Aydın Menderes'in mavi tonlu ceketinin koltuk altı sökülmüştü. Coşku büyüktü. Demirel öfkeliydi ama yüzü gülüyordu. Bu ortam çok hoşuma gitmişti. O gün demokrasiyi anlamaya başladığım gündü”¦ Demokrasi güzel şeydi. ”¦”¦”¦”¦”¦.. Sonraki aylarda siyasetle içli dışlı olduğum günlerdi. Referandum tarihine kadar “EVET” diyenlerle beraber çalıştım. Ama, “HAYIR” diyenleri de anlamaya çalıştım. Hayır diyenler de, Evet diyenler de güler yüzlüydü nedense. Demirel gibi kurt bir politikacı, Özel gibi bir siyasi deha, Ecevit, Erbakan, Türkeş”¦ Hepsini dinledim tek tek”¦ Hiç birinden gocunmadım. Hiç biri yarama tuz ekmedi. Bence doğru söyleyenleri avuçlarım patlayıncaya kadar alkışladım, ama yanlış söylediklerine inandıklarımı da asla yuhalamadım. Anlamaya çalıştım. Zaman zaman, “ya doğru söylüyorsa” dediğim de olmadı değil. Yine de bildiğimi yaptım. Sabırsızlıkla oy verebileceğim yaşı bekledim. O gün geldiğimde büyük bir hazla kullandım oyumu. İlk oyumu belediye seçimleri için kullanmıştım ve oy verdiğim aday kaybetmişti. Birileri “yağcılık” diye nitelendirir diye korktuğumdan çok iyi tanıdığım başkana tebriklerimi sunamadım ama, ne zaman karşılaşsam “başkanım” demekten de kendimi alamadım. Ben oy vermesem de o benim başkanımdı. Yazdığım gazetede defalarca eleştirdim. Ama asla saygısızlık yapmadım. Benim “başkanım” değilsin demedim. Gerginlik yapmadım. Yapanlarla birlikte olmadım. ”¦”¦”¦”¦”¦”¦ İşte o yıllarda tanıdım Sayın Baykal'ı”¦ Milli Şef İsmet İnönü'nün oğlu Erdal İnönü'nün başının belasıydı. Her kongrede karşısına çıktı Sayın İnönü'nün. Onun katıldığı her kongre çok gerilimli geçti nedense. Kavga hiç bitmedi. İnönü sonunda bu gerilime, kavgaya, haksız rekabete ve mücadeleye dayanamadı. Koltuğunu Baykal'a bırakıp gitti. O zamanlar sadece sol yelpazede bulunanları gerdiğini düşündüğüm için çok önemsemediğim Sayın Baykal'ın asıl özelliğini daha sonra fark ettim. Baykal, sadece partisini germiyordu. Ülkeyi germeyi de seviyordu. Ne parti kongresinde yapılan ne de ulusal seçimlerin sonuçlarına katlanamıyordu. Demokrasiye inancı zayıftı. En kötüsü yüzü gülmüyordu. Halkın hiçbir kararını içine sindiremiyordu. Zamanında partisinin lideri Sayın İnönü'yü içine sindiremediği gibi, Sayın Erbakan ve Sayın Çiller'i de içine sindirememişti. Sayın Erdoğan'ı ne yüzde 36 ne de yüzde 47 oyla geldiğinde içine sindirememişti Baykal. Muhtemel Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü de içine sindiremeyecekti. Aslında yazının başlığı “Sayın Baykal, Seni İçime Sindiremiyorum” du. Kendimi yokladım. Ve yazımı şu satırlarla tamamlamaya karar verdim. Sayın Baykal ben her şeye rağmen seni bile içime sindirebiliyorum. Sana gelince. Sen demokrasiyi içine sindiremediğin için demokrasiyle gelenleri de içine sindirmen gerekmiyor. Ama bu yaşta sindirim zorluğu tehlikelidir. Allah muhafaza”¦