Hemen hemen herkesin ağzında ve dilinde adeta sakız oldu. Her söz ustası ve kendisini kalemşor zanneden, farklı bir anlam yüklemiş hararetle gidiyor. Doğru ya da yanlış. Tehlikeli olmuş, olmamış kimsenin umurunda değil. Kimler bindiği dalı kesiyor, kimler doğrusunu, anlamak mümkün değil. Kimilerine göre demokratik açılım, kimilerine göre Kürt açılımı. Kimilerine göre çok tehlikeli, kimilerine göre gerekli. Destekleyenlere göre elzem, diğerlerine göre bölücülük. Destekleyenlere göre akan kan duracak, diğerlerine göre vatan bölünecek. Birilerine göre cumartesi anaları, diğerlerine göre şehit anaları. Başka birine göre; “ana olup yiğidinin, evladının acısını çekmekten gayri ne olaki?” Bir diğerine göre her ana, aynı ana değil. “Bazıları yaşasın, diğerleri umurumda bile değil.“ Bir kargaşadır gidiyor. Daha ne kadar sürer belli değil. Konuşmaması gerekenler avaz avaz. Konuşması gerekenler suskun. Sorabilir miyiz bilenlere; açılım nedir? Kim açıklayacak bu ifadeyi? Sınırları nerede başlayıp nerede bitecek? Kimleri kapsayacak, kimler kapsam dışı kalacak? Sadece Kürt açılımı mı olacak? Ya diğer dilleri konuşanlar ne olacak? Sadece Doğu ya da Güneydoğuyla mı sınırlı tutulacak? Diğer bölgelerimiz yetim çocuk muamelesine mi tabi tutulacak? Kürt açılımı olacak ve Güneydoğu, Doğu bölgelerini kapsayacak ise yurdumuzun diğer bölgelerinde yaşayan Kürtlere ne olacak? En önemlisi Doğu bölgelerimizde yaşayan Türklere ne olacak? Açılımın içerisinde, Kürtler adına Abdullah Öcalan mı muhatap alınacak? Peki; Abdullah Öcalan ı sevmeyip, destek vermeyen Kürtler ne olacak? Ülkemizde var olan her partinin içinde Kürt vatandaşlar var, buna rağmen Kürtler adına söz sahibi Öcalan mı olacak? Aman Allahım ne büyük bir yanılgı bu? Bir araştırma şirketinin yaptığı sonuç: Doğu bölgelerimizde yaklaşık olarak iki vatandaştan biri, İstanbul'da yaşayan her beş Kürt vatandaştan birisi İmralı'ya taraf olan bir partiye oy vermiş, diğer dördü iktidarda olana. Buna rağmen açılımın adresi neden yanlış yerlerde telaffuz edilir ki? Sorunlarımızı çok iyi tahlil etmek gerekiyor. Doğu bölgelerimizde ki sorunlarımız, batı bölgelerimizde yoktur diyebilir miyiz? Doğu bölgelerimizin kırsalı var da batı bölgelerimizin yok mu? Doğuda yaşayan insanımızın imkânları sınırlı, batı bölgelerimizde yaşayanlar güllük gülistanlık içinde mi yaşıyor sanki? Batı kırsalında yaşayan ve ömründe kumaş pantolonu görmemiş, kumaş pantolonun yerine el tezgâhlarında dokunmuş aba vari kalın kumaşlardan yapılmış pantolon giyen binlerce gariban vatandaşımızı görmezden gelmek hangi vicdana sığabilir ki? Ben annesi Türk, babası Kürt olan biriyim. Eşim ise ege bölgesinden Türk ve Yörük bir ailenin mensubu. İnançlı birisi olarak bu ülkede ben ne yaşadıysam eşim de aynısını yaşadı. Üniversitede okurken başörtüsü yasağına karşı aynı eylemlerde bulunduk. Yirmisekiz Şubat sürecinde çocuklarımızın dini eğitim alacağı ve Kur-an okumayı öğreneceği zaman aynı sıkıntıları yaşadık. Üç beş kişi bir araya gelip kendi kültür değerlerimize uygun sohbetler yapabilmekten birlikte çekindik. Üniversitede okuyan büyük kızım, aynı duygularla başörtüsü takamama ızdırabını bütün benliği ile yaşıyor. Aynı ızdırabı kızımla birlikte ülkemizde onbinlerce genç üniversite öğrencisi kızımız da çekiyor. Olayları sulandırmada çok mahir bir yapımız var. Daha önceleri bizim inancımızın olmazsa olmazlarından olan başörtüsünü, birden bire türbana tebdil edip, sonradan dinimizde böyle bir terimin olmadığı ya da bağlanış türünü farklı olduğunu gösteremeye çalışan aklıevvelleri unutmamız mümkün mü? Kendilerine, yüksek surlar veya tel örgülerinin içerisine, lüks kurum binaları kurarak, halkı kendilerinden uzak tutan üniversitelerimiz hala değer yargılarından uzak uygulamalarına devam etmiyorlar mı? Diğer taraftan yine yüksek surların içerisinde yaşayan, asıl mesleği farklı olan bir kurumun, kendi meslek ve çalışma alanının dışına çıkarak eğitimin nasıl olacağına dair cevahirce uğraş ve gayretini hep birlikte yaşayan bizler değil miyiz? Bu ülkede yaşayan her vicdan sahibinin, sahiplenmesi gereken, ana temanın, basit açılımlar olamayıp, bir insanlık dramının var olduğu gerçeğinin anlaşılması olmalıdır. Açılım; bir etnik köken sorunu olmayıp genel bir insan hakları sorunu olarak görülmek zorundadır. Bu güzel ülkemizde bir şekilde emeklemekten yürümeye fırsat verilmeyen, insanlık sorunu olduğu, bilinmek zorundadır. İnsanın doğuştan sahip olduğu değerlere, yıllardır sahip olamama sorunu olduğunun, anlaşılmak zorunluluğu vardır. Zaman zaman birilerinin ortaya çıkarak sahip olduğumuz insani değerlerin bir kısmına el konulması sorunudur, bu sorun. Bu kadar önemli sorunlarımızın, ya da yine moda ifadesi ile demokratikleşme sorunlarımızın içinden bir cüz olan Kürt sorununu, insani değerlerin yaşanmasının önüne çıkarmaya çalışmak, ayrıca yeni ve büyük problemlerin doğum sancılarını, yaşamakla karşı karşıya gelmemizin kaçınılmazı olacağı, bu ülkenin güzel insanları olarak bilmek zorunda değil miyiz? Yapmamız gereken asıl iş, insani değerleri yaşamamızı engelleyenleri, bir an önce engellemek ve de bertaraf etmektir. Bu görevde başta halkımızın büyük bir çoğunluğunun oyuyla, şu an iktidarda bulunanların, insanlık adına vebali olacaktır. Selam ve dua ile”¦.