CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından yazılı olarak cevaplanması istemiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığına soru önergesi verdi.

Çoğu çocuk 34 köylünün hayatını kaybettiği Uludere katliamına başından itibaren kaza süsü vermeye çalışan AK Parti Hükümeti'nin bu katliamın hesabını vermemek için delil karartma çabalarını sürdürdüğünü belirten Tanrıkulu, "Gerek TBMM’deki Uludere Alt Komisyonu’nun raporunda gerekse katliamla ilgili adli ve idari tüm süreçlerde katliam kaza veya kaçınılmaz hata olarak sunulmaya çalışılmıştır. Ancak basına yansıyan bir habere göre dönemin 2. Ordu Komutanlığı İstihbarat Başkanı Albay Aygün Eker’in ifadesinde, bombalanan grubun kaçakçı olduğu bilgisini üstleriyle paylaştığını ortaya koymuştur. İddialar şöyle: Eker, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'na verdiği ifadede İHA'ların (insansız hava araçları) geçtiği görüntülerdeki kişilerin "kaçakçı olduğunu, ancak yanlarında terörist veya teröristlere ait malzeme olabileceği" yönünde bir değerlendirme yaptığını, 2. Ordu'nun da son ana kadar grubu sınırı geçtikten sonra yakalamak için hazırlık yaptığını söylemiştir. Eker, Genelkurmay'ın 2. Ordu Komutanlığı'na danışmadan hava harekatına karar verdiğini, oysa çok istisnai durumlar dışında 2. Ordu'ya danışılmadan hava harekatı düzenlenmediğini de söylemiştir. Eker, Roboski olayından sonra çok tartışılan ABD predatörü ile ilgili de bilgi vermiş ve predatörün bölgeden geçtiği görüntülerin kalitesiz olduğunu söylemiştir. Genelkurmayın hava harekatına karar verildiğini 2. Ordu Komutanlığı'na iletmesinden sonra 2. Ordu Komutanı Servet Yörük'e kararın yanlış olduğunu ve sonuçlarının vahim olacağını söylediğini belirten Albay Eker, Ordu Komutanının Genelkurmayın elinde kesin bilgiler olmaması halinde bu kararı vermeyeceğini söylediğini anlatmıştır. Milliyet gazetesinin söz konusu haberi, katledilen kişilerin kaçakçı olduğuna dair güçlü bilgiler olmasına rağmen bu buna rağmen 28 Aralık 2011 tarihinde hava operasyonunun yapıldığını bir kez daha ortaya koymaktadır." dedi.

Bu bağlamda Tanrıkulu, şu soruları sordu:

2. Ordu Komutanlığı İstihbarat Başkanı Albay Aygün Eker’in sınırdan geçmekte olan grubun kaçakçı olduğuna dair bilgisi neden dikkate alınmamıştır?

Roboski Katliamı öncesinde İHA görüntülerini izleyip söz konusu kişilerin kaçakçı olabileceği bilgisini veren Eker’in ifadelerine Askeri Savcılığı’nın Roboski’ye ilişkin takipsizlik kararında neden yer verilmemiştir?

Mağdur yakınlarının Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları bireysel başvurulara ilişkin Adalet Bakanlığı’nın gönderdiği savunmada ve Genelkurmay Başkanlığı’nın Bakanlığa gönderdiği konuya ilişkin yazıda Eker’in grubun kaçakçı olabileceğine ilişkin değerlendirmesine neden yer verilmemiştir?

34 kişi, sınır kaçakçılığı yapan köylüler oldukları bilindikleri halde mi bombalanmıştır?

Eker’in İHA görüntülerini inceleyerek yaptığı değerlendirmeyi dikkate almayıp bombardıman emrini veren 1 numaralı yetkili kimdir?

34 kişi sağ yakalanabilecekken neden katledilmiştir? Bu operasyonun temel amacı bölge halkına bir mesaj vermek miydi?

Eker’in görüntüler ışığında vardığı sonuç ortada olmasına rağmen katliamın gerçekleşmesi hangi mantıkla “kaza” olarak sunulmaktadır?