şöyle düşündüm hayat nedir? Vasıfları nelerdir, ne yapar, inmi, cinmi, katı kameti nedirki bizleri harcar, mahiyetini düşünmeye başladım. Bu sözün biraz zaafın ve acizliğin, yaşamanın ve yaratılışın gayesini düşünmeden söylenmiş bir söz olduğunu, bunu söyleyenin ne demek istiyorsun burada sorusuna muhatap olduğunda bile izahta güçlük çekeceğini düşündüm. Hayatın , bizler var olduğumuz sürece omuzlarımıza yüklediği bir çok sorumluluklar vardır. Çünkü bütün uzuvlarımız, elimiz, ayağımız, dilimiz, kulaklarımız ve diğer latif duygularımızın hepsinin hayatın varlığıyla ancak asıl vazifelerini ve sorumluluklarını yüklenmiş ve sorumluluklarını yerine getirmenin ölçüsünde, ahirette karşılığını alacağını düşünmek, hayatın bizleri harcamadığını, Bediüzzamanın ifadesiyle “ Hayatın hayatı iman” olduğu anlayışı ve şuuru ile bir kazanç vesilesi olduğunu bilmek, hayata bu pencereden bakmak. İnsan yaratılış gereği fıtratındaki acizliği ve zaafı, düşmanlarının çokluğu noktasında, bir serçe kuşuna bile yetişemediği, hayatlı olan beraber yaşadığı canlılara da ihtiyacı noktasında, elinin yetişemediği, ihtiyaçlarının sonsuzluğu, bütün bunların karşısında o ihtiyaçlarını karşılama noktasında elinin yetişebildiği kadar sahip olduğu gerçeği, bu noktadan baktığımızda, hayatın çekilmez ve acımasız, bu vaziyetteki bir insan, yaratılışının gayesini arama ve hayat nimetinin büyüklüğü nispetinde, büyük şükrü gerektirdiğini, bu nimeti verene karşı asıl vazifesinin ne olduğunu anlamak ve kainattaki en kıymetli mahluk'un hayat olduğunun şuurunda, her şeyin hayata bağlı olduğunun idrakine sahip olma, yoksa malum, yokluk, hiçlik ve kıymetsizlik. Bizlerin anlayışsız ve şuursuz olarak hayata bakışımız, asıl bizi harcayanın hayat değil, kendimiz olduğu gerçeği. Bediüzzamanın “ Hayatım, hayatın Hâlikına üç cihetle ayinedarlık eder.” İfadesiyle, birincisi insandaki acizlik, zaaf ve fakirlikle beraber sonsuz ihtiyaçlarının ancak, bizlere bu hayatı veren Zat-ı Hayy-ı Kayyumun sonsuz kudret ve kuvvetine, rahmetine sığınıp ubudiyetle ona kulluk ve dua etmek. İkincisi bizdeki latif duyguların işitme, bakma, konuşma ve istemek duygularının büyüklüğü nispetinde bizlere bunu veren Zatın sonsuz irade, işitme ve görme sıfatlarını anlayıp iman etmek. Üçüncü olarak, bizlerin kendi hayatımızdaki cismimize baktığımızda, yüzer cihetle eserleri, nakışları ve sanatları gördüğümüz, bize bunları veren Zatın sonsuz merhametini, sanatını ve lütuflarını anlamak ve iman şuuruyla hayatın neticelerinin ne olduğunu, dünyadaki bu hayatımızın hakiki saadet ve lezzetinin imanda olduğunu anlamak, bizleri yaratan ve yaşatan Rabbimize her zaman muhtaç olduğumuzun şuurunda olmak, Bediüzzamanın ifadesiyle” Hayat, Zât-ı Bâki-i Hayy-ı Kayyûma baktıkça ve iman dahi hayata hayat ve ruh oldukça, hem beka bulur, hem bâki meyveler verir.” Yoksa, hayat sen ne çabuk harcadın beni, der dururuz”¦