Dizilerde canlandırılan aile yaşantılarının insanlar üzerinde olumsuz etkiler bıraktığını belirten Kaynak, filmlerde sahnelenen yaşam şartlarının insanları ayrılığa sürüklediğini öne sürdü. Çiftlerin bu filmleri izlemelerinin etkisiyle en ufak aksiliklerde ayrılmayı düşündüğünü savunan Kaynak, yine bu tür filmlerdeki çiftlerin bir hafta birlikte, bir hafta ayrı yaşamalarının insanları bu eğilimlere yönlendirdiğini savundu. Kaynak şunları söyledi: "İnsanların günlük yaşamlarında beklentileri yükseliyor. Mesela, evin hanımının arabası olacak, çocuğun her şeyi olacak. Bunlar bizim kültürümüzde yok, sosyo-ekonomik olarak toplumumuzdaki herkesin ulaşabileceği şeyler değil. Bu duruma ulaşamayan ailelerde mutsuzluk oluşuyor. Dizilerde erkekle kadın kavga edip ayrılabiliyor. Bu insanların günlük yaşantıları içinde ayrılığı normalleştiriyor. Ayrılmak bir ilişkinin sonu değil, süreci haline geliyor. Ayrılınca her şey bitmiyor. Ayrılık naz halini alıyor. Dizilerde bir hafta ayrılıyorlar, ertesi hafta birleşiyorlar, tamam her şey normal, derken diziye renk katmak için diğer gün boşanıyorlar, bir başkasıyla çıkıyorlar. Toplumumuzdaki insanlar da bunları normal şeyler olarak görmeye başladı." Şiddet içerikli filmleri izleyen vatandaşların hemen şiddete başvurmadığını da dile getiren Kaynak, "İnsanlar şiddet içerikli filimler izledikten sonra hemen şiddete başvurmaz. Şiddet içerikli film izleyen insanların şiddet uyguladığı yönünde yapılan araştırmalar ciddi bulgular değil. Şiddet eğilimli insanların şiddet içerikli filmleri izleme eğilimi daha fazla. Kişide şiddet eğilimi yok ama şiddet içerikli filmi izliyor, ondan etkileniyor diye bir şey olamaz. Aslında şiddet eğilimli insanlar şiddet içerikli filmleri izliyor. Bu da onların şiddete olan eğilimini arttırıyor. Bu konuda olayı televizyona ve programlara bağlamak doğru değil. Dizi karakterlerinde gördükleri oyuncuların sözlerini kullanan insanlar ise kimlik bunalımındadır. Bu tip pozisyonlar ergenlik çağındaki insanlarda çok görülür" diye konuştu.