Avukat İrfan Sönmez, aralarında gazeteci, savcı ve polislerin de olduğu 200 kişilik gözaltı listesi oluşturulduğu iddiasını değerlendirdi. Sönmez, "İcraatlarından korkan yanlış siyasetler, politikalar yaptığını düşünen suça bulaşan siyasetçiler muhalefetin konuşmasından korkarlar. Hür ve özgür bir medyanın varlığından ürkerler. Onları hep susturmaya çalışırlar. Libya’da Kaddafi,Irak’ta Saddam önce özgür medyayı susturmuştur.” dedi.

Sönmez, yaptığı açıklamada, “AKP iktidarının 13 yıl boyunca en çılgın projesinin son bir buçuk yılda yaptığı operasyonlardır.” diye konuştu. Sönmez, şunları kaydetti: "Bu operasyonları hukuki analize tabi tutmak mümkün değildir. Çünkü hukuk devre dışı bırakılmıştır. Dolayısıyla bu operasyonların hukuki bir analizini yapmakta beyhudedir. Bu operasyonlar cinnet operasyonlar iktidarın kendi temellerini dinamitlediği demokrasinin temellerini dinamitlediği hukuk devletini yok ettiği operasyonlardır. Eğer geçen seçimde çılgın proje diyerek İstanbul’da kanal yapacağı ifade edilmişti. İktidarın son on üç yılda en çılgın projesi son bir buçuk yılda yapılan operasyonlardır. Hukuku demokrasiyi rafa kaldıran hukuka güveni sarsan vatandaşın iktidara olan inancını örseleyen bu operasyonlardır. Ve bu operasyonlar cinnet operasyonlarıdır. Bir hukukçu olarak hukukun kinle nefretle siyasetçilerin ihtiraslarıyla hareket etmemesi gerektiğini bunu hukukun mantığına çağdaş hukukun mantalitesine sığmadığını buradan bir daha ifade etmek istiyorum. Muhalefet demokrasilerin sigortasıdır. Demokrasi çoğulculuktur. Çokluk içerisinde birliktir. İnsanların farklı fikirleri farklı düşünceleri rahatlıkla dile getirebilmesidir. Tek tipçiliğin tek fikirciliğin olduğu yerde tek particiliğin olduğu yerde demokrasiden söz edilemez. Farklılıkları reddetmek insan tabiatını reddetmektir. İnsan fıtratını reddetmektir. Dolayısıyla insanların iktidarları beğenmeme hakları vardır. Bu hakka saygı göstermek lazım. Muhalefet iktidarların sigortasıdır. Onlara yanlışlarını gösteren onları muhasebeye davet eden onları doğrultan mekanizmalardır. Bu operasyonla hedeflenen muhalefeti susturmaktır. Muhalefetten niye korkulur. İcraatlarından korkan yanlış siyasetler politikalar yaptığını düşünen suça bulaşan siyasetçiler muhalefetin konuşmasından korkarlar. Hür ve özgür bir medyanın varlığından ürkerler. Onları hep susturmaya çalışırlar çalışmışlardır. Libya’da Kaddafi,Irak’ta Saddam önce özgür medyayı susturmuştur. Çünkü konuşan her kişinin kendi itibarlarına kendi yanlışlarına vurgu yapacağını düşünerek hür medyadan özgür düşünceden şiddetle kaçınmışlardır korkmuşlardır. Türkiye’de iktidarın da yapmaya çalıştığı budur. Son 13 senede bir çok yanlış politika uygulandı.Elbette doğru politikalarda vardı.Doğru politikaları destekledik alkışladık.Ama son 4-5 yıldır Adalet ve Kalkınma Partisi onun eski genel başkanı şimdiki sayın Cumhurbaşkanı eski bütün siyasetlerinden rücu eder bir tarzda yanlış siyasetlerin içine girmişlerdir. Bir çok siyasetçi suça bulaşmıştır.Yanlışlarının suçlarının ortaya çıkmasından şiddetle korkmaktadırlar. Bundan kurtulmanın yolu olarak önce hukuku siyasallaştırmışlardır. Yargıyı denetim altına almışlardır. Şimdi de daha büyük bir operasyon düşünerek bütün bir muhalefeti susturmak istemektedirler.”

Yapılan operasyonların sadece 'Hizmet Hareketi'ne yönelik olmadığını bütün muhalefetin susturulmak istendiğini vurgulayan Sönmez, şu ifadeleri kullandı: "17-25 Aralık'tan operasyonlarından sonra biz ısrarla şunun altını çizdik. Dedik ki; bu bir cemaate bir topluluğa yönelik bir operasyon değildir. Bu operasyon cemaati gösterip bütün muhalefeti susturmaktır. Bu operasyon toplumun dikkatini cemaatin üstüne çekerek bir takım yanlış siyasetlerin üstünü örtmektir. Gözaltına alınacağı iddia edilen gazetecilerin yazarların hiç birinin cemaatle ilişkisinin olmadığını göreceksiniz. Bunların hepsinin ortak özelliği mevcut iktidarın bir takım politikalarına muhalif durmalarıdır. Yapılan operasyon adım adım bütün muhalefetedir. Türkiye’yi tek,adam tek parti yönetimine doğru götürmeye çalışan operasyonlardır. Demokrasiden vazgeçmek demektir. Kemalizmin yerine 'Erdoğanizm'i ikame etmektir. Saddam’ın Irak'ta Kaddafi’nin Libya’da yaptıkların bir versiyonunun Türkiye’de sahneye koyulmasıdır. Bunu kabullenmek mümkün değildir. Türkiye’yi yönetenlerin içine düştükleri bu sarmaldan bir an önce kurtulmalarını temenni ediyorum. Kimsenin suç işleme özgürlüğü yoktur. Bir Cumhurbaşkanı'nın bir gazeteciyi televizyonlarda tehdit etmesi Türkiye adına ayıptır.”

“Bugün Türkiye maalesef hukuk devletinde olmaması gereken demokrasilerde hiç gündeme gelmemesi gereken konuları konuşuyor.” diyen Sönmez, şöyle konuştu: "Fuat Avni’nin iddiaları üzerinden yorumlar yapılıyor. Elbette ki iddialar üzerine yorum yapmak doğru değildir. Ancak şimdiye kadar bu iddiaların gerçekleştiğini yabana atmanın mümkün olmadığını kendisinden anlaşılmış oluyor. İddialara göre iktidarın medya, yargı, emniyet mensubu yaklaşık 200 kişiyi gözaltın alınacağı ve bunlara soruşturma açılacağı iddiaları öne sürülüyor. Hukuk devletinde hiç ileri sürülmemesi, konuşulmaması gereken iddialardır bunlar. Fakat geçmişte ki uygulamalara bakıldığında ülkenin adım adım bir meçhule sürüklendiğini görüyoruz. Hukukun olmadığı yerde keyfilik olur. Hukukun olmadığı yerde devlet yoktur. Hukukla devlet birbirinin tamamlayıcısıdır. Esasında hukuk demek devlet demektir. 17-25 Aralık'tan itibaren hukuk sistemi rafa alınmıştır. Anayasa rafa alınmıştır. Türkiye’nin uzun yıllara dayanan bir demokrasi tecrübesi vardır. Hukuk siyaseti frenlemiş dengelemiş zaman zaman şirazeden çıkmasına engel olmuştur. Devlet kendisini hukukla korur başka bir şeyle korumaz. Baskıyla ceberutlukla bir devlet asla demokrasiye ulaşamaz vatandaşlarını kucaklayamaz milletin devletini inşa edemez. Fakat 17-25 Aralık'tan sonra hukuku siyaset belirlemeye başlamıştır. Türkiye’yi yönetenlerin istekleri talepleri hırsları hukuka yön vermeye başlamıştır. Hukuk, adalete ulaşmanın bir aracı olmaktan çıkmış bir intikam aracı haline gelmiştir ve Türkiye’de son bir buçuk yılda yapılan operasyonlar kahir ekseriyeti intikam operasyonlarıdır. Adaleti gerçekleştirme hakkı, hukuku tesis etme operasyonları değildir. Bu da hukuk devletinde ne kadar uzaklaşıldığını göstergelerinden biridir.”

İktidarın tek parti dönemini ve 1930’ların CHP’sini taklit ettiğini iddia eden Sönmez, "Hukuk devleti hukukun herkesi denetlediği devlet biçimidir. Hukukun herkesin üstünde olması demektir. 12 Eylül 2012 referandumundan sonra hukukun üstündekiler indirilmiş hukukun üstüne bu defa başkaları çıkmıştır. Geçmişin CHP’sinden şikayet edenler 1930’ların CHP’sini taklit etmeye başlamıştır. Meydanlarda İnönü’yü tek parti dönemini istismar edenler İnönü’yü tek partiyi taklit etmeye başlamıştır. Onun kötü bir taklidini 21. yüzyılda uygulamaya başlamışlardır. Bu da Türkiye’nin ne kadar geri gittiğini ve Türkiye’yi yönetenlerin Türkiye’nin demokrasi iddialarının ne kadar gerçek dışı olduğunu gösteren en önemli husustur.” dedi.