Nasılsın emmoğlu,nasıl gidiyor topu beş kuruş etmeyen dünya işleri? Yoksa kenardan seyretmek dururken içine mi çekiyor girdap? Fazla yüklenme teraziye bu kadar sıkleti çekmez. Atla gel üçüncü dereceden espriler yapalım, tahta çardakta, ağaçtaki kakmada, hayattan bir güneş daha batırırken ayak ayak üstüne atıp yudumlayalım gençlik yıllarımızın zihindeki kırıntılarını... İstersen ücelerden istersen yücelerden ikisini de biliriz, sana ne lazımsa o yana sallarız orağımızı, çünkü orağın ucu çevirir eninde sonunda bize”¦ Biraz buralardan bahsedeyim de ruhun nefes alsın”¦ Geçenlerde Çirozların düldülü de harap olmuş köyün döleğende, Memiş Hasan da anlamamış da dokuz boğumlu arhap soksa anca harap ederdi bunu demiş, Osman ”˜ın velemesine yolluk gönderirken yolda anlattılar. Gerçi senin ordakiler velemeyi ancak 12. yüzyıl padişah kızlarının düğün paragraflarını translate yaparken görürler”¦ Sen buralardan çekip gidince yörepler sehil mi oldu, şalvarların cebi pangunut mu doldu, doğal organik sorunlarla uğraşırken kimyasal nükleer çıkmazlarda boğuldun? Hiç sesin çıkmaz oldu emmoğlu, sen burada cikir cikir öterdin de kuş diye vurmaya gelirdik, orda goca şehir ışıklarını görünce bizim löküsleri lüks bulmaz mı oldun? İnsanın yüzünü daha net görünce öze değil de yüze mi yatırım yaptın, noldu köydeki tek olanı ilk olanı anlatan Elif? Senin gövlüğün yerlerinde evlek bile kalmadı, gerçi sen göv kelimesinin yerine yeşili bezemişindir şimdiye ama unutma burada hala gözüne vurunca göveriyor”¦ yandan yandan hafif yağmura hala şıvgın diyorlar, tarhananın yüzü pütür pütür olup çiğden çıkmadı mı darazlandı diyorlar, bilmem anlıyor musun beni emmoğlu? Hani Osman ağa askerden mektup saldıydı da müjdeliğime; tuttuğun celfin senin olsun demişti, rahmetli oldu Döndü dezze de onu da toprağa verdik haberin olsun, artık oradan okursun dualarını buralara yetiştirecek nefesin kaldıysa.Tertemiz kamalak süzmeli dağ arıtmalı hayatı tepip de baca dumanlarının gölgesinde, kimyasal atıkların içerisinde derin çek havayı”¦ Topal emminin çaldığımız çıtırık cevizlerine ne de çok sokranırdın, bunları yemek için cebinde biz taşıyacaksın derdin de gülerdik, şimdi de de gülsünler”¦Sen de içinden gül etiketi yapıştırıp postalarlar sonra beğenmeyip de bırakıp gittiğin özüne”¦ Arklarda kamgadan gemi yarıştırırdık da hep benimki birinci gelirdi hatırladın mı? Hatırlamazsın tabi ben o gemileri iyice yontar sizinkilerden hafifletirdim de ondan birinci olurdu, dönersen söz sana töbe bidaha yapmam. Orda da göv buğday başaklarını ateşte közleyip firik diye yiyorlar mı, veya kurumamış tarhanaya firik , palazlanmamış kekliğe ferik diyorlar mı? Demiyorlarsa suç onların değil ki emmoğlu, senin ! Zemheri ayı için zahralıkları yoksa, yazdan marhabaşıyı sermedilerse yazının yüzüne, karların altından tiyekleri yoklamasını bilmiyorlarsa suç onların mı? Anlatmaya da çalışma emmoğlu, bunu duyan ruh gerek altın sarrafın gözünde değerli, taş yerinde ağır, kelimelerin gücü ilerleyebildikleri yere kadar”¦ Gene de canın iki çınar yaprağının üstünde tarhana aşı çekerse hemen bana yaz dağları aşar getiririm emmoğluma, ha bir de isteğim var senden oralarda ölme, topraklarına dön”¦