[B]BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN[/B] Partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan, siyasi getirisi, götürüsü, bedeli ne olursa olsun bu yolda kararlı olduklarını belirterek, özetle şunları söyledi: Dengbejler Selahaddini Eyyubi'nin sancağı altında Kudüs'ü fetheden ordunun neferleri biz değil miydik? İstiklal Marşı'nı dinlerken, Yemen Türküsü'nü dinlerken hepimizin yüreği kabarmıyor mu? Fuzuli'nin şiirleri gibi Ahmedi Hani'ni dizeleri bizi duygulandırmıyor mu? Neşet Ertaş "Gönül Dağı" dediği zaman her birimizin tüyleri ürperiyor. Aynı şekilde Şivan Perwer "Halepçe, Hazar" dediğinde gönül dünyamızın derinliklerine dalıyor. Cudi'nin, Munzur'un eteklerinde dolaşan dengbejler (Kürtçe 'Sese hayat veren' anlamına gelen destan anlatıcıları) de aynı topraklara aynı kardeşlik mayasını atıyordu. Horon bizim horonumuz, zeybek bizim zeybeğimiz, halay bizim halayımız, zılgıt bizim zılgıtımız. Kardeşliğimize kastetmek kimin haddine. Aynı duayı okuyor Annenin ideolojisi, annenin sağcılığı, solculuğu yoktur. Her ne sebeple hayatını kaybetmiş olursa olsun Yozgat'taki anneyle Hakkári'deki anne, oğulları için aynı duaları okuyorsa, cemaat aynı kıbleye dönüyorsa burada çok ciddi bir yanlış olduğu ortadadır. Dayatmıyoruz İşte attığımız bir adım var. Her ikisine mektup gidiyor ve anında ret cevabı geliyor. Hani bunlar uzlaşmadan yanaydılar? Yahu bu meselede mutabakatın olmayacak da nerede çözüm arayacaksınız söyler misin? Yani benim bakanım gelip de size bir şeyi dayatmıyor. Sizinle bir şeyi paylaşacak, söyleyecek neyiniz var, bunu söyleyin. Hiçbir zaman illegal yapılanmaları muhatap kabul etmemiz mümkün değildir. Kimse bu konuda bize bir yakıştırma yapamaz. Kürt vatandaşlarımızın sorununu üreten siyasi zihniyettir. Sorunu bu hale getiren politik yaklaşımı bizim sahiplenmemiz, sürdürmemiz mümkün değildir. DTP'ye uyarılar Bu bir demokratik açılım projesi olacaktır. 'Vermediler, aldık' gibi bir mantık sürekli işleniyor. Eğer bu tür yaklaşımlarla gelirseniz kusura bakmayın, yaya kalırsınız. Kimse bu ülkede 'Biz Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisiyiz' havasına girmesin. Bütün yüreğimle Umutlar oluşmuştur, elbette istismar mekanizmaları çalışacaktır. Bütün yüreğimle ifade ediyorum, sürecin siyasi riski, siyasi getirisi ve götürüsü her ne olursa olsun, bu meseleyi Türkiye'nin çıkarına, geleceğimiz adına çözmekten başka bir gayemiz yoktur ve olamaz. Bedeli her ne olursa olsun bunu başaracağız. Burada olanlarla, olmayanlarla birlikte başaracağız. Cudi'nin çiçekleri Bizim niyetimiz son derece samimi. Biz artık Botan Çayı'nda serinlemek, Zap suyunda coşmak, Dicle, Fırat ve Murat gibi barışa akmak istiyoruz. Cudi dağından yediverenler, Ağrı dağından inşallah çiğdem toplamak, bu çiçekleri annelerimize vermek istiyoruz. Grubu ağlattı Erdoğan'ın grupta "Evlat acısından daha büyük acı yoktur. Allah hiç kimseye yaşatmasın" diye başladığı konuşma parti grubunda duygu fırtınası estirdi. Bir çocuğunu kaybeden Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç başta olmak üzere birçok milletvekili gözyaşlarını tutamadı. Erdoğan şehit evinde yaşadıklarını şöyle anlattı: Şehit evinde yüreğim sarsıldı "Nice anneler elleri telefona uzanırken hasret gidermekle şehadet haberini almak arasındaki derin uçurum arasında kalmıştır. Bunu gittiğim bir evde yaşadım. Bir şehit eviydi. 'Oğlum dün beni aradı, anne böyle böyle bir yola çıktık gidiyoruz, dua et, ama şehadeti de özlüyorum dedi ve 24 saat sonra oğlumun bu haberini aldım' dedi. Tabii göğsündeki cebinden çıkmış olan emanetleri bana gösterdikleri zaman benim de yüreğim sarsıldı. Hangi annenin yüreği dayanır buna? Ağıtlar yakan bir anneyi hangi etkileyici söz teselli edebilir?" Bahçeli, vatan sevgimizi ölçecek kalitede değil Bizi son derece ağır ve insafsız derece eleştiren, Sayın Bahçeli'ye cevap verecek değilim. Sayın Bahçeli'nin yaklaşan büyük kongresinin heyecanıyla bu hezeyanlara girmesi yanlıştır. Bizim vatan sevgimizi bir defa ölçebilecek ne kalitededir, ne kariyerdedir. Bunu böyle bilin. CHP'nin Sayın Lideri'ne de cevap verecek değilim. Henüz dere görülmeden muhalefet set çekmek için kazmayı küreği ellerine almış görünüyor. Oktay Vural'a (Cumhurbaşkanı'na 'Bizans tekfuru musun' diyen MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural'a) Amman yarabbi o ne edeptir! Sokakta lalettayin konuşan kişiler bu dili kullanmaz. Parlamento çatısı altında bu dili konuşan milletvekili nasıl olabilir? Bu nasıl bir ahlak anlayışı? Ama bunun hesabını MHP'nin tabanı da CHP'nin tabanı da onlardan soracaktır. Öğrencilerin 'pankart çalımı'na çok kızdı (Başbakanlık'ta aldatmaca pankartla eylem yapan gençlere) Bazı gençler, gençliğimizi hatta halkımızı tahrik etme gayreti içindeydiler. Hiçbir adap göstermeden, bu işin sürecini takip etmeden kalkıp çeşitli yerlerde yol kesme gibi işler yapıyorlar. Bu ancak olsa olsa ideolojiktir, adap dışında bir yaklaşımdır. Önce bu tür davranışlar içinde olan gençleri adaba davet ediyorum. Böyle bir dönem yaşanırken bunu provoke etmek şık olmuyor, çok çirkin oluyor. Bu tür gayretler içinde olan gençlere diyorum, sağduyulu gençleri, anneleri babaları aldatamayacaksınız, aldatamazsınız." [B]CHP LİDERİ DENİZ BAYKAL[/B] CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "Kürt kökenli vatandaşlarımızın çok ciddi sorunları olduğunu görüyor, büyük üzüntü duyuyorum. Bu büyük sorun, boş sözle geçiştirilmemeli" dedi. Hükümete, "Türk milleti lafını Anayasa'dan çıkaracak, bu da bizi kaynaştıracakmış! Haydi canım sen de" diye seslenen Baykal, partisinin grup konuşmasında özetle şunları söyledi: Başbakan öğrensin Türk milleti, bizim milli kimliğimizdir. Bu, Abhaz, Kürt, Çerkez, Laz, Gürcü, Arap olmamıza engel değil. Başbakan milli kimliği atlayarak, Türklüğü de milli kimlik olarak değil etnik kimlik olarak sayıveriyor. Bu yanlıştır. Türk kimliği bir etnik kimlik değil, bunu Başbakan öğrenmeli. Başbakan'a, milli kimliğimiz Türk kimliğini unutmak, unutturmaya çalışmak yakışmaz. Başbakan kafa karışıklığı içinde. Anayasa'daki Türk milleti milli kimliktir. Ama herkesin onur duyduğu bir de etnik kimliği var. Milli kimlik, etnik kimliğe engel değil, ikisi birbiriyle çatışma içinde de değil. Hepimiz Türk milletinin bir parçasıyız. Hamasetten çıkar Kürt vatandaşlarımızın ciddi sorunları olduğunu, kendilerini 'Büyük Türkiye'den dışlanmış gibi hissettiklerini, gençlerin bu büyük Türkiye'de bir gelecek göremediklerini görüyor, büyük üzüntü duyuyorum. Bu büyük sorun, boş sözle geçiştirilmemeli. O bölge çocuk ve gençlerine en iyi doktor, mühendis, sanatçı, siyasetçi, bilim adamı olabilme umudu vermek, bir hamaset olmaktan olmaktan çıkarılıp gerçeğe dönüştürülmeli. Türkiye yol ayrımında, biz ayrıştırıcılığa karşıyız, birleşme ve kaynaşmadan yanayız. 'Türk Milleti'ni Anayasa'dan çıkaracak... Hadi canım sende 'Türk Milleti' lafını Anayasa'dan çıkaracak, bu da bizi kaynaştıracakmış! Haydi canım sen de... Milli kimliğimiz Türk milleti olarak kalacak. Anayasamızda onu değiştirmeye kimsenin hakkı yok, bunun zihinlerde yer ediyor olmasından da üzüntü duyuyoruz. Milli eğitime etnisiteyi sokmak tehlikeli olur. O 'milli' lafı, uluslaşma sürecinde hepimiz aynı miletin çocukları olmaya çalışırken, birbirimize düşman olmayalım, sevelim-sayalım diye orada. Eğitime dini, tarikatçılığı sokarak zaten en büyük zararı verdiler. Bizi etnisiteyle bölmek istiyorlar Şimdi etnisiteyi sokarak milletini dilini, kültürünü, değerlerini eğitim yoluyla bölmek istiyorlar. Anayasa'nın milli kimlik kavramıyla oynamayın, üniter yapımıza dokunmayın. Geride kalanlara karşı gerekirse, pozitif ayrımcılık yapalım, birbirimizle kaynaşalım. Bu hedefe yönelik olarak her türlü öneriyi birlikte destekleriz. [B]MHP LİDERİ DEVLET BAHÇELİ[/B] Bir basın toplantısı düzenleyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, hükümetin "Kürt açılımı"nın PKK isteklerinin bile ötesinde olduğunu savunarak, "Buradan uyarmayı bir görev addediyorum. Girdiğiniz yol tehlikelerle doludur. Ulaşılacak sonuç Anayasamızın değişmeyecek maddelerini değiştirmeye yönelik girişim olup, vatana ihanetle eşdeğerdir. Bunu yapmaya yeltenenlere Yüce Divan yolu açılmıştır" dedi. Bahçeli özetle şöyle konuştu: Terör örgütünün artık silahla, dağlarda durmasını gerektirecek bir bahanesi kalmadı. Terör örgütünün 25 yıldır savunduğu bütün konular şimdi hükümet tarafından teslim alındı. Yıkım çalışmaları Türk milleti kavramını ve bu yüksek değeri oluşturan kültürel unsurları tahrip ve tahrif etmekte ısrar eden hükümetin, son icraatlarıyla yıkım çalışmalarında yeni bir safhaya geçtiği görülmektedir. AKP zihniyetinin gündeminde hiçbir zaman bulunmayan terörle mücadele yerini önce terörle mütarekeye, sonra terörle müzakereye, şimdi de teröre teslimiyete bırakmıştır. Vahim gidişat Cumhurbaşkanı ve başbakanın rol paylaşarak Kürt sorunu adıyla fitili ateşlenip ortalığa bırakılan tahrikler uzun süredir devlet ve millet yapımızı yeni bir biçime sokmak için sürdürülen siyasi ve toplumsal yıkım projesinin ileri bir aşamasıdır. Türkiye'nin bölünmesi ve kardeş kavgalarına sürüklenmesi gibi yıkımla sonuçlanabilecek vahim gidişat maalesef milli mücadele dönemimizin kaygı ve tehditleriyle stratejik benzerlikler de göstermeye başlamıştır. Türkiye'yi Osmanlı devletinin yıkılış dönemi şablonuna kadar götürmesi kaçınılmaz olan bu kıskacın, sorumluluk sahibi herkes tarafından mutlaka çok iyi analiz edilmesi kaçınılmaz bir vatani zorunluluk haline gelmiştir. Geçmişte silahı bırakır masaya oturursun diyerek, müzakereye davet ettiği eli kanlı terörle, silahı bile bırakmadan masanın bir ucuna şimdiden Başbakan Erdoğan oturmuştur. Son dönemde AKP ve DTP arasında yaşanan bu yakınlaşma, İmralı canisinin hükümete çağrıları, Başbakanın cüret kazandıracak beyanları ve İmralıyla hükümet arasındaki işbirliği arayışları sahnelenmek istenen oyunun çoktan gözler önüne sermiştir. Taleplere kapalıyız Partimiz bu konuda görüşme, işbirliği istişare gibi gerekçelerle her seviyeden yapılacak bütün girişimlere ve taleplere kesinlikle kapalıdır. Türkiye'nin kaderi ve Türk milletinin geleceği bugün yönetimi ele geçirmiş bir avuç ilkesiz ve inançsız kadronun siyasi hesaplarına kurban edilmeyecektir.