Başbakan Ahmet Davutoğlu, sanayi devriminde yaşandığı gibi çok büyük bir teknolojik değişimle birlikte krizleri ve fırsatları birlikte getiren olağanüstü bir tarihi ivme ve hız ile karşı karşıya olunduğunu söyledi.

İş dünyası temsilcileriyle Shangri-La Bosphorus’taki toplantıda bir araya gelen Ahmet Davutoğlu, “Bulunduğumuz coğrafya bu hıza hakkıyla karşılık verdiğimizde bizi yükseltecek bir coğrafyadır. Ama eğer biz tarihin bu akışını doğru yorumlayamazsak karar vericiler ve karar uygulayıcılar olarak bu hız, büyük riskleri de beraberinde getirecek.” dedi.

Karşı karşıya kalınan üç büyük meydan okuma olduğunu ifade eden Davutoğlu, iş dünyasının da, siyaset dünyasının da bu üç meydan okumayı doğru anlayamaması, değerlendirememesi durumunda Türkiye’nin bu dönüşüm sürecine cevap vermesini sağlayacak bir altyapıdan yoksun kalacağını söyledi. Davutoğlu, şöyle konuştu: “Birincisi küresel ekonomik kriz, 2008'den beri içinde yaşıyoruz ama evrilerek yeni boyutları ile karşımıza tekrar tekrar çıkıyor. Finansal bir kriz arkasından ekonomik krize dönüştü. Sosyal, siyasal krize dönüştü. Avrupa'yı etkiledi, şimdi bir başka evrede. Özellikle gelişmekte olan ülkeler ki, 2008 küresel ekonomik krizinin küresel alanda dengeleyeceği tek faktörü gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik dinamizmdi, büyüme performansıydı başta Çin ve Hindistan olmak üzere. Bunda bu sene bir düşme trendi görüyoruz.

Bir taraftan Amerikan ekonomisinde toparlanma var, Avrupa ekonomisinde toparlanma var. Ama Avrupa’da hala riskler söz konusu ve gelişmekte olan ülkelerdeki son yaşananlarla birlikte kendimizi çok da rahat hissetmeyeceğimiz bir uluslararası ekonomik konjonktür ile karşı karşıyayız. 90’lı yıllarda değiliz herkesin bunun farkında olması lazım. Hani Türkiye 90’lı yılları kayıp yıllar olarak biz görürüz ama dünya için kazanç yıllarıydı, dünya ekonomisinin büyüdüğü, geliştiği, dünya ticaretinin kapsamının, hacminin büyüdüğü bir dönemdi. Şimdi dünya ekonomisinin kısmi durgunluğa geçtiği ve her an şok tehlikeleri risklerini ve ciddi bir volatiletiyi, dalgalanmayı yaşadığı, kırılganlığı yaşadığı konjonktürdeyiz. Ülke olarak bunun farkında olup gereğini yapmamız lazım.”

İkinci büyük meydan okumayı, “Bölgesel meydan okuma” olarak ifade eden Davutoğlu, “Türkiye'nin etrafındaki bölge jeopolitik riskleri beraberinde getiriyor. Etrafımızda en az 6-7 ülkede şuanda fiilen merkezi yönetimin ülkeyi kontrol etme, dolayısıyla ülke ekonomisini yönetebilme kabiliyeti yok.” şeklinde konuştu.

Üçüncü meydan okumanın ise siyasi istikrar meselesi olduğunu ifade eden Davutoğlu, şöyle devam etti: “Sorunu demiyorum, tam soruna dönüşmüş değil inşallah 1 Kasım'da bir sorun niteliği olmaktan çıkacak. 7 Haziran’dan bu yana yaşadıklarımız dahi her halde etkin yönetim bağlamında bu kadar kırılgan bir uluslararası konjonktürde ve bu kadar kırılgan bir bölgesel jeopolitikte, ülke içi istikrarın ne kadar büyük önem taşıdığını hepimize gösterdi. Terör saldırıları, arkasından yaşanan gerilimler. Ülkede istikrarın, bölgesel istikrar ve dünyadaki ekonomik istikrarla atbaşı gitmediği durumlarda ne kadar önem taşıdığını bizlere, hepimize gösterdi. Bu üç meydan okuma bizleri karamsarlığa düşürmemeli. Bunları bilmeliyiz ama bunların karamsarlık kıskacına, labirentine girmemeliyiz. Türkiye’nin demokrasisinin ve ekonomisinin performansı, bugün gelecekteki birtakım meydan okumalara çok güçlü cevap verebilecek nitelikte.”