Aynaya bakabilmek, her şeyden önce kendinizle barışık olabilmeyi gerektirir. Aynaya bakma ihtiyacı hissetmeniz ve aynada göreceğiniz her şeye hazırlıklı olma cesaretine sahip olmanız gerekir. Aynaya bakabilmek, basit bir iş değildir. Aynaya bazen çok kısa süre için bakarız. Saçımız başımız, kılık kıyafetimiz düzgün mü değil mi diye. On saniye yeterli gelir bazen. Ama bazen de dakikalarca çakılı kalırız aynanın karşısında. Uzun süre ayna karşısında kaldığımız zamanlarda kılık kıyafete bakmayız genellikle. Dakikalarca yüz ifadelerimize, alnımızdaki ve göz çevremizdeki kırışıklıklara bakarız. Aslında baktığımız kırışıklıklardan daha ziyade yaşanmışlıklardır. Yaşamın kendisidir sorgulanan. Ayna ile samimiyetimiz, aynanın bulunduğu konum ile yakından alakalıdır. Umuma açık lavabolardaki aynaların karşısında çakılıp kalmayız. On saniyelik duruşlar genellikle buralarda olur. Ama evimizin banyosundaki ya da yatak odamızdaki aynalar, adeta bizim sırdaşımız olurlar. Alnımızdaki, gözümüzün çevresindeki kırışıklıkları burada sorgularız. Hayatı bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçiririz. “Heyhat!” diye derinden bir inilti fısıldarız, geçip giden her günün ardından. Aynaların karşısında yüzleştiğimiz sadece görüntümüz değildir. Aynı zamanda kendimizle de yüzleşiriz. İşte bu yüzden aynalara bakabilmek, aynalarla konuşabilmek cesaret gerektirir. Aynalara sadece kendimize bakmak için bakmamak gerekir. Aynı zamanda aynalarında bakımlı olması gerekir. Yoksa sırrı bozulmuş bir ayna hakikati göstermeyebilir. Görüntüyü yansıtmayabilir. Sosyal yaşamdaki aynalarımız nelerdir ya da kimlerdir? Bizim görüntümüzü alıp; değerlerimizi ve davranışlarımızı bize tekrar yansıtan insanlar kimlerdir? Bu sorunun cevabı herkes için farklı olmakla birlikte değer verdiğimiz insanlardır. Yaşantımızla ilgili bizi eleştiren, yüreklendiren, onurlandıran ve bize yol gösteren insanlardır. Yapacağımız bir iş ile ilgili olarak düşüncesine başvurduğumuz, değerlerine değer verdiğimiz, referanslarını referans bildiğimiz kişilerdir. Yap dediğini yaptığımız, yapma dediğinden sakındığımız bize göre ölçü olanlardır. Danıştığımız insanlardır. Tıpkı aynalar gibi o kadar çok danıştığımız insan var ki, hepsinin konumu da bizim için aynı değildir. “Bu gömleğin üzerine bu kravat oldu mu?” diye sorduğumuz insanlar olduğu gibi bütün bir yaşamımızı etkileyecek işlerle ilgili görüşlerine başvurduğumuz insanlar da vardır. Sarı gömleği veya siyah ceketi giyeceğimiz konusunda görüşünü aldığımız insan ile evleneceğimiz insan konusunda düşüncelerini sorduğumuz kişinin değeri bizim için elbette aynı olmayacaktır. Danışmak, diğer bir ifadeyle istişare etmek; cesaret ister. Benliği ve kibri bir tarafa bırakarak gerçeğin peşine düşmek için erdem gerekir. “Her şeyi ben bilirim!” havasından uzak bir tutum içinde bilen insanların düşüncesine başvurmak demektir. [B]Bernard Shaw[/B]'ın ifadesiyle: [B]“Akıllı insan aklını iyi kullanandır. Çok daha akıllı insan ise çok aklı iyi kullanandır.” [/B] Danışmak çok güzel bir davranıştır. Ancak kime, neyi, nerede, ne zaman ve nasıl danışacağını bilmek bazen daha önemlidir. Sırrı bozulmuş bir ayna görüntüyü yansıtma noktasında başarılı olamayacağı gibi, değerleri bozulmuş ya da değerlerini kaybetmiş bir danışman da gerçekleri gösterme noktasında başarılı olamayacaktır. Geniş bir zaman diliminde ve özel bir mekânda danışılması gereken konuyu ayaküstü bir zamanda ve herkesin içinde danışmaya kalktığımız zaman almamız gereken cevabı alamayız. Bir de kendisine danışmadan, davranışlarını örnek aldığımız insanlar vardır. Bu aynalarda olmak istediğimiz kendi görüntülerimizi görürüz ve bu nedenle onların sözlerini, davranışlarını ve yaşamlarını model olarak alırız. Bunlarla aramızdaki en özel bağ, değerleri ile değerlerimizin örtüşüyor olmasıdır. Sırrımızı saklama noktasında güven arz etmeyen bir danışman bizim için yarar sağlamak yerine bize zarar verebilir. İşin bir başka yönü de eşimize danışmamız gereken bir konuyu anne ve babamıza ya da üçüncü şahıslara danışmak çok sağlıklı bir yaklaşım olmayacaktır. Yanlış insan, yanlış zaman, yanlış ortamdan sakınmak bizi doğruya bir adım daha yaklaştıracaktır. Sonuçta [B]kaş yapayım derken göz çıkarmak [/B]gibi bir durumla karşılaşmamak istiyorsak danışacağımız insanı, ne danışacağımızı iyi belirlemek gerekiyor. Kısacası kiminle, neyi paylaşacağımıza dikkat etmek çok büyük önem taşıyor. [B]Yusuf YEŞİLKAYA'nın seminer Programı:[/B] [B]Konu:[/B] Etkili İletişim Becerileri 18 Ekim 2008 - Cumartesi Saat:19.30 [B]Belediye Nikah Salonu / BOLU [/B] [B]Yazara mesaj:[/B] [email protected] www.yusufyesilkaya.com ””Dershanelerden, özel öğretim kurumlarından, kamu kurumlarından ve sivil toplum kuruluşlarından seminer vermem için teklifler alıyorum. Bana ulaşabilmeniz için telefonlarım: [B]0535 961 56 56 - 0505 268 52 15 [/B] [B]Not:[/B] Bu yazı; www.yusufyesilkaya.com , www.dinahlak.com , www.haber46.com.tr ve www.gelisimbahcesi.com web sitelerinde eş zamanlı olarak yayınlanmaktadır. [B]Teşekkür :[/B] Bu sitede yazmaya başladığım günden itibaren yazılarımı sürekli takip ettiğiniz için, yazılarıma yorum yazdığınız için ve mail adresime eleştiri ve önerilerinizi gönderdiğiniz için, hepinize çok teşekkür ediyorum. Beğeneceğinizi umduğum yazılar yazmaya devam edeceğim. Yusuf Yeşilkaya