En yakınınızdakiler kim? Anneniz, babanız, eşiniz, çocuklarınız ve belki de birkaç arkadaşınız. Sevincinizi, coşkunuzu, kederinizi bu insanlarla paylaşmanız çok doğal. Çünkü bu insanlar, sizin en yakınlarınız. En yakınımızdaki insanlarla ya da en yakınlarımızla her şeyimizi paylaşabiliyor muyuz? İşte bu belli değil. Aile üyelerimiz ve iş arkadaşlarımız bizim en yakınımızda yer alan kişilerdir. En yakınlarımız oldukları için de sevincimizi ve kederimizi bu insanlarla paylaşırız. Ama her şeyimizi bu insanlarla paylaşmayız, paylaşamayız. Hem en yakınlarımız diyeceğiz hem de her şeyimizi en yakınlarımızla paylaşamayacağız öyle mi? Evet öyle. Peki, nasıl oluyor bu? Anlatayım efendim”¦ Anne ve babanızla çok iyi arkadaş olabilirsiniz ama en iyi arkadaşlarınız anne ve babanız olmaz hiçbir zaman. En iyi arkadaşınızı siz kendiniz seçersiniz. Çocuklarınızla da çok iyi arkadaş olabilirsiniz ama çocuklarınızın da en iyi arkadaşları siz olamazsınız. Onlar kendilerine en yakın arkadaşlarını seçerler. Ya eşiniz? Hayat arkadaşınız, can yoldaşınız? O'nun en iyi arkadaşı siz misiniz? Hayır. Eşinizin en iyi arkadaşı siz olmadığınız gibi sizin en iyi arkadaşınız da eşiniz olamaz. Eşinizle hayatın güzelliklerini ve zorluklarını bir ömür boyu birlikte yaşarsınız ama birbirinizin en iyi arkadaşı olamazsınız. Hani bazen öyle özel düşünceleriniz, hayalleriniz hatta dertleriniz olur da yatağın içinde bir o yana bir bu yana dönersiniz. Eşiniz size defalarca sorar “neyin var?” diye ama siz her defasında ısrarla bir şey yok dersiniz. “Uykum kaçtı, yemeği çok kaçırmışım, sen uyumana bak, sen bana bakma!” gibi gerçek dışı mazeretler üretirsiniz. Eşinize bile açmadığınız, açamadığınız özel problemleri kime ya da kimlere söylersiniz? Kocaman dünyada kimselere sığmaz sizin derdiniz. Ancak bir dostun gönlüne sığarsınız. Dostluk çok özel bir kavramdır. Arkadaşlar gelip geçer. Ailenizle ve akrabalarınızla sizi bir birinize bağlayan unsurlar ise genetik bağlardır. Aile ve akrabalık bağlarını küçümsemiyorum ama dostluk bağını da küçümsememenizi öneririm. Arkadaşlık ne dostluk ne? İkisinin bir birine benzer yönleri ve farkları nelerdir? Arkadaş; birbirlerine karşı sevgi ve anlayış gösteren insanlardır. Bir insanın çok sayıda arkadaşı olur. İş arkadaşı, yol arkadaşı, asker arkadaşı gibi. Bulunulan ortamlarda yeni yeni arkadaşlıklar edinilir. Dostluk bambaşka bir şeydir. Dost; sevilen, güvenilen, sırrını paylaşan, yüreğini paylaşan çok özel bir insandır. Dost, adam gibi adamdır. Belki defalarca testten geçmiştir. Dostlar, zor zamanların insanlarıdır. İyi gününüzde etrafınızda yüzlerce, binlerce insan görebilirsiniz. Ama zor günlerinizde sizi terk etmeyen insanlara iyi bakınız. Çünkü onlar sizin gerçek dostlarınızdır. Sizin mutlu ve müreffeh bir hayat sürdüğünüz dönemde etrafınızda birçok insan vardır. Bu insanların hepsi birden iyi gün dostu değildir elbette. Ancak başınıza bir iş gelip paçanız tutuştuğunda sizinle birlikte kimler tutuşuyor? Derdinizle kimler dertleniyor? Derdinizin çözüme kavuşması için maddi ve manevi bütün olanaklarını seferber eden insanlara çok iyi bakın. İşte bu insanlar sizin gerçek dostlarınızdır. Bu insanlarla aile veya akrabalık bağınız bulunabileceği gibi hiçbir kan bağınız olmayabilir de. Önemli olan size ne denli sadık olduğudur. Sözün burasında gerçek dostluğu konu alan harika bir öykü okumuştum. Sizlerle o öyküyü paylaşmak istiyorum. Babası ile oğlu dostluk üzerine konuşuyorlarmış. Babası oğluna sormuş: ””Senin kaç tane dostun var? Oğlan cevap vermiş. ””Ohoooooooooooooo, yüzlerce. Babası, oğluna dönüp, açıklamış: ””Bak oğlum! İnsanın bir sürü arkadaşı olabilir ama yüzlerce dostu olamaz. Dost dediğin diğer arkadaşlara benzemez. İnsanın hayatı boyunca ancak bir ya da iki tane dostu olabilir. Oğlan, babasına inanmamış, babasını saçmalamakla itham etmiş ve eklemiş: ”” Benim bir sürü dostum var. Hepsi beni sever ve her zaman bana yardıma koşacaklarına eminim. Baba, gayet sakin: “””Öyle mi? Gel, o zaman seninle bir test yapalım.” demiş. Adam birkaç tane tavuk kesmiş ve bir çuvala doldurmuş. Çuvaldan kanlar akıyormuş. Oğluna dönerek: ””Al, bu çuvalı arkadaşlarına götür. Seni çok seven dostlarından yardım iste. Bu çuvalı onlarla birlikte bir yerlere gömün. Çocuk çıkmış yola, bir arkadaşının kapısını çalmış, arkadaşı elindeki kanlı çuvalı görünce çocuğun yüzüne kapıyı kapatmış. Diğer arkadaşları da bir daha kendileri ile konuşmamalarını ve görüşmemelerini rica etmişler. Çünkü hepsi çuvalın içinde bir ceset olduğunu sanmış. Oğlan yüzü allak bullak babasına dönmüş ve olanları anlatmış. Babası demiş; ””İşte, senin arkadaşlarının dostluğu bu kadar. Şimdi al bu çuvalı benim dostuma götür. Oğlan tekrar sırtlanmış çuvalı, düşmüş yola. Babasının dostu kapıyı açıp, oğlanı ter içinde, elinde kanlı bir çuvalla görür görmez etrafa şöyle bir bakmış ve hemen almış içeriye. “””Sen Ahmet'in oğlusun değil mi?” demiş. “””Evet.” demiş çocuk. “””Ver elindekini!” diyerek çuvalı almış. Arka bahçeye çıkarmış. Arka bahçede bir çukur kazıp çuvalı gömmüş. Çocuğa su ikram etmiş. Bu arada yetmemiş, gömdüğü yer belli olmasın diye sarımsak ekmiş oraya. Çocuk ben artık gideyim demiş. Adam da: -“Babana söyle, sarımsak tarlasına gözüm gibi bakıyorum!” demiş. Çocuk gitmiş babasına durumu anlatmış ve eklemiş: ””Gerçekten senin dostun varmış. Benim ise sadece sıradan arkadaşlarım. “””Yooo bitmedi!” demiş babası, şimdi tekrar git dostumun kapısını çal ve açar açmaz yüzüne okkalı bir tokat yapıştır. Çocuk: ””Olur mu hiç öyle şey? demiş. Babası: ””Olur olur, ancak o zaman anlayacaksın dostluğun ne demek olduğunu. Çocuk çaresiz utana sıkıla tekrar düşmüş yola. Kapıyı çalmış. Babasının dostu kapıya çıkar çıkmaz: -“Babamın size iletmek istediği bir şey var.” demiş. Nedir o demeye kalmadan çocuk okkalı bir tokat yapıştırmış babasının dostunun suratına. Üzülmüş bir yandan da nasıl vurdum diye. Babasının dostu demiş ki, ””Benim de babana iletmek istediğim bir şey var... Söyle o babana, biz bir tokada koskoca sarımsak tarlasını satmayız demiş! Çocuk o zaman anlamış dostluğun değerini ve babasının; “Yüzlerce arkadaşın olacağına, bir dostun olsun yeter.” derken ne demek istediğini... Bu güzel öykü ile mesajın net anlaşıldığını düşünüyorum. Ancak okuduğumda çok beğendiğim sizlerin de okuduğunuzda beğeneceğinizi umduğum çok güzel bir şiirle yazımı taçlandırmak istiyorum. “Dost Dediğin” isimli şiirini sizlerle paylaşmama izin veren Şair Salih ÖZALAŞAN'a çok teşekkür ediyorum. [B]Dost Dediğin[/B] Dost dediğin Dostun yüreğinden geçeni bilmeli Dost dediğin Dostunu karşılıksız sevmeli Dost dediğin Verecekse almadan vermeli Dost dediğin Yüreği kan ağlarken, dost için gülmeli Dost dediğin Kara toprak gibi sadık kalabilmeli Dost dediğin Sığınacak yerin yoksa kucağını açabilmeli Dost dediğin Güne sıcak bir güneş olup doğabilmeli Dost dediğin Geceye parlayan yıldız olabilmeli Dost dediğin Sırtını yasladığın asırlık bir çınar Dost dediğin Gerektiğinde bir kalkan olabilmeli Dost dediğin Kahpe kurşuna göğsünü siper yapabilmeli Dost dediğin Velhasıl dost olduğunu bilmeli Dost dediğin İki yüreği bir beden sayabilmeli Ben herkese dost demem Benim dostum Yüreğimin sesini uzaklardan duyabilmeli Dost o zaman dosttur Dost dediğin Bir batında doğan kardeş olabilmeli. [B]Yazara mesaj: [email protected] www.yusufyesilkaya.net[/B] Not: bu yazı; www.yusufyesilkaya.com , www.dinahlak.com , www.haber46.com.tr , www.gelisimbahcesi.com ve www.kisiseldunyam.com web sitelerinde eş zamanlı olarak yayınlanmaktadır.