düşmanlık, nedir bu kin,nedir bu nefret. Bunu anlamakta zorlanıyoruz. Bunun bedelini de bu ülkeye 35 yıldır çok ağır ödettiler. çok ağır ödedik. 10 binlerce insanımızı yavrumuzu kaybettik. Milyarlarca dolar bu konuda paralar kaybettik. Bunlarla neler ihya olurdu, ne köprüler, ne yollar, ne okullar, ne hastaneler yapılırdı. Bunları böyle bir derdi var mı? yok. Teröristin böyle bir derdi olur mu yok. Hala şu veya bu şekilde konuşup duruyorlar. 78 milyonu bulan insanı ile 780 bin km kare vatan toprağı ile Türkiye'nin ortak hedefler, ortak idealler etrafında birliğini beraberliğini sağlamak kardeşliğini güçlendirmek zorundayız. Bunun en alt ve en dinamik ayağı siz muhtar kardeşlerimizsiniz. Ama korkmayacağız, yılmayacağız. Muhtar korktuğu gün ülke biter.”

'İÇ GÜVENLİKLE İLGİLİ YASANIN SÜRATLE ÇIKMASI, BUNUN UYGULAMAYA GİRMESİ GEREKİYOR'

“Burada huzurlarınızda küçük hesaplar peşinde koşanlara 3-5 sokak eylemi ile 3-5 molotofla ülkenin istikametini değiştirebileceğini sananlara seslenmek istiyorum. Başaramayacaksınız.” diyen Erdoğan, “Beyhude uğraşıyorsunuz. Bu tren artık bu raydan çıkmaz. Bu çomaklar bu tekeri yolundan alıkoyamaz. Geçti o alacakaranlık günleri, geçti o fetret devri. Kardeşlerim elinde molotof kokteyli ile demir bilye, sapanı ile yüzü zaten aydınlık olmasa niçin maske takıyorsun? Değil mi? Aydınlık değil karanlık onun için maske takıyor. Ve bunları savunanlar var bu ülkede. Onların önünde yürümeyi millete vadedenler var. Bende diyorum ki bu ülkede molotof kokteyli en ileri derecede bir suç aletidir. Buna karşı en büyük tedbir ne ise önleyici tedbir ne ise bunların alınması lazım. O molotof kokteylinin atılması neticesinde şehit olan Serap kızımızı biz bir kenara koyamayız. Bunun hesabını bunun bedelini kim verecek? Bana göre bu geç kalınmış bir adım. Şuanda iç güvenlikle ilgili yasanın süratle çıkması ve bir an önce bunun uygulamaya girmesi gerekiyor. İşlerince gelmeyince bağırıyor niye çünkü oradan nemalanıyorlar.” açıklamasında bulundu.

Mersin'de bir vahşet yaşandığını, yüreklere ateş düştüğünü, muhalefet partisinin başındaki zatın siyaset yapmak adına tutup meseleyi işsizliğe bağladığını anlatan Erdoğan şunları söyledi: “Yahu adam cani. Bu adamın inancıyla etnik kökeniyle, sosyal statüsüyle bir ilgisi yok, adam cani işte. İşsizlik caniliği temize çıkarır mı? E işi var, adam minibüs şoförü. İşsiz değil. Adam minibüsün başındayken, şoförlüğünü yaparken bu vahşeti bu alçaklığı orada uyguluyor ya. Bunun işsizlikle ne alakası var? Adam kalkıyor orada bile siyaset yapıyor. Kalkıyor bakıyorsunuz kendi mensupları dans ediyor. Dansla bunu kutlamaya kalkıyor. Ya böyle bir şey olabilir mi? Yandaş medyaları da hala onları savunuyor. Neymiş? Kadına tacizin yıl dönümüymüş, bu yıldönümü vesilesiyle bunları yapıyorlarmış. Geç o işi geç. Biz bu tür vahşetlerin olduğu günlerde, biz kendi medeniyetimizde, kendi inancımızda, kendi kültürümüzde kalkarız Fatihalarımızla, kalkarız bunlara rahmet dilemek suretiyle bu işi anarız yad ederiz. Ben kalkıyorum kadının Allah'ın erkeklere bir emaneti olduğunu söylüyorum. Bu feministler filan var ya. Bunlarda çıkıyor ‘Ne demek diyor kadın emanetmiş, bu bir hakarettir’ diyor. Ya senin bizim medeniyetimizle, bizim inancımızla, bizim dinimizle ilgin yok ki. Biz sevgililer sevgilisinin o veda hutbesindeki hitabına bakıyoruz. ‘Allah'ın bir emanetidir. O emanete saygı duyun o emanete sahip çıkın’ diyor. ‘Ve onu incitmeyin’ diyor. Ortada bu varken onu alıp farklı yerle çekmenin hiçbir anlamı yok. Ve bunu rahatlıkla tartışabiliyorlar. Aslında bunların her işi böyle. Onun için yeni anayasa başkanlık sistemi meselesinde ufuksuzluklarını, vizyonsuzluklarını ortaya koyuyorlar. Ama ben buradan Özgecan'ımızın babasına da annesine de gerçekten şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Bütün muhtarlar adına şükranlarımı sunuyorum. Gerçekten bu vahşet karşısında her babanın, her annenin böyle bir vakur duruşu ortaya koyması mümkün değil. Adeta Mehmet Efendi, gerçekten Türkiye'ye değil tüm insanlığa bir ders verdi. Fakat o, o dersi verirken biz de Türkiye Cumhuriyet Devleti olarak, bugün de Adalet Bakanıyla görüşmem olacak. Sonuna kadar bu vahşilere almaları gereken en ağır cezayı almaları konusunda elimizden geleni sonuna kadar yapacağız.”