Ancak aile ve yetiştiği çevrenin etkisi/yetiştirmesi ile; - Müslüman olarak yaşar ve Müslüman olarak ölür. - Müslüman olarak yaşar ve kafir olarak ölür. - Kafir olarak yaşar ve kafir olarak ölür.” şeklinde buyurmakta olduğunu öğreniyoruz. Müslüman bir anne-babanın evladı olarak dünyaya geldiğimize ve bir İslam ülkesinde yaşayıp İslami bir terbiye ile yetiştirildiğimiz için, Allah'a(c.c) ne kadar şükretsek azdır. Allah Müslüman olarak son nefesimizi vermemizi nasip eylesin inşallah. Müslüman olmayan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelip o kültür inancı ile terbiye edilmiş de olabilirdik. O zaman ilk öğretmenimiz olan anne ve ailenin diğer fertleri tarafından kendi inançları doğrultusunda bir eğitimle yetiştirilmiş olduğumuzu düşünecek olursak, her şeyi onlardan öğrendiğimiz bilgilerin hak din mi yoksa batıl bir din mi olduğunu ilk etapta tespit etmemizin ne kadar zor olacağını tahmin edelim lütfen. Daha önce okuduğum kitapların birinde “Hıristiyan alim olunca Hıristiyanlıktan, Müslüman cahil kalınca Müslümanlıktan çıkar.” Şeklinde bir cümle okumuştum. Yıllardır bu tespit cümlesi beni çok etkilemiş ve hafızama kazınmıştır. Farklı dinlere mensup iken, kendisini etkileyen bir olay veya din aliminin telkini ile İslam dinine giren ve dinimize de büyük hizmetleri olan Allah dostlarının menkıbelerini hoca efendilerden veya dini kitaplarımızdan öğreniyoruz. Yusuf İslam gibi günümüzdeki örneklerin hayat hikayelerini de okuyoruz zaten. İslam dinini iyi öğrenip yaşantısına nakşetmiş olan gönül erleri kardeşlerimiz tarafından sevdirilen ve hidayete ermelerine böylelikle de İslam dini ile müşerref olmalarına vesile olunmaktadır. Ama kısmeti olanlara ne mutlu. Yaşar Alpaslan Bey'in yayına hazırladığı ve merhum Sandaloğlu Hoca Efendi tarafından yazılmış olan Maraş'ta Saçaklızadeler ve eski Maraş alimleri adlı kitaptan Trabzon ilindeki irşat çalışmaları ile çok sayıda Hıristiyan din görevlisi ve müntesibi insanların dinimize kazandırılmış olduğunu yakın zamanda okudum. Yurt dışındaki Türk okullarında görevli öğretmenlerimiz ve sivil toplum kuruluşlarında görevli gönül insanlarımızın da çalışmalarını gıpta ile takip ediyoruz. Allah(c.c) yolunda çalışanların yardımcısı yine yüce Allah'tır. Rivayet olunur ki; İstanbul'un fethinde zindanda iki papaz tutuklu bulunur. Niçin hapse atıldığı sorulunca Bizans imparatorunun fetih ile ilgili düşünceleri sorması üzerine “fethin gerçekleşeceğini” söyledikleri için zindana atıldıklarını söylerler. O zaman Fatih de kendilerine “İstanbul uzun süreli olarak Osmanlıda kalacak mı?” diye sorunca, papazlar “Bizler, sizin milletinizi ve yönetim durumunuzu bilmiyoruz. İnceleyip/araştırdıktan sonra ancak o zaman doğru bir tahminde bulunabiliriz.” derler. Kendilerine Anadolu'ya inceleme gezisi yapmaları için yardımcı olunuyor. Değişik olay ve kişilerle karşılaşırlar ama Kütahya veya Eskişehir'de bir mahkemeyi izleyince geziyi orda kesip saraya dönerler ve “Eğer insanlarınız ve mahkemeleriniz bu şekilde devam ederse İstanbul, Osmanlı ülkesinin bir yurdu olmaya devam eder.” anlamında görüş bildirirler. Mahkemedeki olay şöyledir: Bir vatandaş komşusundan bir tarla satın alır. Belli bir süre sonra tarlayı sürerken sabana takılan bir küp içinde çok sayıda altın bulur. Kendisi toprağı satın almıştır ama tarladaki küpten bahsedilmemiştir. O yüzden de altınların, tarlanın eski sahibinin olduğunu düşünerek küp ve içindeki altınları iade etmek ister. Tarlanın eski sahibi de tarlayı her şeyiyle sattığını ve altının yeni sahibine ait olduğunu bildirerek almak istemez ve konu mahkemeye intikal eder. Mahkeme kadısı anlaşmazlığı çözmek için ne kadar uğraştı ise de her iki tarafı da ikna edemez. Sonunda birinin yetişkin ve bekar oğlu, diğerinin de bekar genç kızı olduğunu öğrenince; genç kızı, babasından oğlana ister ve altınları da bu genç çifte düğün hediyesi olarak verilmesine karar verince anlaşma sağlanır. Buna benzer nice ibret verici olaylar, hepimizin malumudur. Öğrendiğimiz dini bilgiler, hayatımızda davranış haline getirebildiğimiz ölçüde değer kazanmaktadır. Bununla ilgili olarak ta yine önemsediğim bir başka söz:“İnsan, inandığı gibi yaşamazsa; belli bir zaman sonra yaşadığına inanmaya başlar.” Evet aziz dostlarım, Ramazan ayında ne güzel alışkanlıklar kazandık. Bu güzel alışkanlıklarımızı devam ettirmek için dualarınıza bizleri de dahil etmenizi rica ediyorum. Buna ziyadesiyle ihtiyacımız var. Lütfen unutmayınız”¦ Son olarak sizleri fırından yeni çıkmış bir şiirimle baş başa bırakmak istiyorum. Selam ve dua ile”¦ TEFEKKÜR Takdir-i ilahi dünyaya geldik Öncelikle annemize yöneldik Öğretilenleri hep doğru bildik Anne Hak din'de mi, onu bilmeli Böylelikle özümüze dönmeli. İlk rehberdi özellikle annemiz Onunla geçmişti ilk günlerimiz Kültür değişse de fıtraten temiz Olsak bile, Hak emrine girmeli Böylelikle özümüze dönmeli. Anne güldü onla birlikte güldük Bazen üzülünce biz de üzüldük Sevgi yumağıydık onda, gönüldük Onun için anneler hep gülmeli Böylelikle özümüze dönmeli. Müslüman doğar,yaşar ve ölünür Ya da yaşlanınca dinden dönülür Bilmez, öyle yaşar, kâfir bilinir Hadisi şerifi, tam öğrenmeli Böylelikle özümüze dönmeli. Hıristiyan alim olursa eğer Dininden çıkarmış, bakmaya değer Dinden çıkan mümin, cahilmiş meğer Ondandır ki dini, iyi bilmeli Böylelikle özümüze dönmeli. Resul'e ilk vahiy, uzlette geldi Evliya uzleti, hep mekân bildi Dindar tefekkürle, şirkleri sildi Allah'tan gayriyi, kalpten silmeli Böylelikle özümüze dönmeli. Bir mekânda tefekküre dalmalı Yoksa, halk içinde Hak'la olmalı Yanılmamak için, rehber bulmalı Rehber samimi mi, iyi görmeli Böylelikle özümüze dönmeli. Mevlana'ya Şems, Yunus'a Tapduk Rehber oldu onlar, biz neler yaptık Yasaklandı bu yol, dergahtan koptuk Tasavvuf yoluna, gönül vermeli Böylelikle özümüze dönmeli. Tevazuuyla, hoş görüyle, aşk ile Daim şükür, zikir, tövbe meşk ile Mal mülk iyi ama, baksak müşküle Himmet istenirse, hizmet etmeli Böylelikle özümüze dönmeli. Allah bize olsun, yardımcı ve yar Onun için teslimiyet şartı var İslam tarihinde örnekleri var Behlül, nefis dizginlenmeli Böylelikle özümüze dönmeli. 02.09.2011