İşte yine felaket, işte yeni felaket. Trakya ve İstanbul'da sanki Nuh Tufanı manzaraları yaşanıyor bu günlerde. Arabalar sanki kibrit çöpü gibi sürüklenmiş, evler, sokaklar, meydanlar suyla dolmuş. Bundan bir ay kadar önce aynı görüntüler Giresun ve çevresinde yaşanmıştı. Bu görüntüler ne ilk ve ne de son görüntüler. Kimse kusura kalmasın, şehirlerde dere içlerinde yapılaşma, dere içlerinde sokak, cadde, meydan olduğu müddetçe bu felaketlerin ardı arkası gelmez. Allah korusun demekten başka elimizden bir şey de gelmiyor. Çünkü çarpık kentleşme ”“ maalesef - Ülkemizin acı gerçeği. Peki, bu çarpık kentleşmeden kim sorumlu? Belediyeler. İnsanların dere kenarındaki, hatta dere içlerindeki evlerde oturmalarına kim müsaade etmiş? Belediyeler. Dere içlerini kim sokak haline getirmiş? Belediyeler. Derenin ağzını kim şehrin meydanı ilan etmiş? Belediyeler. Yukarıdaki sorular bir durumu gözler önüne seriyor. Kim ne derse desin, “özellikle geçmişteki Belediyecilik anlayışımız başarısızdır”. Şimdiki Belediyecilik anlayışı geçmişten farklı mı? Eğer dere-tepe dümdüz imara açılıyorsa, elbette durum farksızdır. Ve şimdiki Belediyeler de bu hatayı yapıyorlarsa başarısızdırlar. Sözü uzatmaya gerek yok, [B]Ülkemizde “Sel ve Belediyeler” kelimeleri bir araya geldiğinde “utan甝, “ihmal”, “rezalet”, başarısızlık” ve “duyarsızlık” akla geliyor.[/B] Bu nokta itibariyle, Belediyelerimizin imar anlayışı ıslah edilmeli. İnsanın mutluluk, huzur ve refahına göre imar anlayışı hâkim olmalıdır. Gel gör ki, Ülkemizde çok az istisna dışında Belediyelerin çoğunda, günümüzde bile [B]“adama göre imar”[/B] anlayışı geçerlidir. Ülkemizde evler yollara göre değil, yollar evlere göre dizayn edilmiş. İşte bu olmuyor. [B]“Evler yollara göre değil, yollar evlere göre”[/B] dedim de aklıma bir kaza anı geldi. Bundan üç dört sene kadar önce, Kahramanmaraş'ta kale dibindeki büyük postane önünde bir trafik kazası yapmıştım. Ulu Camii tarafından gelip hastane tarafına çıkacaktım. Birden yol bitiyor ve karşınıza koca koca apartmanlar çıkıyor. Görüş mesafesi sıfır. Yavaş yavaş karşıya geçmeniz gerekiyor. Dalgınlık, dikkatsizlik ve görüş mesafesinin sıfır olması bir araya gelince -Allah korusun- kazalar kaçınılmaz oluyor. Ben de “yolların evlere göre belirlendiği o mıntıkada” kaza yapmıştım. Arabanın önü paramparça oldu. Allah korudu, kaza sırasında biz de bir sağlık problemi meydana gelmedi. [B]“İnsanın mutluluğu, huzuru ve refahına göre değil, adamına göre imar anlayışı.” [/B]İşte bizdeki özellikle geçmişteki Belediyecilik anlayışı buydu. İşte bizdeki geçmişteki plansızlık ve imarsızlık buydu. Geçmişte, [B]“önce ev yapılıyor, yapılan eve göre yol belirleniyordu”.[/B] Böyle mantık olur mu! Ülkemizin bir çok şehrinde, özellikle şehrin eski yerleşim yerlerindeki durum bu. Bu anlayıştaki Belediye Yönetimleri yaşadığımız bu Dünyada Ülkemizde hâlen mevcut mudur? Maalesef mevcuttur. Seller ve yaşanan diğer felaketler aklımızı başımıza getirmeli. Geçmişteki hatalardan ders almalı ve geleceği ona göre planlamalıyız.