Kaldığımız yerden devam edelim: Ilıca-Kahramanmaraş yolundaki taribatlar ve tehlikeleri anlatmıştık. Şantiyelerde çalışan makine ve araçların yaptığı tahribat ve meydana getirdiği tehlikeler sadece Ilıca-Kahramanmaraş yoluyla sınırlı değil. Sözünü ettiğimiz dev araçlar, çalışma bölgelerine giderken ve lojistik destek sağlarken Ilıca'nın içinden geçiyorlar. Dolayısı ile “aynı” olumsuz durumlar kasaba içinde de yaşanıyor. Ilıca'da en kapsamlı asfalt çalışması, Kahramanmaraş Belediyesi'nin yardımları ile “Cuma Karalar Dönemi”nde yapılmıştı. (Hatta Başkan Mustafa Poyraz bizzat Ilıca'ya gelerek çalışmaları yerinde incelemişti.) Daha sonraki zamanlarda ise, çarşı içi parke taşı döşenmek suretiyle elden geçirilerek yenilenmişti. İşte “o zaman”dan bu zamana kadar bir daha asfalt yüzü görmeyen Ilıca, şimdilerde baraj şantiyelerinin sayesinde delik deşik! Kasaba içine kontrolsüzce giren araçlar ne asfalt bıraktı, ne de parke taşı. Oysa inşaatların başlaması aşamasında, “araçların kasaba içi yollara girerek zarar vermemeleri için” güya(!) çevre yolu yapılmıştı. Aslında çevre yolu demeye bin şahit ister! Adı “çevre yolu” ama kasabanın içinden geçiyor. Hâl böyle oluncada araçlar; asfalt olan yerleri bozarken, asfalt olmayan yerlerde toz tabakası oluşturarak insanların hayatlarını etkiliyorlar. Ilıca'nın zaman zaman esen poyrazı sayesinde, bir aracın geçmesi bile bütün kasabanın toz altında kalması için yetiyorda artıyor bile. Zaman zaman esnafla tartışmalar bile yaşanıyor bu yüzden. Kısacası Ilıca'da ne “huzur” var, ne “rahat”... Bu şekilde, hiçbir bakım ver onarım yapılmadan kasaba “kaplıca sezonu”na giriyor. Yetkilelerde sadece ve sadece bakıyor. Tozdan etkilenen yer elbette sadece Ilıca Kasabası'nın içi değil. Araçların içinden geçtiği, Beşen ve Kertmen köyleri de aynı konudan muzdarip. Tabiri caizse hergün onlarca aracın içinden geçerken “fink attığı” köylünün ne evi kalıyor toz olmadık, ne bahçesi, ne kendileri, ne de hayvanları”¦ Yol kenarlarındaki o güzelim ceviz ağaçları bembeyaz tozların altında. Kabarcık üzümleri, domatesler, elmalar da öyle”¦ Anlattıklarımı “abartılı” bulanları haziran ve temmuz aylarında “oraları” gezmeye davet ediyorum. Sadece toz da değil. Araçlar köylerin içinden geçerken çok hızlı gittikleri için zaman zaman köylülerin hayvanları araçların altında kalarak ezildiği gibi, insanların hayatıda tehdit altında. Gerek Ilıca ahalisi, gerekse Beşen ve Kertmen ahalileri yetkillere defalarca şikayette bulunmalarına rağmen, yollar ne asvalt yapılıyor ne de başka önlemler alınıyor. Köylüler tozla yaşamaya “mecbur” bırakılıyor. Aslında Ilıcalılar ve çevre köylüler güçlerini birleştirerek “kanunların verdiği haklar çerçevesinde” haklarını aramalıdırlar. Gerekirse araçların önünü keserek eylem yapmalı; olmadı, hep birlikte kamuoyunun dikkatini çekmek için vilayete kadar yürümelidirler. Bu işe Kahramanmaraş'ın en yetkili ismi; Sayın Vali “müdahale” etmelidir. Yaşanan olumsuzluklar en kısa sürde son bulmalıdır. Neden kimse oralı değilde sadece “oralılar” oralı! Başlama aşamasında bölge halkına “gülücükler” dağıtan şirket yetiklileri şimdilerde neden ortalarda yok acaba? Yoksa, “çokoprens almaya mı” gittiler!! Oysa, inşaatlara başlamadan önce Ilıca Belediyesi'ne, yolların genişletilmesi ve hatta bazı keskin virajaların düzeltilmesi yönünde ne sözler verilmişti. Sanırım firma yetkilileri de Ilıca'da yaşanan “Fetret Devri”ni kullanarak bu sözlerinden çark ettiler. Gelgelilim işin ekonomik boyutuna: Yani yerel anlamda Ilıca ve bölgeye olan katkılarına”¦ “Katkılarına” demeyelim, “katmadıklarına” demek daha doğru olur sanki! Bir çok üst düzey şirket yetkilisi de dahil, bir çok çalışan Ilıca'da ikamet ederek işlerine buradan gidip geliyorlar. Dolayısı ile kaloriferli pansiyonlar kısmî olarak da olsa çalışıyorlar. Çalışanların çoğunluğu şirketlerin kadrolu elamanı olduğu için bölgeden kayda değer elaman alımı yapılmıyor. Fakat çok az sayıda kişi de olsa, isdihdam ediliyor. Ilıca'daki manavlardan, marketlerden, kasaplardan ve fırınlardan alışveriş yapılıyor. Parası olanlar, “daha fazla kazanmak için” araç alarak şirketlere kiraya veriyorlar. Bunlardan sonra, “iyi ya; daha ne olsun, bölge ekonomisine bir yığın katkı işte” denilebilir. “Mi” acaba?? Keşke göründüğü gibi olsaydı. Ama, “işin rengi” hiçte öyle değil. Önce şunu bir ayırt edelim. İşin sahibi ve ana firma Enerjisa Holding. Ama sıkıntı yaratan firmalar taşeron, yani müteahhit firmalar. Firmalarla kasaba esnafı arasında “alacakaları tahsil konusunda” çok büyük sıkıntılar yaşanıyor. Bunu ben kendim uydurmuyorum. Hiçbir firma yetilisinide tanımam Allah'a (cc) şükür. Yani kimseye “gıcığım” yok! Bu konuda kulağıma çok olumsuz söylentiler geldiği için, üzerine düştüm ve küçük çaplı bir araştırma yaptım. Yaptığım araştırmada, bilgisine başvurduğum “çok yetkili kişi”leri dinledim. Ne yazık ki söylentiler sonuna kadar doğru. Yani esnaf parasını alamıyor. Kasap alacakalarını tahsil edip borca aldığı hayvanların parasını bile ödeyemiyor! Fırıncı sattığı ekmeğin parasını alamıyor! Pansiyoncu perişan! Araya “hatırlı kişiler” konuyor, ama alacaklar bir türlü tahsil edilemiyor. Görüldüğü gibi, her şey “güllük-gülistanlık” değil. “İşini yürütün birkaç kişi” haricinde bölgedeki çalışmalardan memnun kalan kimse yok. Onlarda zaten bilinen gruplar. Yani yağmur nereye yağarsa tarlasını oraya çeken “her dönemin kazananları””¦ Bu konularda, yani karşılıklı “menfaat” ve bu menfaatten zarar görenler hakkında çok “derin” bilgilerim var, ama şimdilik(!) bende kalacak. Her şey ortada! Şimdi geçen haftadan bu yana yazdığım bütün olumsuzlukları üst üste koyun ve karar verin. Barajların Ilıca ve çevre köylere “zararı”mı çok; “kârı”mı?? Bir sonraki yazımızda görüşebilmek dileği ile Allahj'a (cc) emânet olun.