Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Haşim Kılıç, görev süresinde en çok yaşadığı üzücü olayı, şahsına karşı yapılan darbeci, kumpasçı ya da bir takım şeyler içinde siyaseti yönlendirmeye ya da siyaset mühendisliği yapmaya dönük eleştiriler yapılması olduğunu, en fazla da darbecilik kelimesi ile kendisini derinden üzen eleştiri yapıldığını söyledi. Kılıç ülkenin önündeki en büyük tehlikeyi ise, “Bence Türkiye’nin gelecekteki en büyük potansiyel tehlikesi bu nefret söyleminin doğurduğu farklılar arasındaki bu potansiyel tehlikedir. Bundan hızla uzaklaşmamız lazım, bunu hızla sona erdirmemiz gerekiyor. Bu konuda siyaset aktörlerine ve anayasal kurumların tavrına bu konudaki ılımlı anlayışlarına çok ihtiyacımız olacaktır.” ifadeleriyle dile getirdi.

Haşim Kılıç, AYM başkanlık seçimi sonrasında emekli olduğunu açıklayıp basın toplantısı düzenledi. Kılıç, yasa gereği bir hafta önceden seçimlerin yapılması için üyelere duyuru yapması gerektiğini dile getirerek şunları söyledi:
“Ben bunları yaptım. O gün seçim Cuma’ya ertelendi. Bugün yapılmak üzere iki kez ertelendi. Dışarıda çok yanlış, üzücü yorumlara neden oldu. Şunu açıklıkla, ifade edeyim ki bu erteleme kararı benim kararım değil. Hem üyelerin hem de aday olanların çalışmalarını sonlandıramadığı, ikna için görüşmeleri gerektiği konularda benden süre istediler ve bu nedenle ben seçimleri iki kez ertelemek zorunda kaldım. Bunun arkasında başka bir şey aramaya gerek yok, başka anlamlar yüklemeye de gerek yok. AYM’nin kendi iç düzeninin bir gereği olarak seçimin hangi gün yapılacağı yetkisi dahilindedir. Dışarıdan konuşulanlar, söylenenleri hiçbir şekilde önemsemiyorum, ciddiye de almıyorum. Neden AYM’nin gündemiyle bazı siyasi arkadaşlar onun sebebini kendileri çok daha iyi biliyordur.”

25 yıllık süre içinde AYM’de neler oldu? Bunu uzun uzun anlatmak istemediğini ifade eden Kılıç, “Bundan önceki yemin töreninde AYM’nin ne olduğu, hangi noktada durduğunu size anlatmaya çalıştım. AYM’de en önemli yapılan şey: Bugün itibariyle geldiğimiz noktada AYM’nin geçmişte kalan sınırlayıcı, daraltıcı, yasaklayıcı anlayışından hak ve özgürlüklerin önünü açan ve Anayasal ilkeleri evrensel değerlerle içini dolduran bir AYM var. Bundan dolayı AYM son yıllarda almış olduğu kararlar nedeniyle hem yurt içi hem yurt dışında haklı övgüsünü kazanmıştır diye rahatlıkla söylüyorum.” şeklinde konuştu.

Haklar ve özgürlüklerin kutsal olduğuna inandığını söyleyen Kılıç, “Bu konuda bugüne kadar AMY’de yaptığım görevimi yine emekli olduktan sonra söylemeye devam edeceğim, yanlışları söylemeye devam edeceğim, bundan kim alınırsa alınsın, bunda etkilenmeyeceğim. Biz bu olgunluğu sergilemek zorundayız.” ifadesinde bulundu.

İnsanları suça teşvik etmeden düşüncelerini ifade edebilmeleri gerektiğini belirten Kılıç, “Bunu büyük bir anlayışla karşılamak zorundayız. Konuşmadan diyalog kurmadan birbirimiz nasıl anlayacağız, birbirimizi nasıl ikna edeceğiz? İfade özgürlüğünün bu noktada çok önemli olduğuna inanıyorum. İfade özgürlüğü kapsamında da bugüne kadar bana yapılmış olan eleştirileri de bu çerçevede değerlendirdim. Şok edici de olsa, rahatsız edici de olsa bu çerçevede değerlendirdim, mümkün olduğu kadar hiçbirisine cevap vermemeye gayret ettim.” diye açıkladı.

“BUGÜN İTİBARİYLE EMEKLİLİK KARARINI VERMİŞ BULUNUYORUM”

Kılıç, konuşmasına şöyle devam etti: “Bugün itibariyle emeklilik kararını vermiş bulunuyorum. Bugün itibariyle ben emekli dilekçemi gönderdim ve emekliyim. Bir ay önceden böyle bir karar aldım. Yasa gereği iki ay önce başkanın seçilmiş olması ilk defa bu sene uygulandı. Şuanda bu çatının altında iki başkan var. Bir kurumda iki başkan olmaz. Seçilmiş arkadaşımızın daha rahat çalışması için ona fırsatı verme adına bugün itibariyle emeklilik karanı almış bulunuyorum.”

'NEFRET SÖYLEMİNİ HIZLA SONA ERDİRMEMİZ GEREKİYOR'

Türkiye’de öyle bir nefret söylemi genişlemeye başladığını kutuplaşmanın, ayrışmanın ve bireyler arasında farklılıklar arasında bir diyalog kurma zeminini kaybetmeye başlanıldığını kaydeden Kılıç, “Bence Türkiye’nin gelecekteki en büyük potansiyel tehlikesi bu nefret söyleminin doğurduğu farklılar arasındaki bu potansiyel tehlikedir. Bundan hızla uzaklaşmamız lazım, bunu hızla sona erdirmemiz gerekiyor. Bu konuda siyaset aktörlerine ve anayasal kurumların tavrına bu konudaki ılımlı anlayışlarına çok ihtiyacımız olacaktır.” dedi.

“BÖYLE BİR YARGIYLA YOLA DEVAM EDEMEYİZ”

Yargının çok sorunları var olduğunu kaydeden Kılıç, konuşmasına şöyle devam etti: “Sorunların gerek tarafsız, gerek bağımsızlık noktasında sorunlarımızı zaman zaman dile getirdik, söyledik, ancak bir konunun altını tekrar çizmek istiyorum. 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile yargıda HSYK kurulunda seçim sistemi öngörüldü ve geniş bir tabanda demokratik bir anlayış içinde seçilme imkanı getirildi. 13 bine yakın Hakim ve Savcının katkısıyla kurulumuzun yarısına yakınına oluşmasına imkan verildi. Ancak şunu belirtmek isterim; HSYK’nın son yapılan seçimde biraz daha çoğulcu yapı oluşması memnuniyet vericidir. Bu seçimin geride bıraktığı izleri tortuları ve enkazı değerlendirdiğimiz zaman yargının ne kadar zor bir durumda olduğunu altını çizmeden geçemeyeceğim. Bugün en ücra köye gidin oradaki hakim ve savcıların hangi görüşe, hangi inanca, hangi siyasi partiye yakın olduğunu bütün vatandaşlar herkes biliyor, bunu böyle bir yargıyla yola devam edemeyiz. Bunu sebebi de yargıdaki seçimlerdir.”

'BİR MAHKEMEDE İKİ BAŞKAN OLMAZ'

“Herhangi bir siyasi projem yok. Emeklilik kararımın temelinde yeni seçilen arkadaşıma daha rahat bir ortamda seçilme imkanı, çalışma imkanı vermek üzere ben bu kararı aldım.” diyen Kılıç, “Bir mahkemede iki başkan olmaz. Bu şık değil, arkadaşlar. Bu kararımı sakın ola ki siyasi bir proje ile ilişkilendirerek değerlendirmeye kalkmayın. Böyle bir projenin devamı değil.” ifadesinde bulundu.

“EN ÇOK ÜZÜLDÜĞÜM ŞEY: ŞAHSIMA DARBECİ, KUMPASÇI ELEŞTİRİLERİ YAPILMASI OLDU”

Kılıç çalıştığı süre içinde en çok sevindiği ve en çok üzüldüğü konuları şöyle aktardı: “En çok sevindiğim beni gerçekten çok etkileyen 2004 yılında Anayasanın 90. Maddesinde yapılan değişiklik benim hayatımda gerçekten çok büyük bir etki yapmıştır. En çok sevindiğim olay budur. 90. Maddede yapılan değişikliği bu ülkede yapılan çok büyük bir devrim olarak niteliyorum. Sebebi yerellikten kurtulan temel hak ve özgürlükler konusunda evrensel değerlere doğru yönelen bir anlayışa yol açan bu maddenin değiştirilmesi benim için çok önemliydi. 2010 yılına yılında anayasa değişikliğinde de çok önemli yenilikler çok önemli değişiklikler oldu. Bunların başında bireysel başvurunun AYM’ye verilmesi, bence Temel ve Hak Özgürlükler konusunda çok önemli gelişmeler olmuştur.

Beni en çok üzen şey: Son zamanlarda kamuoyunu çok yakından ilgilendiren davalar nedeniyle siyaset kurumlarımızın hem benim şahsım hem de mahkememiz hakkında yapmış olduğu eleştiriler ve değerlendirmeler bizi gerçekten çok üzdü. Şahsıma karşı yapılan darbeci, kumpasçı ya da bir takım şeyler içinde siyaseti yönlendirmeye ya da siyaset mühendisliği yapmaya dönük eleştiriler yapıldı. Hele hele darbecilik kelimesi beni inanın derinden üzen en önemli eleştiri olmuştur. Bu kelimeyi sarf edenlerin birazcık insaf ve biraz da vicdan muhasebesini yapmasını istiyorum. Bugün gelinen noktada bu mahkemeyi darbecilikle suçlayanların geçmişte verdiğim kararlarla verdiğim karşı oylarla benim temel hak ve özgürlüklere olan inancım faydalananlar bana darbecilikle itham etmişlerdir. Asla kabul etmiyorum. Aziz milletim bunu çok iyi biliyor ve değerlendiriyor.”